Dede Korkut bir bilge ozandır. Oğuz Türkleri için yolbaşçıdır. Müşkili ve danışacak meselesi olan Korkut Ata’ya müracaat eder ve deva bulur. Türk ülkelerinde yerleşik olarak ve yarı göçebe diyebileceğimiz şekilde yaşayanların destanlarındaki gibi Oğuz’ un tamam bilicisidir, gaipten haber verendir, ad koyup nasihat edendir. Bir yönüyle İslam öncesi Türk yaşayışının kolektif şuur olarak taşınan geleneğinin ruhanî ozanıdır.
TARİH VE COĞRAFYA
Dede Korkut metinlerini değerlendirirken “tarih ve coğrafya” iki problem alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. “Metinler tarihle ne derece ilgilidir? Yaşanan tarihî olaylar ve gerçek tarih kişileri metinlerde ne ölçüde yer almıştır? Olayların yaşanma zamanı ile sözel veya yazılı metinlerde yer almaları arasında ne kadar zaman farkı vardır?” sorularını dikkate almak lazım. Unutulmamalı ki, bu anlatılarda bahsi geçen hâdiseler, yaşanmışlıklar ile metinlerin sözlü veya yazılı metin haline gelişi arasında yüzyıllarca yıllık bir zaman dilimi olabilmektedir.
Diğer taraftan bütün metinler 12 hikâye ile sınırlı değil. Zaten bugün 13. hikâye de ortaya çıkmıştır. Dede Korkut Kitabı’ndan bildiğimiz 12 boy yüzlerce çeşitlenmiş metin halinde Türk kültür coğrafyasının tamamında yeniden kurgulanarak yaşamaya devam etmektedir.
Pertev Naili Boratav’dan naklen ifade edelim: “Dede Korkut Kitabı’nı inceleyenler çok defa bir tek tarihi ana ve coğrafi sahaya saplanıp kalıyorlar. Unutmamalıyız ki bu metin, bir destan te’lifidir; böyle olunca onun içindeki unsurlarda zaman, mekân ve kaynak birliği aranmaz.”
MÜCADELE
Dede Korkut hikâyelerinin muhtevası ve konularına baktığımızda öne çıkan husus bir mücadelenin varlığıdır. Dede Korkut hikâyeleri genel olarak bir takım mücadelelerin destanlarıdır. Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında geçer. Bunlardan birinde (Dirse Han oğlu Buğaç) mücadele bir beyin ile kendi adamları arasındadır. Ötekinde İç Oğuzla Taş Oğuz (Üç Ok – Boz Ok) karşılaşır. İki hikâyede ise mücadele tabiat ve insanüstü kuvvetlere karşıdır. Birinde Delü Dumrul, Azrail’in karşısına çıkar. Ötekinde Basat, Depegöz adındaki devi öldürür. Bunların dışında kalan sekiz hikâyede mücadele Oğuz beyleri ile kuzeydeki ve batıdaki kâfirler arasındadır. Dede Korkut Kitabı’nda yer alan hikâyelerin bu kitap dışındaki çeşitlemelerini dikkate aldığımızda “kâfirler”in yerleri ve adlarında değişiklikler olur, ama Türk destan kahramanlarının temel nitelikleri ve destânî karakterleri aynı kalır.
NAZIM VE NESİR
Manzum ve mensur ölçülerle dile getirilen Dede Korkut hikâyelerinde, Oğuzca’nın çok canlı, elle tutulur tasvir ve benzetmelere dayanan, akıcı ve etkileyici halk dilini yansıtan gelişmiş üslup özelliklerinin sergilendiği görülmektedir.
Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyelerin yapısına baktığımızda da nazım ve nesir bir arada görülür. Bir destan, hem nazım şeklinde ve hem de nazım ve nesir karışık şekilde düzenlenmiş olabilir. Oğuz Türklerinin Dede Korkut Kitabı’nda görüldüğü gibi, nazım ve nesrin karışık halde bulunması, Türk boylarının edebî yaratmalarında oldukça eski bir geçmişe sahiptir.
OĞUZNAME
Türklerin, Oğuz Türklerinin tarih boyunca verdikleri mücadeleler, tarihî ve biyografik mahiyetli eserlerde olduğu kadar edebiyatta da işlenmiştir. Mitolojik anlatılarda, menkıbevî tarihte, tarih eserlerinde, destanda, destanî hikâyelerde, menakıbnameler ve atasözlerinde Oğuzların konu edinildiği eserler “Oğuznâme” olarak nitelendirilmiştir ve bu anlamda Dede Korkut hikâyeleri de Türk tarihi, devlet ve düşünce sistemi ile Oğuzların hayatları hakkında verdiği bilgilerle bir Oğuznâmedir.
DESTANLARDA İNANÇ
İslam öncesi Türk hayatından izler, Şamanizm kalıntıları olmak üzere dağ, su, ağaç kültlerini ve Müslüman olduktan sonraki zamanın görünümleri aynı metinler içinde karşımıza çıkar. Arı sudan abdest alan kahramanlar iki rekât namazlarını kılarlar, Allah adına mücadele ederler.
Destanlarda inanç, çoğunlukla din faktörü destan kahramanının hareket nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkar. İslam uğruna veya din farklılığına bağlı mücadele, destanî olmak için engel teşkil etmez, epik karakteri ortadan kaldırmaz; kahramana bağlı olarak ortaya konulan hedefin ve mücadelenin ne uğruna gerçekleştirildiğini gösterir.
TABİÎ DESTANLAR
Türk kahramanlık destanlarında terennüm edilen hâdiseler ve bu hâdiselerde görev üstlenen bahadırlar Türk toplumunun tarihî ile düşünme ve inanma biçimleriyle, destanları meydana getiren toplum ve çevre şartlarıyla birlikte değerlendirilmelidir.
Türklerin destan devrini yaşayacak kadar köklü tarihe ve destan türünü oluşturacak hayat tarzı ve düşünce dünyasına, coğrafi zemine, mücadele şartlarına ve kültürel zenginliğe sahip oluşu çok sayıda “tabiî” destan meydana getirmesini sağlamıştır. Atlı bozkır kültüründe, açık ve geniş mekâna bağlı yaşama, Türkler için destanî hayatın edebî türde ifadesini bulması anlamına gelmiştir.
Dede Korkut metinlerinde biz Türklerin aile tipini, devlet yönetimindeki ve karar mekanizmalarındaki sistemi, sosyal ve kültürel hayatı, insan ilişkilerini, tabiata ve dış dünyaya bakışı, merhamet ile cengâverliğin nasıl atbaşı gidebildiğini görebiliriz.