Küresel satranç

Esed rejimi 2011-2015 yılları aralığında 185 bin kilometrekarelik Suriye topraklarının yüzde 68’ini kaybetti. Kanlı geçen 7 yıllık savaş döneminde küresel satranç alanına dönüşen Suriye’de değişen denklem 2018 yılı ortalarında Esed’i yeniden ülkenin yüzde 76’lık kısmında egemen konuma yükseltti. Suriye’nin kaderini değiştiren müdahaleler ABD ve Rusya’dan geldi. Her iki ülke de 2015 yılı ortalarından itibaren terör bahanesi ile ülkenin doğu ve batı aksında savaşın fiili tarafı oldu. Batı’da, Beşşar Esed ve Suriye Baas’ının manevi başkenti olarak kabul edilen Lazkiye ve Esed’in sarayına yürüyen muhalifler Rusya tarafından önce durduruldu sonra geriletildi. Doğu’da ise muhaliflerin 2013 yılında tamamında kontrol sağladığı Rakka ili ile birlikte Haseke, Ayn İsa, Resulayn, Münbic ve yüzlerce yerleşim birimi ABD eliyle ÖSO’dan alınarak PKK-PYD’ye teslim edildi. Suriye iç savaşı 2015 yılından itibaren 70 devletin dahil olduğu küresel bir güç mücadelesine dönüştü. Doğu ve batı cepheleri ile birlikte iç bölgelerde de kayıpları devam eden muhalifler 2018’in ilk aylarından itibaren İdlib cebine sıkıştı/sıkıştırıldı.

İTTİFAK DAĞILDI

Muhaliflerin 8 aylık silahsız gösteri döneminden sonra 15 Mart 2011 tarihinde silahlı mücadeleye evrilen Suriye iç savaş sürecinde teşekkül eden Suriye’nin dostları grubu önce çekirdek ittifak daha sonrasında ise 65 ülkeye ulaşan çok uluslu çatı organizasyona dönüştü. Suriye’de önce DEAŞ sonrasında PYD faktörünün baskın unsur olmaya başladığı 2014-2015 dönemi uluslararası ittifakın da çözülme miladı oldu. ABD eksenli yeni blok PYD’yi önceleyen bir strateji takip etti. Tel Abyat ile başlayan PYD ilgisi büyüyerek devam etti ve ABD-Avrupa eksenine kısa süre içerisinde ( Katar dışı) Körfez ülkeleri de dahil oldu. Takvim 2017’yi gösterdiğinde Suriye muhalefeti birkaç istisna dışında siyasi ve askeri açıdan tam bir terk edilmiş hali ile yüzleşmek zorunda kaldı. Halep, Humus, Hama, Dera, Şam cephelerinde yaşanan askeri yenilgi de hariçte yaşanan terk edilmişliğin neticesi oldu.

TÜRKİYE SAHAYA İNDİ

İran ve Esed güçlerinin muhalif cephede yaşanan bozgun sürecini İdlib’le sonlandırma isteği Türkiye’nin sahaya inmesi ile akim kaldı. Akdeniz’e sıfır Kesep sınırından Halep-Kefer Hamra’ya uzanan 230 kilometrelik hat, Türkiye’nin bölgede kurduğu üsler ve diplomasi alanında yaptığı hamlelerle muhaliflerin kontrolünde kalmaya devam etti. Şam rejiminin Türkiye sınırına inme ve PKK ittifakı ile İdlib üzerinden Afrin’i kuşatma hevesi takip edilen başarılı diplomasi ve sahada atılan doğru adımlar neticesinde engellendi. Mülteci çekincesi ve yaşanacak muhtemel katliam konusunda verilen çaba İdlib saldırısını engellerken Esed’in uluslararası arenada yeni bir boyut kazanarak devam eden siyasi müzakere ve yeni anayasa sürecini muhalefetsiz yürütme stratejisini de boşa çıkardı.

