Filistinliler için sınırı geçmek uzun zamandır ‘Ya kırk katır, ya da kırk satır’ vaziyetine gelmiş durumda. Refah Kapısı sanki ‘Sırat köprüsü’ olmuş. Fakat Mısır yine de cennet değil, Filistinliler için düşman bir ülke. İşbirliği yapmadan geçebilmenin imkânı yok. İşbirliği ne mi? Buralarda rüşvetin adı bu.
Refah Kapısı yıllardır İsrail ablukası altındaki Gazze’yi dünyaya bağlayan tek geçiş noktası. Kapıya vardığınızda yere serili kartonların üzerine uzanmış insanlar görüyorsunuz. Kimileri kafalarını valizlerine, çantalarına dayamış; kimileriyse çıplak beton zemine öylece uzanmış. Bezgin yüz ifadelerinden nice anlamlar çıkarmak mümkün. Sina çölünün yakıcı sıcağında gün boyu bir otobüsün içine mahkûm şekilde beklemek dâhil pek çok sabır sınavını başarıyla aşmak zorundalar. Rota belli: Refah sınır kapısından geçilip Sina çölüne girilecek. Peşinden feribotla Süveyş kanalı geçilecek. Sonra ver elini Kahire… Herkesin gerekçesi farklı. Kimisi hasta, tedavi olma umuduyla yola düşmüş. Kimi öğrenci, daha iyi koşullarda bir eğitim derdinde. Kimiyse bir süreliğine olsun çalışıp para kazanmayı aklına koymuş, tamamen ekmek telaşesinde.
Düşman bir ülke gibi
Middle East Eye muhabiri Kaamil Ahmed Refah Kapısı’nı geçebilen bazı isimlerle görüşmüş. İbrahim Guneym onlardan biri. “Gazze’den Mısır’a geçen insanlar aslında bir cehennemi terk edip diğerine geçiş yapıyor” Gazzeli genç İbrahim Guneym’e göre. İbrahim, rap müzik yapıyor. Gazze’de sıkışıp kaldığı için müziğini geliştiremediğini düşünüyor. Yeteneğini ilerletip dış dünyaya açılma umuduyla Refah Kapısı’na yönelmiş. Sina çölünü ve kontrol noktalarını tam dört günde aşabilmiş. Sina, çölü mesken tutan DEAŞ ve benzeri terör odakları nedeniyle Mısır hükümeti tarafından askeri bölge ilan edildiği, hassas bir mıntıka olduğu için alınan tedbirler üst seviyede. Teyakkuz hali sınırı geçen Gazze sakinlerini olumsuz yönde etkiliyor. Reva görülen kötü muamele eklenince gerisini siz hesap edin. Nitekim İbrahim yaşadıklarından öyle etkilenmiş ki, “Sanki düşman topraklarına ayak basmıştık” diyor.
Peki, İbrahim ve onun gibi gençlerin başka şansları var mı? Gazze’deki işsizlik oranı dünya rekoru. Günde en fazla dört saat elektrik var. Kavurucu Gazze sıcağında en fazla ihtiyaç duyulan şey içme suyu ve bu da kuyulardan sağlanmak zorunda. Gazze Sular İdaresi tarafından yapılan açıklamaya göre kuyuların yüzde 95’i içilecek temizlikte değil.
Yaşayan ölüler kenti
Arafat Abdu, Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterilerine katılan isimlerden biri. İsrailli keskin nişancıların Filistinli göstericileri zevklerine göre vurma teamülleri var. Abdu, bacaklarından vurulan grubun içinde. Sanata düşkün bir arkadaş çevresine sahip Filistinli genç aynı zamanda amatör bir tiyatro grubunun üyesi. Grubun sahneye koyduğu ‘Vatan’ isimli bir de tiyatro oyunu var. Kuşatılmış topraklarda yaşamak zorunda kalan mumyalar konsepti üzerine kurgulanmış bir oyun bu. Peki, neden? Çünkü Abdu ve arkadaşlarına göre Gazze’de yaşayan insanlar aslında birer yaşayan ölü. Gazze’yi “Yaşayan ölüler kenti” olarak niteliyorlar. İnsanların temel ihtiyaçlara erişemediği, çaresizlikler içinde kıvranan Gazze’de sanat yapmak fazlasıyla lüks. Fakat bu gençlerin birtakım etkinlikler yoluyla hayata ve umuda tutunmaları gerekiyor. Abdu’nun arkadaşlarından Mücahid, içinde bulundukları durumu şu sözlerle özetliyor:
“Burada genç bir kuşak var. Ruhları tamamen tahrip edilmiş, paramparça bir kuşak. Topluma bir şeyler sunma hevesini yitirmiş çünkü sunabilecekleri bütün imkânlar ellerinden alınmış bir gençlik var Gazze’de.”
