ABD’nin oyununu bozmak için yeni bir yol

Abdullah Öcalan’ın 8 yıl aradan sonra İmralı’da avukatlarıyla görüşmesi ve bu görüşmenin ardından bir açıklama yayınlaması, Türkiye’deki süreçlere yeniden bakılması gerektiğini düşündürdü. Öcalan, mektubunda toplumsal uzlaşmadan, açlık grevlerinin durdurulmasına, Suriye’nin toprak bütünlüğünden, Türkiye’nin hassasiyetlerine kadar önemli meselelere değindi. Türkiye’nin hassasiyetlerinin ne olduğunu ve Öcalan’ın bu süreçte neden böyle bir açıklama yaptığını duayen gazeteci Avni Özgürel’le konuştuk. Özgürel, yeni bir sürecin başlaması gerektiğini, ancak karşımızda sadece bir terör örgütü değil, dünyanın süper gücü ABD olduğunu unutmamamız gerektiğini söyledi. Özgürel, “Türkiye burada iktidarıyla, muhalefetiyle topyekun olmalı. Çözüm önerilerimiz farklı olabilir, ama hassasiyetimizde ve sorunu tespit etmekte ittifak etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Abdullah Öcalan avukatları vasıtasıyla bir açıklama yayınladı. 8 yıl aradan sonra Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi kafaları karıştırdı. Zamanlama açısından bunun bir açıklaması var mı?

Yasal açıdan suçu ne olursa olsun avukatlarıyla görüşmesini engellemek insan haklarına aykırı bir durum. Bu görüşmenin siyaseten yani Cumhurbaşkanlığı katında veya Adalet Bakanlığı tarafından engellediğine dair genel bir kanı vardı. Oysa benim öğrendiğim kadarıyla Cumhurbaşkanımızın Öcalan’ın avukatlarıyla veya aile fertleriyle görüştürülmediğinden haberi bile yokmuş. Öğrenince derhal inceleyip görüşmesine izin vermiş. Zamanlaması bize göre manidar, ama Cumhurbaşkanının yeni haberdar olmasından kaynaklanıyor, yoksa başka bir beklenti olduğundan değil.

Mektubun içeriğindeki mesajlara bakacak olursak, öncelikle Suriye meselesi var ve toprak bütünlüğü ifadesi kullanılıyor. Orada Kürdistan kurdurmak için çabalayan ABD’ye rağmen bu açıklama ne ifade ediyor?

Açıkçası Öcalan’ın bütün Türkiye ile olan hesabına kitabına rağmen Türkiye’nin tezlerinin içinde hareket etme eğiliminde olduğu burada çok açık ifade ediliyor. Bu tezlerden birincisi ve en önemlisi Suriye’nin toprak bütünlüğüydü. ABD’liler Suriye’nin içinde “Kürdistan” kurmak için PYD’yi angaje etti. Öcalan’ın sözü bunun önünü kesiyor. “Suriye’de böyle bir hesabınız olmasın” diyor. Bu sebepten dolayı Öcalan’ın bu mesajının kadrolara dağıtılmasını engellediler. Öğrenen, medyadan öğrendi. İkinci tez ise Türkiye’nin hassasiyetlerine saygı gösterilmesini istedi.

Türkiye’nin hassasiyetleri nelerdi?

Türkiye, güneyinde Amerika’nın kuklası bir devletin kurulmasına ve orada terör faaliyetlerinin devam etmesine karşı hassas. Öcalan da mektubunda 2013 Nevruz’unda açıkladığı çizgide olduğunu ima ediyor. O çizgi de artık silahlı mücadele döneminin bitmesiydi. Nevruz konuşmasına atıf var orada. Bütün bunlar aslında Türkiye’nin önümüzdeki dönemde de zaten gündeminde olan şeyler. Oysa ABD PKK’yı Türkiye’de ses getirecek olan büyük eylemlere teşvik ediyor. Ses getiren eylemler dediğimizde bunun önemli bir siyasi sonucu olacaktır. Zaten şehitlerimiz oluyor, içimiz yanıyor, o ayrı, ama şu anda Türkiye’de PKK (Allah korusun) ses getiren büyük bir eylem yapsa, İstanbul seçimleri söz konusu iken, AK Parti’nin Kürtlerin içindeki burukluğu giderecek bir şeyler yapmasının önünü keser. Ağzını açtığı anda ittifakın diğer bileşeni olan MHP en başta önünü keser.

