İran’da kriz derinleşiyor

İran’a bahar ‘müjde’ getirmedi. Mart ayında başlayan sağanak yağmurlar, ülkenin son 100 yılda yaşadığı en büyük doğal afetine dönüştü. Afetin sosyo-ekonomik yansımalarına bakıldığında işçi/köylü kesimi ile yönetimdeki elit sınıflar arasındaki mevcut yarılmanın daha da derinleşeceği görülüyor. Tabii âfetin peşinden yaptırım felaketinin kapıda belirmesi krizi daha ileri boyutlara taşıdı. İran yaptırımları konusunda vites artıran ABD, ülke ekonomisini perişan etmek için İran’dan ham petrol ithal eden 8 ülkeye verdiği imtiyazın sona erdiğini açıkladı.

Yıllarca kuraklıktan muzdarip bir ülkenin son birkaç haftada eşi benzeri görülmemiş yağışlara maruz kalması kaderin enteresan bir cilvesiydi. İran’ın kuzeyinden başlayıp 16 Mart’tan bu yana devam eden yağışlar ülkedeki 31 vilayetten 24’ünü ciddi şekilde etkiledi. 1900 yerleşim birimi sular altında kalırken en az 70 kişi öldü, binlerce insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı. İran’ın su ve tarım altyapısı yüz milyonlarca dolar zarara uğradı. Toplamda 2 buçuk milyar doları aşan bir maliyet söz konusu.

Yönetimle halk karşı karşıya gelebilir

Bu çapta bir doğal âfetin ekonominin daralma dönemini yaşadığı, ABD yaptırımlarının ağırlaştığı bir zaman dilimine denk gelmesi her şeyi daha da zora soktu. Kır kesiminde yaşayan nüfusun tek geçim kaynağı tarımın büyük zarara uğradığı göz önüne alındığında bu sosyo-ekonomik felaketin siyaseti de krize sokacağı muhakkak. Geçim kaynakları tükenen İran halkının kısa vadede olmasa bile yönetimle karşı karşıya gelmesi riskinin büyüdüğü gerçeğini ifade etmek gerekiyor.

Nitekim durumun pekâlâ farkında olan İran Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin İran’a yapacağı yaptırımlar nedeniyle sel alanlarına yönelik yardımların tehlikeye gireceğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ise kötü yönetimden kaynaklanan suçları dış ülkelere fatura etmeye çalışan İran rejiminin sorumluluktan kaçmaya çalıştığını söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump, İran’dan petrol almaya devam eden ülkeler için getirilen muafiyete son verildiğini açıkladı. Beyaz Saray; Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Türkiye’nin ham petrol ithalatındaki imtiyazlarının feshedileceğini, bu karara uymayan ülkeleri ABD yaptırımlarının beklediğini ifade etti. İran hükümetinin ana gelir kalemini hiçe sayan bu karar, ülkenin petrol ihracatını sıfır noktasına getirmeyi amaçlıyor. Yaptırımların yasadışı olduğunu belirten İran ise kararın doğru gerekçelere sahip olmadığı konusunda ısrarcı. Yaptırımlar İran ekonomisinde keskin bir düşüşe yol açarken para biriminde ciddi kayıplara neden oldu. Yıllık enflasyon oranı dört katına çıktı ve yabancı yatırımcılar bir bir ülkeden çıkmaya başladı. Ekonomi silahıyla vurulan kitlelerin huzursuzluğu bariz bir şekilde hissedilir oldu.

Yaptırım değil ekonomik terör

Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen 2015 İran nükleer anlaşması Trump tarafından tek taraflı olarak iptal edilmeden önce günde 2.5 milyon varil petrol ihraç eden bir İran vardı. ABD’nin yaptırımları yüzünden 1 milyon varilin altına düşen bu miktar hâlen devlet gelirlerinin yüzde 40’ını oluşturuyor.

2018 Kasım ayında İran’ın enerji ihracatını engelleyip dünya bankacılık sisteminden izole etme suretiyle ekonomisini çökertmeyi amaçlayan ABD yönetimi, cezaî yaptırım uygulamasına geçti. Ancak İran’la petrol ticareti yapan 8 ülke bu karardan istisna tutuldu. Bu ülkeler Çin, Hindistan, Türkiye, Japonya, Güney Kore, Yunanistan, İtalya ve Tayvan. Altı aylık bir süreye bağlanan istisna 2 Mayıs’ta sona eriyordu. Fakat ABD 2 Mayıs’ı bile bekleyemedi.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, imtiyazların kaldırıldığını, karara karşı çıkmaya cesaret edecekleri yaptırımların beklediğini ‘tehditkâr bir gangster’ üslubuyla ifade etti.