Bu çıkmaz durum Gazze için kurşun yiyen gençleri bile etkilemiş görünüyor.
“Şu an düşündüğüm tek şey burayı terk edip gitmek” diyen Abdu da çaresizlik sarmalında gözünü Refah Kapısı’na dikmiş durumda.
Beyt Hanun herkese açık değil
Refah Kapısı, Gazze’nin dünyaya açılan tek geçiş noktası olarak biliniyor fakat resmiyete bakıldığında İsrail tarafında bulunan Beyt Hanun Sınır Kapısı da faal görünüyor. Beyt Hanun’un farkı ne peki? Sıradan Gazzelilere açık olmaması. Beyt Hanun’dan geçebilmek için ya izin verilecek derecede ağır hasta, ya bol paralı bir işadamı, ya da Birleşmiş Milletler gibi uluslararası büyük kurumlarda çalışan biri olmak gerekiyor. Yani buradan kimin geçeceğine İsrail tarafı karar veriyor. Buna göre bir liste mevcut. İsrail elbette bu durumu elinden geldiğince suistimal ediyor. Nitekim bazı ağır hastaları Hamas mensubu olduğu gerekçesiyle sınırdan geri çeviren İsrail, uluslararası kurumlarda çalışan ve geçiş iznine tabi kimseleri de keyfine göre çok rahatlıkla gözaltına alabiliyor.
Filistinliler için sınırı geçmek uzun zamandır ‘Ya kırk katır, ya da kırk satır’ vaziyetine gelmiş durumda. Bir yanda İsrail’in keyfi tavırlarıyla kapıdan çok duvarı andıran Beyt Hanun, diğer yanda tam anlamıyla bir ‘Sırat köprüsü’ne dönmüş Refah Kapısı. Sırat köprüsünü geçebilmek için insanların iyilik yapmaları, sevap biriktirmeleri beklenir. Refah Kapısı’ndan geçebilmenin koşuluysa lazım gelen rüşvet parasını biriktirebilmek. Filistinli bir gencin yaptığı yorum her şeyi yeterince anlatıyor.
“Bir yıl boyunca gerekirse sokaklardan çöp toplayacak ve para biriktireceğim. Bu kapıdan geçmeyi başaracağım.”
Mursi dönemi Altın Çağ oldu
11 Eylül 2005 tarihine dek İsrail denetiminde kalan Refah Kapısı, Hamas’ın Gazze’de iktidara gelmesi üzerine Mısır’daki Hüsnü Mübarek yönetimi tarafından İsrail ablukasına destek vermek amacıyla 25 Haziran 2006 tarihinde kapatıldı. Mayıs 2011 ile Haziran 2013 arasındaki dönemde ise Gazze altın çağını yaşadı. Zira Mübarek’in devrilmesiyle birlikte Mısır tarihinin ilk serbest seçimlerinde iktidara gelen Muhammed Mursi yönetimi Gazze’ye her türlü desteği sağlamakta tereddüt etmedi. Gücünü Mısır halkından alan meşru yönetim General Sisi başkanlığında bir askeri darbeyle son bulunca ülke tekrar eski karanlık günlerine geri döndü. Refah Kapısı da yeniden kapatıldı. 2005 yılında denetim İsrail’den Filistinlilere geçince aylık 40 bine ulaşan geçiş sayısına ancak Mursi döneminde ulaşılabildi. Mursi iktidardan düşer düşmez geçiş sayısı 8 binlere kadar geriledi. Bir sonraki yıl ise Refah Kapısı ancak 34 gün açık tutulabildi. Bu yılın Ekim ayı itibariyle geçiş listesine yapılan kayıt miktarı 23 bine ulaşırken aylık geçiş rakamının 10 binler seviyesinde gerçekleştiği ifade ediliyor.