TÜRKİYE HAMA- HALEP-İDLİP HATTINDAN VAZGEÇMİYOR

ABD, Hollanda, Fransa, İngiltere, Rusya, Türkiye ve İran resmi ordu düzeyinde Suriye’de doğrudan asker bulunduran ülkeler. ABD öncülüğünde oluşan ve DEAŞ bahanesi ile savaşın aktif tarafı olan koalisyon bünyesinde ise 65 ülke bulunuyor. Ülke öncelikleri açısından farklılık gösteren 185 bin kilometrekarelik Suriye’de İran, Dera, Humus ve Irak sınırlarını öncelerken ABD açıktan zikredilmeyen federal bölge strateji dahilinde PKK özerk bölgesini hedefliyor. Totaliter Esed rejimine karşı başlayan isyan sürecinde en büyük bedeli ödeyen Türkiye ise sınırlarının güvenliği, 4 milyonu bulan mültecilerin yeniden ülkelerine güvenli dönüşünü önceliyor. Türkiye, sınırın Suriye tarafından ortaya çıkacak potansiyel tehditleri bertaraf etme yanında başta 2 buçuk milyon Türkmen olmak üzere sayıları 15 milyonu aşan Sünni nüfusun güvenli ve insani koşullarda yaşamasını sağlayacak strateji dahilinde hareket ediyor. Rusya’nın Tartus, Lazkiye ve Humus bölgeleri, İran’ın Dera, Kuneytra, Deir el Zor-El Bukemal hattı ve ABD’nin Rakka, Haseke güzergahında tutunma çabasına karşı Türkiye, İdlib-Hama-Haleb aksından vazgeçmiyor. Türkiye, uluslararası müzakere sürecinde nüfuz hatlarının belirgin boyut kazandığı vasatta Hama-İdlib-Haleb koridorunu etkin koz olarak kullanmaya hazırlanıyor.

İRAN ENGELLİYOR

Türkiye’nin Hama-Haleb-İdlib aksında sürdürdüğü kararlılık Rusya kanadından ciddi muhalefetle karşılaşmazken İran dolaylı enstrümanlar aracılığı ile bu projenin hayata geçirmesini engellemeye, geciktirmeye çalışıyor. Haleb’in halen önemli bir bölümünü kuşatan güç durumundaki ÖSO’nun daha fazla alan kazanması İran’ın en büyük kaygı sebebi. Haleb’e açılan kuzey kapılarından Tel Rıfat, İran’ın bu endişeleri nedeni ile geciktiriliyor. İran, Soçi sonrası yeni bir boyut kazanan sürece rağmen Afrin sınırında yer alan Nübbul ve Zehra kasabalarının güvenliğini gerekçe göstererek Tel Rıfat’ta bulunan Şii militanların çekilmemesi konusundaki direncini sürdürüyor. Haleb kırsalı Emniyet Sorumlusu General Edib Şellaf, İran’ın esas korkusu Haleb’in daha fazla kuşatılıyor olmasıdır’ diyor. Türkiye’nin İdlib, Azez, Morek, Cisr el Şugur, Cerablus, Avn Dedet, Bizaa, Mare, Kalat el Saman gibi stratejik noktalarda tesis ettiği askeri üsler Suriye’nin bugünü ve geleceği adına atılmış tarihi adımlar oldu. Türkiye’nin siyasi ve askeri alanda üstlendiği rol, Suriye-Irak başta olmak üzere Ortadoğu için geri dönülmez bir sürecin de başlangıcı oldu. Küresel satranç, İslam coğrafyası üzerinde yapılan hesaplar, kullanılan piyonlar ve beslenen niyetler belirginleştikçe yeni boyutlar kazanacak. Milli-Yerli unsurların daha fazla güçleneceği yeni süreç, bölgesel istiklal mücadelelerinin de ivme kazanacağı dönem olacak.

Benzer konular