Çin, ABD tarafından uygulanan tek taraflı yaptırımlara karşı çıkarken hem Japonya’nın hem de Güney Kore’nin petrokimya endüstrileri için İran petrolüne ihtiyacı var. Türkiye, Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın aracılığıyla “tek taraflı yaptırımları ve itirazları reddettiği” mesajını verdi. Venezuela kartını ortaya koyan Hindistan ise ABD yönetimi tarafından uyarıldı.

Karar CIA’e rağmen alındı

Trump yönetimi, Ortadoğu’da bir savaşı ateşleyecek yeni bir çarpışma rotasını oluşturup İran›ın Devrim Muhafızlarını terörist grup olarak ilan etti. Bölgedeki Amerikan ordu ve istihbarat unsurlarına karşı sıkıntı oluşmasından çekinen Pentagon ve de CIA›den gelen eleştirilere rağmen kararın alınması dikkat çekici. Karşılık gecikmedi, İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi de “Terörizmin destekçisi olarak ABD’nin CENTCOM olarak bilinen Merkez Komutanlığını ve tüm birlik gruplarını terörist gruplar olarak” belirlediğini açıkladı.

Karara göre Devrim Muhafızlarına maddi destek sağlayan kişi/kuruma 20 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Bu kararla Kasım Süleymani’nin ‘Kudüs Gücü’ de hedef alınmış durumda. Suriye ve Irak başta olmak üzere Yemen, Lübnan, Afganistan ve Pakistan hatta Azerbaycan’daki İran’ın askerî ve siyasî harcamalarına büyük darbe vuracağı aşikâr. Aynı zamanda ülke içi dengelerde de bu kararın yansıması görülebilir. Zira Devrim Muhafızları aynı zamanda büyük ticarî ve iktisadî oluşumları da yöneten bir yapı. Özellikle enerji sektöründe söz sahibi ve Irak başta olmak üzere birçok ülkeyle ciddi bağlantıları mevcut. Bu açıdan Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya da bu karardan etkilenecektir.

Sıfır tolerans stratejisi

ABD, İran politikasında müttefiklerine bile iltimas ve istisna yapmak istemiyor. Bunun sonucu olarak sadece Çin ve Rusya ile değil; Avrupa ile de ekonomik menfaatleri çatışıyor. Ayrıca yaptırımlar İran’da zaten var olan işsizlik, yüksek enflasyon, altyapı eksikliği gibi olumsuz durumların daha da kötüleşmesine neden oluyor. Yeni yaptırımların hedefinde ülke açısından hayati öneme sahip sektörler var. Pompeo, Trump yönetiminin geçen yıl deklare ettiği 12 istek yerine gelene dek ABD’nin “maksimum baskı” kampanyasını sürdüreceğini açıkladı. Bunların arasında:

 Kalıcı bir egemen sivil nükleer programın sürdürülmesi,
 Suriye Esad rejimini desteklemek için İran askeri müdahalesine son verilmesi,
 Balistik füze programını etkin bir şekilde terk etmesi,
 Hizbullah, Hamas ve ABD’nin belirlediği diğer “terörist” gruplara verilen desteğin sona ermesi gibi talepler bulunuyor.
Halkı rejimle karşı karşıya getirme stratejisi

ABD’nin yeni yaptırım stratejisinin merkezinde sosyo-ekonomik baskılara mâruz kalan İran halkını rejim ile karşı karşıya getirme senaryosu var. İran iç siyaset ajandasında 2020 yılında yapılacak genel seçimler mevcut. Seçim takvimine doğru ilerlerken ABD’nin kontrollü bir gerilim politikası izleyeceği anlaşılıyor.

Washington’a göbekten bağlı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İran’dan boşalan alanı hemen parselleyip petrol üretimini artırma sözü verdi. Yaptırımlar nedeniyle dış pazarlardan çekilmenin faturası İran rejimi açısından çok ağır olacak. Nasıl olacağı belki muamma fakat halkı bir şekilde memnun edebilirse rejimin bu salvoyu atlatması beklenebilir. Asıl mesele, çember gittikçe daralırken bunu başarabilmek…

Benzer konular