AÇLIK GREVLERİYLE İLGİLİ BİRŞEYLER YAPILABİLİR

Yerel seçim sürecinde durgunlaşan terör eylemleri, seçimlerden sonra artmaya başlamıştı zaten. Bunlara yönelik de bir uyarı mı bu?

Tabii tabii, terör eylemleri tırmanmaya başlamıştı, çünkü ABD teşvik ediyor, PKK’ya eylem yap diyor. Geçtiğimiz aylarda PYD’nin Washington temsilcisi İlham Ahmed Trump’la görüştü. Bu Amerikan siyasetinin nasıl bir noktada olduğunu, Türkiye’nin neyle karşı karşıya olduğunu önümüze getiriyor. Bu sebeplerden dolayı Türkiye, kendi tablosu içerisinde bazı sorunlara çözüm getirmeli. Mesela 3 bine yakın insan açlık grevi yapıyor. Öcalan mektubunda “bunu sona erdirin” diyor. Herhalde bu noktada hükümetten de bir jest filan bekleniyor. Tecritten dolayı yapılan açlık grevleri sadece Öcalan’la ilgili değil. PKK soruşturması geçiren kişilerin veya hükümlülerin avukatlarıyla veya aileleriyle görüşmelerinde zorluklar var. Bunların kaldırılması lazım. Zannediyorum bu konuda bir şeyler yapılması, o camiayı rahatlatacaktır. Türkiye’de PKK’lı olmayan ama bu duyarlılıklara sahip olan Kürt hareketinin akil unsurları öne çıkıp, bunun bir iyi niyet gösterisi olduğunu da söylemeye hazırlar.Ben önümüzdeki dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir hassasiyet içinde olacağını düşünüyorum. Zaten Sayın Devlet Bahçeli de Öcalan’la alakalı “Ne var yani, avukatlarıyla görüşsün tabii ki” diyerek pozisyonunu belirledi. Dolayısıyla Türkiye’nin bu meselelere biraz daha hassasiyetle bakacağını düşünüyorum.

Mektupta bir de toplumsal uzlaşmadan söz ediliyor. Bunu nasıl okumalıyız?

Dikkat ederseniz, orada açılım süreci diye bir ifade yok. Toplumsal uzlaşı zaten ihtiyacımız olan bir şey. Mesela ben bir örnek vereyim, ‘seni seviyorum’ cümlesinin İngilizcesini, Almancasını, Fransızcasını biliriz ama 11 asırdır beraber yaşadığımız Kürt halkının dilinden nasıl söylenir bilmiyoruz. Bunda bir gariplik var derseniz, bu meseleye tekrar bakmak zorundasınız. Bu hoşumuza gider veya gitmez, öteki ne der, beriki ne der bilmem. Bugün HDP’yi, ÖDP’liler yani Türkler yönetiyor. Sezai Temelli’ye bakın. Onlar emrivaki yapıyor, CHP’yi destekliyorlar. Onun için bu meseleyi yeniden toplu bir değerlendirmeye tabi tutmak zorundayız. Sayın Cumhurbaşkanının da bu meseleye yeniden bakması için elimizden geleni yapıyoruz. İnşallah ulaşıyordur kendisine.

YENİDEN BARIŞ SÜRECİ Mİ?

Öcalan’ın mektubu böyle bir süreci başlatır mı?

Başlatabilir, böyle gitmez çünkü. Her şey bitmişti hani, tekrar başladı şehit haberleri gelmeye. 40 yıldır Türkiye ile tepişen, kan döken bir örgüt inzibat tedbiri ile biter mi? Bunun ideolojik altyapısı var, kitle tabanı var, şusu var, busu var. Bizim bir tek gencimizin, tek bir çocuğumuzun kanı için bile olsa bu yapılmalı. Geçen bir şehidimizin annesini izledim televizyonda, 21 yaşında şehit olmuş. Gözyaşımı tutamadım. Başka şehitlerimiz var, her birinin geride bıraktığı insanlar var. Bir tek onun canı için bile olsa böyle bir sürece girilir. Diyarbakır’da gençlerin işsizlik oranı yüzde 60. Bütün Güneydoğu’nun ortalaması bu. İşsiz genç demek; erkek çocuklarına kız verilmemesi, gelecek ümidinin olmaması ve eğitimsiz olması demek. Örgüt bunların eline bir kart veriyor, silah veriyor, gerilla oldun diyor. Bizim devletimiz uzun yıllar hiçbir şey vermemiş. Bütün bu politikaların yeniden tanzim edilmesi lazım.

