Ufukta bir İran-İsrail savaşı görünüyor mu?

İsrail ile İran arasında bir savaş ihtimalinin gerçekleşmesi için ABD ve Rusya’nın da işin içine girmesi gerekiyor. İktidara geldiği 2017 Ocak ayından bu yana ABD’yi bir şirket mantığıyla yöneten Trump açısından böyle bir savaş ne kadar mantıklı? Trump bölgede bir savaş olacaksa da buna ABD ve İsrail’i sokmamak için çalışıyor. Bu anlamda İran’a karşı Suudi Arabistan’ı kışkırtıyor olması, 100 milyar dolarlık silah satışı anlaşması yapması işte bu tüccar kafasının bir yansıması.

İran ile İsrail arasında son iki yıl içerisinde Suriye üzerinde yaşanan gerilimin, yerini savaşa bırakma ihtimali bir çok analist tarafından olası görünüyor. Bu ihtimali de dikkate alarak bölgenin geleceği açısından bir perspektif çizmeye çalışacağız.

Suriye’de 2011 yılında başlayan Arap Baharı yerini, önce bir iç savaşa ardından bir çok ülkenin dahil olduğu vekalet savaşlarına bıraktı. 7 yıldır devam eden bu karmaşık durum şüphesiz özelinde Ortadoğu, genelinde ise dünya barışını tehlikeye atan ciddi bir savaş ihtimalini bünyesinde barındırıyor. Amerikan yönetiminin bölgede kayıtsız şartsız İsrail’i ve PKK’yı desteklemesi, Rusya’nın ise Akdeniz’deki üslerini koruma ve geliştirmede müttefiki olarak İran’ı görmesi bu korkuları besleyen en temel faktörler. ABD ile Rusya çekişmesinin vekaletini İran ve İsrail sürdürüyor. Ancak biri konjonktürel olarak ofansif diğer ise defansif durumda.

GOLAN İÇİN ESED GEREKLİYDİ

Suriye olayları başladığında İsrail açısından Beşar Esed’in devrilmesi olasılığı ürkütücü geliyordu. Zira mevcut Suriye yönetimi 1967 yılından beri İsrail’e kaptırdığı Golan tepelerini almakta hiç de istekli değildi. Hatta bundan vazgeçmişti bile diyebiliriz. Beşşar’ın devrilmesi ve yerine halk tarafından seçilen bir yönetimin gelmesi Golan konusunu yeniden gündeme getirebilirdi. Böyle bir durumda İsrail karşısında, halk desteğini almış ve toprakları geri almayı amaç edinmiş bir yönetim bulabilirdi. İsrail açısından ne yapacağı bilinen bir düşman ne yapacağı öngörülemeyen bir düşmandan iyiydi. Bu yüzden Beşar’ın düşme ihtimalini ürkütücü buluyordu.

İRAN SURİYE’DE ÇOK GÜÇLENDİ

Ne var ki İran’ın Suriye sahasına girmesiyle durum değişti.  İran son 7 yıl boyunca bütün güçlerini Suriye’de tahkim etti. Sadece devrim muhafızları ya da Kudüs ordusu değil, dünyanın dört bir yanından getirdiği Şii savaşçılarla rejimin kontrolü altındaki bölgelerde ciddi şekilde konuşlandı. İran’ın kendisine bu kadar güçlü yaklaşmasını İsrail açısından beklenmedik bir gelişme olarak görebiliriz. Savaş ihtimalini güçlü görenler açısından işte en kritik durum bu.

KRİTİK KARŞILAŞMA OCAK’TA OLDU

Bir tarafta 1979 İran devriminden bu yana askeri sanayisini geliştiren ve birbirinden nitelikli uzun menzilli füzeler üreten İran, diğer yanda 1948’den beri askeri savunma teknolojisini yenileyen İsrail. Suriye sahasında bu iki gücün farklı zamanlarda karşı karşıya geldiğini biliyoruz. Ancak en kritik karşılaşma bu yılın Ocak ayında yaşandı. İran’a ait insansız hava aracı İsrail işgali altındaki Golan tepelerinde keşif uçuşu yaptığı sırada İsrail tarafından düşürüldü.  Bu olayın üzerine İsrail Şam yakınlarındaki silah tesislerini vurmak için savaş uçaklarını havalandırdı. Bu saldırılarda bir İsrail F16’sı Suriye (İran) hava savunma güçleri tarafından düşürüldü.

DEVRİM MUHAFIZLARINA SALDIRI

Bu olaydan üç ay sonra Nisan’ın ilk haftası bu kez İsrail uçakları İran devrim muhafızlarını doğrudan hedef aldı. Humus kentindeki T-4 askeri üssüne gerçekleştirilen saldırıda aralarında üst rütbeli subayların da olduğu 7 İran devrim muhafızı öldü. Bu İran için en can yakıcı darbe oldu. Ancak buna rağmen olay tırmandırılmadı.

HİZBULLAH YENİDEN SAHADA

Şimdi yeni konjonktürle karşı karşıyayız. İlki, Lübnan’da yapılan son seçimlerde Hizbullah’ın güçlü çıkması. 2006 yılındaki başarısızlıktan sonra Hizbullah’ın İran’dan temin ettiği yeni silahlarla gücünü artırdığı ve aynı zamanda Suriye topraklarında bizatihi elemanlarını yetiştirdiği İsrail tarafından biliniyor. Lübnan artık İsrail açısından daha tehlikeli. Bu tehlike olası bir savaşta İsrail’i oldukça zorlayabilir.

