Tunus nereye savruluyor?

Arap dünyasının yegâne demokrasi adacığı Tunus’ta sular durulmuyor. 2011 yılında ekonomik koşullar yüzünden kendini yakarak Arap Baharı’nın startını veren 26 yaşındaki üniversite mezunu Muhammed Buazizi’nin memleketinde, o günden bu yana pek çok şey değişiyor görüntüsü verse de ekonominin hala yerinde saydığını görüyoruz. Nitekim bu hafta içerisinde maaşlarda yapılan kesintiler nedeniyle eğitim camiası greve gitti. Avukatlar, hükümetin yeni bir vergi düzenlemesi için kazanç açıklama önerisine ateş püskürüp protesto eylemi düzenledi. Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu tarafından yayınlanan çalışmaya göre geçtiğimiz Kasım ayında ülkede tam 746 sosyal protesto eylemi düzenlendi. İşsizlik, yoksulluk ve enflasyon rakamları rekor kırmak üzere.

IMF türbülansına yakalanan ülke

2016 yılının Mayıs ayında IMF dört yıllık bir program dâhilinde Tunus’a 2,8 milyar dolar borç vermeyi kabul etti. Geçen yıl yüzde 6.2 civarında gerçekleşen bütçe açığını bu yıl 4.9’a, gelecek yıl 3.9’a çekmeyi hedefleyen Başbakan Yusuf Şahid hükümetinin IMF telkiniyle uyguladığı katı mali disiplin ve kamu harcamalarında kısıntıya gidilmesi ülkedeki huzursuzluğu günden güne büyütmekten başka işe yaramış değil. Ülkede 2011 yılından bu yana ilk kez gerçekleştirilen 6 Mayıs 2018 tarihli yerel seçimlerde iktidarda bulunan Cumhurbaşkanı Sibsi’nin kurduğu Nida Tunus Partisi’nin ciddi orandaki oy kaybından durumu pekâlâ anlamak mümkün. 2014 yılındaki son genel seçimlerde oyların yüzde 37.5’ini alan Nida Tunus, yerel seçimlerde yüzde 15’lik bir kayba uğradı ve yüzde 22.5’e çakıldı.

Sibsi’den yanlış adımlar

Partisinin yerel seçimlerde uğradığı ağır yenilgiden Başbakan Yusuf Şahid’i sorumlu tutan Cumhurbaşkanı Sibsi ile Nahda arasında günden güne çatırdamaya başlayan ittifak Eylül ayında tamamen koptu. El Hivar ul Tunusi kanalına konuşan Sibsi “Kendi talepleri üzerine 15 Ağustos 2013 tarihinden bu yana Nahda Partisi ile yaptığımız beş yıllık ittifak sona ermiş bulunuyor. Nahda, Yusuf Şahid’in başbakan olarak devam etmesini istiyor. Biz ise bunu istemiyoruz. Şu an itibariyle tamamen yeni bir maceraya doğru yelken açmış durumdayız. Ve ben bu olayda tamamen masum olan tarafım” şeklinde bir açıklama yaptı. Üstüne üstlük “Raşid Gannuşi ile ben iki dostuz. Ancak devlet işleri dostluktan önce gelir” diyerek devlet adamlığı gösterisinde bulunan Sibsi’nin attığı son iki adım foyasını çabucak ortaya çıkardı. Ülkede tansiyonu bir anda yükselten iki adımdan ilki, Sibsi’nin 2013 yılında suikasta kurban giden sol siyasetçiler Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi dosyalarını araştıran hukukçuları Cumhurbaşkanlığı makamında kabul etmesi oldu. Görüşme sonrası yapılan açıklamada, Tunuslu bir siyasi partiye ait gizli örgütün suikastlarda parmağı olduğuna dair bilgilerin Milli Güvenlik Kurulu’na taşınmak üzere Sibsi’ye sunulduğu ifade edilince kıyamet koptu. Hukukçuların daha önce Ekim ayında bir basın toplantısı düzenlediği ve o dönemde İçişleri Bakanlığını elinde bulunduran Nahda Hareketi’ni suçladığı zaten biliniyordu. Burgibacı genlere sahip Cumhurbaşkanı Sibsi’nin, ülkede kutuplaşma ve gerilim siyasetine geri dönüş yaparak aklınca Nahda’yı toplum nezdinde “terörize” bir hareket olarak göstermek istediği anlaşılmış oldu. Nitekim laik Tunus medyası bu konuda Sibsi’ye elinden gelen desteği vermekte gecikmedi. Nahda üzerine ciddi bir karalama kampanyası start aldı.