Kahrolası rüşvet çarkı
Refah Kapısı’ndan kolayca geçebilmek için ‘işbirliği’ yapılması gerekiyor. Rüşvete verilen isim bu: İşbirliği. Parayı Gazze’deki aracılar topluyor ve temasta oldukları Mısırlı yetkililere aktarıyor. Başından böyle bir macera geçen Gazzeli Mahmud, kendisinden 1500 dolar istendiğini fakat pazarlık yaparak bu miktarı 1200 dolara indirdiğini söylüyor. Geçişlerin nispeten rahat olduğu zamanlarda ödenen miktar bu. Kapının geçişe açıldığı ilk günlerde “Bir daha bu fırsat ele geçmeyebilir” psikolojisiyle oluşan ortamda 4 bin dolara varan ödemeler yapılmış. Bu paranın Mahmud gibi sıradan Gazzeliler açısından ödenmesi kolay değil. Nitekim Mahmud’un cebinde pazarlık yaparken sadece 700 dolar para varmış. Kalan miktarı arkadaşlarından ödünç almak zorunda kalmış. Pek çok insan Refah Kapısı’ndan dışarı çıkabilmek için eşyalarını satılığa çıkarmak zorunda kalabiliyor. Her şeyden öte bu işlem yasadışı ve her türlü riski içinde barındırıyor. Dolandırılmak pekâlâ mümkün. Ancak Mahmud’un da ifade ettiği gibi Gazze sakinlerinin dışarı çıkmak için başka şansları bulunmuyor.
“Öyle hemen yerine konacak bir para değil. Bizim için büyük miktar. Fakat insanlar dışarı çıkmak zorunda. Çünkü insanlar hasta, doktora gitmeleri lazım. Çünkü insanlar işsiz, iş bulup çalışmaları gerekiyor. Öğrenimleri yarıda kalanlar var, bir şekilde devam etmek zorundalar.”
Rüşvet verecek parası olmayanlar Hamas yönetimi tarafından düzenlenen geçiş listesine isimlerini yazdırmak ve sıranın kendilerine gelmesini beklemek zorundalar. Sorun şu ki, bu bekleyiş süresi bazen bıktıracak kadar uzun olabiliyor. Sekiz aydan fazla bekleyenler var.
Böyle zulüm görülmedi
Rüşvet verenlerin birçoğu VİP muamelesi göreceğini düşünüyor fakat gerçekler bambaşka. Adını vermek istemeyen bir seyahat acentesi yetkilisi bakın, ne diyor?
“İşbirliği yapınca – yani rüşvet ödeyince – son derece konforlu şartlarda seyahat edeceklerini, saygın bir muamele göreceklerini sanıyorlar. Fakat maruz kaldıkları koşulları görünce resmen şok geçiriyorlar. Onlar sadece Filistinli insanlar. Verdikleri paranın hiçbir önemi yok. Sonuçta diğer Filistinliler gibi her türlü haksız muamele ve hakaretten paylarına düşeni alıyorlar.”
Mısırlıların yaptığı zulmü, Gazze’ye dönüşte Refah Kapısı’nı kapalı bulan ve elli günü Kahire’deki bir otelde geçirmek zorunda kalan Filistinli bir aile babasından dinleyelim.
“Kapı tekrar açıldığında otelden ayrılıp sınıra geldik. Mısırlı görevli bizi gün boyu nefes aldırmayan sıcağın altında bekletti. Su yok, yiyecek yok. Bunalan çocuklar adeta delirdi. Biz bu eziyeti yaşarken içerdeki klimanın altında keyifle çayını yudumlayan görevli dalga geçer gibi gözünü bizden ayırmıyordu. Pasaportlarımıza geçiş damgası vurmayıp bizi sıcakta telef eden adam, gece olunca pasaportlara bir bir damga vurup adeta suratımıza fırlattı.”