ABD İLE SAVAŞIYORUZ

Barış süreci de suiistimale uğramıştı. Yine böyle bir durumla karşılaşılmaz mı?

Barış sürecinde de itiraz ettiğim şeyler vardı. Suiistimale uğramamasını mı bekliyorduk? Bunlara hazırlıklı olmalıydık. Karşımızda sadece PKK denilen örgüt yok, Nevruz mektubuna ‘peki’ dediler ama onların gücü yetmiyor. Amerika Kandil’deki Cemil Bayık’a, Duran Kalkan’a ulaştı, biz size devlet vereceğiz dedi. 35 yıldır savaştığınız şey bu mu, götürüp teslim mi edeceksiniz dedi. Bunlar bir şey diyemediler. Bizi Kobani’de tuzağa düşürdüler. Kobani etrafında devlet kurmak istiyorlardı. Orada belediye de dahil olmak üzere bir devlet yapılanmasının içine girdiler. Anlayacağınız bizim karşımızda sadece örgüt yok. PKK, Amerika’nın vitrine koydukları. Bizim karşımızda ABD var. ABD ile savaşıyoruz. Suriye’de, Irak’ta ABD ile savaşıyoruz. Bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz ama FETÖ de aynı şekilde istihbarat örgütü. Türkiye’nin derdini daha kendimize doğru düzgün anlatamadık. Buna rağmen son yerel seçimlerde Güneydoğu’da AK Parti’nin aldığı oylar olumlu işaretler. 60’a yakın ilçeyi ve birkaç tane de ili kaybetti HDP. Türkiye burada iktidarıyla, muhalefetiyle topyekun olmalı. Çözüm önerilerimiz farklı olabilir, ama hassasiyetimizde, sorunu tespit etmekte ittifak etmemiz lazım.

Öcalan’ın mektubundaki mesajlar, toplumsal uzlaşı vs. yenilenen İstanbul seçimlerinde nasıl bir tablo ortaya koyar. Kürt oylarına etki eder mi?
Eder tabii, açlık grevleriyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın bir jesti, seçim sonuçlarına da yansıyacaktır. Kendi başına adalet bakanı yapabilir mi bilmiyorum, ama Cumhurbaşkanımızın bir duruşu ve o duruşun herkes tarafından bilinir olması, Türkiye’de ferahlamaya yol açacak diye düşünüyorum. Bunun da doğal olarak seçimlere yansıyan sonuçları olacaktır. Seçimlerin yenileneceğini duyar duymaz Sezai Temelli, CHP’yi destekleyeceklerini açıkladı. HDP MKYK’sına sormadan yapıyorlar bunu.

BEKA MESELESİ TERÖR MESELESİ DEĞİL

AK Parti’nin bu denklemi lehine çevirmesi için başka hangi adımları atması lazım? Doğru teşhis nedir burada?

Tayyip Bey çok doğru teşhisle yola çıktı, hatırlayın, siyasi hayatımı riske ediyorum, kefenimi boynuma taktım demişti. Ama PKK ihanet etti. Daha doğrusu ABD ihanet etti. Tayyip Bey kendisini arkadan hançerlenmiş hissediyor, şu andaki öfkesinin sebebi biraz da bu. Haksız mı, hayır değil. PKK 1500 kişiyle Şırnak’ı basmaya kalktı, bütün istedikleri Şırnak kaymakamlığına PKK bayrağı çekmekti. Başaramayınca ABD’den zılgıtı yediler. Terör örgütü dediğin, 3-5 kişi gelirsin, bir yere bomba koyarsın, 2 kişiye suikast yaptırırsın, öldürürsün falan filan. Bunların böyle kitle halinde bin 500 kişilik askerle karşı karşıya gelme gibi bir alışkanlıkları yok. Amerika yırtınıyor Suriye’de PYD’den düzenli ordu çıkartmak için. Ama olmuyor. Düzenli ordunun karşısında o bin kişi 10 kişi kalıyor. O bir örgüt işi değil, başka bir hesap bu. Bunların aklı ona ermiyor. Yani onun için bu değerlendirmeyi tekrardan Türkiye’nin yapması lazım. ABD’nin oyununu bozmak diye bakacaksın buna, terör örgütünü engellemek değil. Beka meselesi diyoruz ya, beka meselesi terör örgütü meselesi değil. Terör örgütünü tepelersin, biter. Ama karşındaki ABD, dünyanın süper gücü. Bu meseleye beka meselesi diye bakmamız gereken tablo budur.

Benzer konular