BAE-Suudi hattından Tunus hamlesi

“Cumhurbaşkanlığı makamının Şehid Belaid ve Brahimi’nin kan tacirleri tarafından yargıya müdahale için kullanılması kabul edilemez” açıklamasıyla Sibsi’nin buram buram provokasyon kokan hareketine gereken karşılığı veren Nahda, yaklaşan 2019 seçimleri öncesi siyasi tansiyonun Tunus’a zarar vereceğini ifade ederek gerilimi düşürmek için elinden geleni yaptı. Ancak Sibsi’nin niyeti pek halis görünmüyordu. 29 Kasım’daki MGK toplantısında Nahda’nın yaptığı açıklamayı eleştiren Sibsi’nin olaya ilişkin savunması oldukça basitti: “Cumhurbaşkanı istediği kişiyle görüşebilir ve konuklarının sözlerini kısıtlamaz.” Ayrıca yavuz hırsız olarak ev sahibini bastırması gerekiyordu. Nitekim konuyu yargıya taşıyacağını söylemeyi ihmal etmedi. Peki, bu akılları Sibsi’ye kim verdi? Bu da bizi atılan ikinci yanlış adıma götürüyor. Sibsi, 26 Kasım günü Nahda’ya iftira atan hukukçuları misafir ettikten sadece bir gün sonra, 27 Kasım’da bir başka konuğu makamında ağırladı. Bilin bakalım, bu konuk kimdi? Suudi Veliahtı Muhammed bin Selman. Sibsi, Bin Selman’a “Oğlum” diyerek hitap ederken Bin Selman’dan da “Babam” ifadesi duyuluyordu. İkili arasından su sızmıyor, görüşmede iki ülke arasındaki özel ilişkilere önemle vurgu yapılıyorken sokaklardan protesto çığlıkları yükseliyordu. Bütün Tunus neredeyse sokağa dökülmüş, şu sloganları atıyordu:
– Tunus satılık değildir.
– Halk Bin Selman’ı kovmak istiyor.
– Yemen’de çocukları öldüren katil Bin Selman. Tunus’a hoş gelmedin.
– İsrail ile normalleşmeyi savunanları istemiyoruz.
– Devrimin topraklarını kirletme, defol.
Tunus halkı coğrafyasına ihanet eden Bin Selman’ı istemiyordu ama halka rağmen yeni bir ittifakın temelleri atılıyordu. Nahda’yı hedef tahtasına oturtan Sibsi, bunun karşılığını fazlasıyla alıyordu. Reuters’in bildirdiğine göre Bin Selman Tunus’a 500 milyon dolarlık kredi açmanın yanında 140 milyon dolarlık iki projenin finansmanını üstleniyordu. Sibsi’nin özel danışmanı Nureddin Ben Tişa Tunus devlet televizyonuna çıkarak şunları söylüyordu:
“Birkaç gün içinde Tunus Suudi Arabistan ile imzalanan önemli anlaşmaların duyurusunu yapacak. Bu kapsamda çok düşük faizle verilen bir kredi ile ülkeye yapılacak diğer yatırımlar bulunuyor.”
Bir önceki Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki ise bu ziyareti başka türlü yorumladı. Sibsi’nin Tunus’u BAE-Suudi Arabistan çizgisine sürüklediğini söyleyen Marzuki “Tunus’taki demokratik işleyişe çomak sokan” Körfez ülkelerine sadece “kirli para için” yanaşan Sibsi’nin ülkeyi felakete doğru sürüklediğini ifade etti.

İfşa olan karanlık plan

BAE-Suudi Arabistan hattının Tunus’a ilgisi şüphesiz Bin Selman’ın ziyaretiyle başlamış değil. Hattın başat ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri, Nahda üzerine uzun zamandır sabotaj planları yapmakla biliniyor. 4 Ocak 2018 tarihinde Arabi 21 haber sitesinin ifşa ettiği gizli belge bu planlardan biri. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlığına bağlı Politika Planlama Dairesi tarafından hazırlanan belge 27 Aralık 2017 tarihini taşıyor. Belgenin bir kopyasını ele geçiren haber sitesine göre belgede Tunus’ta Nahda hareketini sabote edebilmek için sekiz maddelik bir planlama yapılmış durumda. Biz bu planın sadece ilk iki maddesini vermekle yetineceğiz. Bu kadarı bile nasıl karanlık bir planla karşı karşıya olduğumuzu anlamaya kâfi.
1. Tunus dâhilindeki medya kurumları ve web siteleri seferber edilerek çok sayıda Tunuslu kadının Nahda hareketi tarafından DEAŞ saflarına gönderildiği iftirası kamuoyuna deklare edilecek. Nahda bu karalama kampanyasıyla toplum nezdinde güvenilir ve saygın imajını kaybedecek, çökertilmiş olacak.
2. Birleşik Arap Emirliği ile Tunus arasında yaşanan uçak krizini Nahda’nın çıkardığı, iki kardeş ülkenin arasını bozmaya çalıştığı iddiası yayılacak. Bu planda Sibsi’nin Nahda’ya karşı kışkırtılması da yer alıyor. Dikkat buyurun, bu plan tam bir sene sonra başarıya ulaşıyor ve Sibsi Birleşik Arap Emirliği- Suudi Arabistan hattına hizmet etmeye başlıyor.

Benzer konular