PYD’nin ölüm kampları

DEAŞ bir güç odağı olarak ortaya çıkmadan önce, mesela 2013 tarihli bir harita açılıp bakıldığında Suriye’nin kuzeyi neredeyse tamamen Esed karşıtı muhalefetin egemenliği altında görülür. O günlerde birbirlerinden epey uzakta sadece üç küçük nokta halinde belli belirsiz bir PYD varlığı göze çarpar. Afrin, Kobani ve Haseke civarında, o da Suriye rejimiyle işbirliği neticesinde elde edilen mevziler söz konusudur. Aynı haritayı günümüze güncellediğimizde 2000 kilometrekarelik Fırat Kalkanı koridoru hariç Suriye’nin kuzeyini baştanbaşa kateden bir PYD kuşağı karşılar bizi. Liderinden yapılanma şekline izaha muhtaç karanlık noktalarla dolu DEAŞ gerçeği hakkında bilinen somut veri işte budur. PYD, varlığını her anlamda DEAŞ’a borçludur. “DEAŞ ile mücadele” tezi PYD’nin elinde joker işlevi görmüş, işlediği tüm cinayetleri gizlemiş, gerçekleştirdiği tüm hukuk dışı eylemleri görünmez hale getirmiştir. Şu günlerde Rakka’yı özgürleştiren (!) PYD’nin kadın askerlerini dört sütuna manşet olarak veren Batı medyası, canını DEAŞ’tan zor kurtaran sivillerin PYD egemenliği altında nasıl bir trajediyle yüzleştiğini görmezden gelmeye devam etmektedir. Dünyanın gözlerini yumduğu büyük bir trajedi yaşanmaktadır şu günlerde.

Yıllar öncesinden gelen bir ifşa

Türkçemizdeki “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” deyiminin canlı tanığıdır onlar. DEAŞ’ın elinden canlarını zor kurtarıp tam bir “oh” çekecekken sevinçleri kursaklarında kalanlar. Çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar on binlerce insan. Haseke ve Rakka bölgelerindeki yerleşim yerlerinden sürülmüş; çöllerde, izbe köşelerde, elverişsiz yaşam koşullarında ölüm-kalım mücadelesi veren koca bir kitle. Tek suçları başka bir etnik kimliğe sahip olmak. Olan biteni anlamak için dört yıl önceye dönmek gerekiyor. Elimizde 23 Kasım 2013 tarihli bir video var. Tarihe dikkat çekelim. PYD henüz bugünkü kazanımların oldukça uzağında, yeni yeni palazlanma aşamasında. Bir TV programına konuk olan PYD lideri Salih Müslim gelecekte neler yapacaklarının ipuçlarını daha o günden veriyor ve diyordu ki:

“Şehirler halkın elindedir. Bir de bazı karmaşık yerler var. Kürt bölgeleridir, Araplar ile Kürtler burada ortak yaşıyorlar. Şimdi onlar hala orada duruyorlar. Ama bir gün muhakkak onların buralardan çıkmaları gerekir. Çünkü oralar Kürt bölgeleridir.”

Burası hapishaneden beter

DEAŞ’ın elindeki Deyri Zor şehrinden kaçıp gelmiş bir aile. Bir anne, bir baba ve altı kardeş. PYD tarafından yerleşim alanlarına sokulmamış, Arişa olarak da anılan El Sad Kampı’nda ikamete mecbur edilmiş. Kamp, Haseke’nin güneyinde yer alıyor ve 6 bin kişiyi barındırıyor. Ailenin altı çocuğundan biri olan Ahmed oldukça endişeli.

“Burada sivil olarak değil mahkûm olarak bulunuyoruz. Buradan çıkmamıza izin verilmiyor. Mahkûm dediğime bakmayın, koşullar itibariyle hapishanede yaşamak inanın böyle bir kampta yaşamaktan çok daha kolay.”

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin 14 Ağustos 2017 tarihli raporu Ahmed’in söylediklerini doğruluyor. Kızılhaç’a göre Suriye’nin kuzeyindeki Arişa ve benzeri kamplar neredeyse tamamen sahipsiz ve “yaşamak için inanılmaz korkunç koşullara sahip.”

Kızılhaç sözcüsü Ingy Sedky’nin konuya ilişkin sözleri şöyle:

“Haseke vilayetinde Arişa olarak bilinen bir kamp var. Asıl işlevi buradaki bir petrol rafinerisi için hizmet vermek olan kamp şu anda DEAŞ’tan kaçanları barındırıyor. Çocukları zehirli atıklarla oynarken, pis suları içerken ve bu suyla yıkanırken görüyorsunuz.”

Ahmed’in dediğine göre kampta yaşayanlar kötü koşullar yüzünden bir bir eksiliyor. Son günlerde ölen altı kişi var. Herhangi bir olumsuz koşulda yapılacak fazla bir şey yok çünkü tıbbi imkânlar son derece yetersiz. “Aşırı sıcaktan, hijyen eksikliğinden, böcek, yılan ve akrep sokmalarından kırılıyoruz. En çok etkilenenler ise kadınlar, çocuklar ve yaşlılar” diyor Ahmed.

Kızılhaç rakamlarına göre Suriye’nin kuzeyinde PYD kontrolündeki kamplarda yaşayanların sayısı 70 bin civarında. Bunlara yardım ulaştırmak hiç de kolay değil çünkü PYD ile muhatap olmak ve bu engeli aşmak zorundasınız.