NÜKLEER ANLAŞMASININ İPTALİ RİSKLİ

Bir diğer gelişme ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile olan nükleer anlaşmadan ülkesini çektiğine dair aldığı karar. Bu karar İran’da şok etkisi oluşturdu. Zira Batı ile köprüleri kurmuş, ABD ile yeni bir sayfa açmış olan İran bütün bunları kaybetme riskiyle karşı karşıya geldi. Aslında Humus’ta 7 askerini kaybetmesine rağmen sesini çıkarmaması da mevcut şartlardan duyduğu güvenle ilişkiliydi. Trump’ın anlaşmadan çekilmesi İran’a Suriye’de daha agresif hale getirebilir. Bu da İsrail ile olası bir çatışma riskini artırır.

Bu durumun farkında olan AB ülkeleri, Trump’ın kararına rağmen geri adım atmayacaklarını belirterek İran ile olan anlaşmalarını sürdüreceklerini açıkladılar. İngiltere, Almanya ve Fransa Başbakanları Perşembe günü Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’da bir araya gelerek anlaşmaya olan bağlılıklarını yenilediler.

AB KENDİSİ İÇİN KORKUYOR

AB açısından Ortadoğu’da çıkacak olası bir savaş, doğrudan kendi geleceğini tehlikeye atacak önemli bir kırılma noktası olarak görülüyor.  Suriye savaşı ile birlikte oluşan mülteci akını bile AB’nin parçalanması riskini artırmışken Ortadoğu bölgesinin tamamen karışması, bu riski realiteye çevirebilir.

AB Obama’nın imzaladığı nükleer anlaşmadan hemen sonra İran ile ilişkilerini hızla geliştirdi. Bir çok ülke İran’la anlaşmalar yaptı.

TİCARİ İLİŞKİLER SİGORTA GİBİ 

Eurostat verilerine İran, 2018 yılının ilk iki ayında Avrupa Birliği üyeleriyle, bir önceki yıla oranla yüzde 17,4’lük bir büyüme kaydederek 3.74 milyar Euro değerinde emtia ticareti gerçekleştirdi.

İki aylık dönemdeki ana ticaret ortaklarında ilk sırayı 844.92 milyon € ile İtalya alıyor. Fransa 664.84 milyon Euro Almanya 545.83 milyon Euro. Lüksemburg ile ticaret (2,1 milyon Avro), Yunanistan (381.87 milyon Euro) ve İspanya (457,65 milyon Avro), sırasıyla yüzde 151, yüzde 130 ve yüzde  87’lik en yüksek artışı gördü.

İran’ın AB’ye yaptığı ihracat, yüzde 32’lik bir artışla İtalya’ya (583 milyon Avro), Fransa’ya (496,58 milyon Avro) ve Yunanistan’a (377,44 milyon Avro) ana destinasyon olduğunu belirterek 2.168 milyar Avro’ya ulaştı.

İşte bu ticari ilişkiler AB açısından hem bir pazar oluşturuyor hem de kendi geleceği açısından sorunu öteliyor.

SAVAŞ MÜMKÜN GÖZÜKMÜYOR

Elbette İsrail ile İran arasında bir savaş ihtimalinin gerçekleşmesi için ABD ve Rusya’nın da işin içine girmesi gerekiyor. Bu ne kadar gerçekçi olur? İktidara geldiği 2017 Ocak ayından bu yana ABD’yi bir şirket mantığıyla yöneten Trump açısından böyle bir savaş ne kadar mantıklı? Trump bölgede bir savaş olacaksa da buna ABD ve İsrail’i sokmamak için çalışıyor. Bu anlamda İran’a karşı Suudi Arabistan’ı kışkırtıyor olması, 100 milyar dolarlık silah satışı anlaşması yapması işte bu tüccar kafasının bir yansıması.

Bütün bu dengeleri topladığımızda İran ve İsrail arasında olası bir savaş ihtimalinin zaman zaman tansiyon yükselse de gerçekleşme ihtimali olmadığı kanaatindeyim. Zira herkes böyle hassas bir konunun dünyanın genelini etkileyeceğini biliyor.

***

SÖYLEMLER SERT EYLEMLER DİKKATLİ

İsrail’in 9 Nisan’da Suriye’nin Humus kentindeki T-4 askeri hava üssüne düzenlediği hava saldırısının ABD ile koordinasyon içinde gerçekleştirdiği ileri sürülmüştü. İran’a karşı yapılan bu saldırı, İran-İsrail savaşı açısından kritik bir saldırıydı. Wall Street Journal (WSJ) gazetesi istihbarat kaynaklarına dayandırarak, saldırının Trump’ın örtülü desteği ile yapıldığını yazdı.

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti ise İsrail saldırısının cevapsız kalmayacağı uyarısında bulundu. Ancak İsrail’li askeri yetkililerden gelen yanıt Esed’e yönelik tehdit içeriyordu: “İran bize saldırırsa Esed ile rejimini haritadan sileriz.” İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman ise “Ne bedel ödeyecek olursak olalım, İran’ın Suriye’de tahkimatına izin vermeyeceğiz. Bizim için başka seçenek yok” dedi.

Bundan birkaç gün sonra açıklama yapan Hamaney’in temsilcilerinden Ali Şirazi ise İsrail’in dikkatli adım atması gerektiği,  İran’ın Tel Aviv’i yok edebileceği konusunda uyarıda bulundu. Fars Haber Ajansı’na konuşan Şirazi, “İsrail, kalleş varlığını sürdürmek istiyorsa, aptalca hareketlerden kaçınmalı. İran’a bu konuda gerekçe verirlerse, Tel Aviv ve Hayfa yok olacaktır. İran, İsrail’i yok edebilir” ifadelerini kullandı. Ancak daha sonrasında olay daha fazla tırmandırılmadı.

Benzer konular