Buralar ölüm kampı

Suriyeli aktivist Muhammed Hasan bu kampları “ölüm kampı” olarak niteliyor. Sosyal medyada “death camps / ölüm kampları” hashtagi ile konuyu dünya gündemine taşımak için uğraş veren Hasan, PYD’nin egemenliği altında bulunan toplam sekiz kampta insanların adeta ölüme terkedildiğini ve bu durumun kamuoyundan saklanmaya çalışıldığını öne sürüyor. Hasan’a göre bu kampların herhangi bir yasal niteliği, uluslararası bir şemsiyesi bulunmuyor. Dolayısıyla buradaki insanlar tamamıyla PYD’nin insafına kalmış vaziyetteler.

Konuyla ilgili olarak Middle East Eye’a konuşan Hasan, “DEAŞ’tan kaçıp evini terkeden pek çok Suriyeli PYD tarafından bu kamplara yerleştiriliyor. Buralarda doğru düzgün ne su ne de tedavi imkânı bulmak mümkün” diyor.

PYD’nin elindeki sekiz kamp şunlar:

Haseke bölgesi: Recm Salibi, Arişa, El Hul, Mebuka

Rakka bölgesi: Ayn İsa, Kerame

Irak sınırı: Ruveyşid, Rukban

Doktor bile yok

Arişa kampında yaşayan Ahmed haklı. Bu kamplar bir hapishane olmaktan bile oldukça uzak. Hapishane olsaydılar en azından düzgün koşullarda yiyecek ve içecek imkânı sağlanır, en azından hastalandığında bakacak bir doktor bulunurdu. Evet, on binlerce insanın yaşadığı bu kamplarda bir doktor bile yok. Kızılhaç raporuna göre çölün ortasına kurulmuş çadırlar yılan ve akrep tehlikesine açık vaziyette. Temiz suya erişim yok denecek halde ve doğru düzgün tıbbi yardım alabilmek sıra dışı bir durum. PYD’nin kamplara ilişkin sağlık politikasını Kızılhaç sözcüsü Sedky’nin sözlerinden deşifre etmek mümkün.

“Kamplarda hizmet veren doktor bulabilmek mesele. Nadiren rast geldiklerinizin yanında ise doğru düzgün malzeme yok. Hatta basit bir yarayı sarmak için bandaj bile… Sonuç olarak kamp sakinleri kronik hastalık riskiyle yaşamak durumundalar.”

Evlerini terk edip gelenler arttıkça felaketin boyutu sınırları zorluyor. Yeni gelenler içerisinde henüz bir çadır bulamayanlar bile var. Çöl koşullarında açık havada yaşam savaşı veriyorlar. Daha kötüsü, Kızılhaç raporuna bakılırsa kamp sakinlerinin yarısı çocuk. Sedky’nin sözünü ettiği kronik hastalık riski en çok da çocukları vuruyor.

Tek kurtuluş fidye vermek

Suriyeli aktivist Lina Şami, durumun ağırlığını şu sözlerle özetliyor.

“Ölüm kamplarında yaşayan insanlarımızın hayatları tehlike altında. Eğer bir şey yapmazsak yaşama umutları kalmayacak. Bu işkenceye son vermek için derhal bir şeyler yapılmalı. PYD militanları insan kaçakçılarıyla birlikte hareket ediyor. Ancak paran varsa kampları terk etmene izin verilebiliyor”

Deyri Zor’daki evini bırakıp kaçanlardan biri de 22 yaşındaki Muhammed. PYD tarafından Rakka yakınlarındaki Kerame kampına yerleştirilen Muhammed de Şami’nin söylediklerini teyit ediyor.

“Bizi saatlerce sorguladıktan sonra öylece bıraktılar. Kumların üzerinde kalakaldık. Çadırlar yetersiz olduğu için kadın ve çocukları ancak sığdırabildik. Erkekler açık havada yaşamak zorunda kaldı. Sıcak dayanılmaz boyuttaydı ve sığınacak bir gölge bile yoktu.”

Muhammed koşullara dayanamayıp firar etmeye kalkmış ama PYD tarafından yakalanıp kampa geri getirilmiş. PYD, kamp sakinlerine bir açıklama yaparak kamptan kaçıp gitmenin mümkün olmadığını, kurtulmak isteyenlerin fidye ödemesi gerektiği bildirmiş. Kaçıp kurtulma fikrini aklından atamayan Muhammed’in imdadına ise böbrek sancısından kıvranan bir kadın yetişmiş. Kadına hastane yolunda refakat edebilmek için 700 dolar rüşvet ödeyen Muhammed böylece soluğu Reyhanlı’da almayı başarabilmiş. Bu arada kadının da hastaneye gidebilmek için 400 dolar vermek zorunda kaldığını söylüyor.

Haseke yakınlarındaki Arişa kampında yaşamaya devam eden Ahmed ise kendisiyle konuşan muhabire adeta yalvarıyor.

“Bakın burada telefon etmek bile ciddi bir sorun. Açıkçası bir yandan korkuyorum. Buradaki koşulları size anlattığımı öğrenirlerse PYD beni muhakkak cezalandırır.”

Benzer konular