Şu sıralar Abdülmehdi’nin yerine yeni bir isim arayışı mevcut. Sokağın sesine kulak verilirse mevcut siyasi mekanizmanın içinden gelecek bütün adaylar şaibeli duruyor. Yeni başbakan kabinesini oluşturduğunda bile protestolar devam edebilir. Irak’ta sular durulur mu? Mevcut duruma bakıldığında hiç de öyle görünmüyor.
Geçenlerde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence sokağa dökülenlerle dayanışma babında Irak’a takvim dışı bir ziyaret gerçekleştirdi. Görünen o ki, Irak’ta meydana gelen gelişmeler ABD’yi motive etmiş. Ahalinin İran hegemonyasına ve yolsuzluk düzenine öfkesinden kendince istifade peşinde. Ziyaretten anlaşılan netice bu yönde.
Bu ani ziyaretin ilk durağı ülkenin batısına düşen Anbar eyaletindeki “Aslan gözü” isimli Amerikan askeri üssü oldu. Daha sonra Erbil’e geçen Pence, burada Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin önde gelen isimleriyle bir araya geldi. ABD Başkan Yardımcısı’nın Bağdat’ı pas geçmesi ayrıca dikkat çekti. Pence, Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi ile sadece bir telefon görüşmesi yapmakla yetindi.
Bu ziyaretten ne anlamalıyız?
– Pence, “Iraklı siyasetçilerin barışçıl gösterilerde bulunan sivillere olumlu bakış açısını destekliyoruz” derken Bağdat’ı ziyaret etmeyerek aslında verdikleri desteğin protestoculara gittiğini, Irak merkezi hükümetini ve merkezdeki diğer siyasi figürleri görmezden geldiğini ortaya koymuş oldu. Bu durumda ABD değişim isteyenleri destekliyor, statükocu yaklaşımla arasına mesafe koyuyor diyebiliriz. Nitekim Washington’dan gelen askeri heyetin Irak ziyaretinde de benzer bir tavır ortaya konmuştu.
– ABD Başkan Yardımcısı Irak yönetimini İran ile arasına mesafe koyması noktasında teşvik ediyor. Irak’ta meydana gelen son gelişmeler ABD’nin bu çabalarına yardımcı olacak nitelikte. Zaten ABD, milis güçleri etrafında kümelenen İran tehdidini görüyor ve Irak’taki varlığını devam ettirmek istiyor. Medyadan yansıyan bilgilere bakılırsa bu ziyaret tamamen Amerika’nın askeri nüfuzunu güçlendirmeye matuf. Washington’un Suriye’deki Tenef üssünde bulunan askerleri Irak’a taşıdığını biliyoruz. Sincar yakınlarında yeni bir Amerikan üssü mevcut. Musul-Tikrit istikametindeki El Kıyare’de bulunan üssün genişletildiği cümlenin malumu. Bağdat yakınlarındaki Beled hava üssünü de zikretmek lazım. ABD’nin bölgedeki en önemli gözlem merkezlerinden biri.
Pence: “Irak’taki değişimden Kuzey Irak kârlı çıkacak”
– ABD Başkan Yardımcı Pence’in Bağdat’a uğramadan doğrudan Erbil’e yönelmesi son gelişmeler ışığında merkezi yönetimden ziyade Kuzey Irak’a destek verdiğini gösteriyor. Manzara 2017 yılındaki referandumda ABD’nin Erbil ile Bağdat arasında durduğu yeri çağrıştırıyor. Pence’in Neçirvan Barzani’ye söylediği “Irak’taki herhangi bir değişimden Kuzey Irak bölgesinin kârlı çıkacak” sözünü yabana atmamak lazım.
New York Times’ın yayınladığı belgeler
New York Times gazetesinin yayınladığı İran istihbaratına ait belgeler zaten hükümete husumetle kaynayan Irak sokaklarını birbirine kattı. Komşu İran’ın Irak devletinin iç işlerine ziyadesiyle karıştığını gösteren belgelerde bilhassa Kasım Süleymani ile emrindeki milis güçlerinin Irak siyasetine nasıl yön verdiği açık bir şekilde ortaya konuyor. Aslına bakarsanız bu gerçeği bilmeyen yok. Peki, bugüne değin bu gerçeğe fazla ses çıkarmayan ABD medyasının şimdiki teyakkuzu ne anlama geliyor? Bunu Washington’un Irak siyasetindeki ağırlığını pekiştirmek için yapılan bir hamle olarak okumak mümkün.
Siyasetteki İran nüfuzu sokaktaki Iraklı vatandaş için bilinmeyen bir husus değil. Fakat bilinse bile bu gerçeğin New York Times gibi son derece etkili bir medya organı tarafından dile getirilmesi; dahası ülkede askerlerin, siyasetçilerin ve üst düzey bürokratların bu kadar ucuz satın alınabiliyor oluşunun teyidi Irak halkının sinirlerini altüst etmiş durumda.
Belgelerin içerisinde en dikkat çekeni; eski başbakan Nuri Maliki ve eski İçişleri bakanı Bakır Cibr ez Zübeydi gibi isimlerin İran ile neredeyse birleşik devlet yapısına gidilme noktasında gösterdiği büyük çaba. Tahran’ın Irak üzerindeki nüfuzu o dereceye gelmiş ki, bütün üst düzey askeri ve sivil bürokrasi İran tarafından göreve getiriliyor.
Irak vatandaşı nasıl bir tepki verdi?
Sokaktaki Iraklı vatandaş yıllardan beridir ülkesine ihanet eden siyasi partilerden ve İran’ın ülke üzerindeki nüfuzundan artık bıkmış halde. Vatandaş değişim istiyor, sesini Bağdat’a duyuramadığı için de mecburen meydanlara iniyor. Iraklı vatandaş artık kendi hükümetini; Irak’a ait, Irak’ın değerlerini savunan bir siyaset mekanizmasını başta görmek istiyor. Kendi başkentinde birilerinin kuklasını işbaşında görmekten hoşlanmıyor.
Halkın nazarında negatif bir görüntü veren Bağdat merkezli siyasi irade aynı zamanda Irak kanunlarına göre de suç işliyor. Halk, İran hesabına çalışan tüm yetkilileri casus olarak etiketliyor. Kanunlarda nasıl bir ceza öngörülüyorsa tatbik edilmesinden yana.
Irak istihbaratı İran’a çalışıyor
ABD’nin iddiası ise İran lehine casusluk yapan Iraklı yetkililerin ABD güçlerine ait hayati önemdeki sırları Tahran’a iletmeleri. ABD’ye göre Bağdat yönetimi İran’ın talepleriyle protestocuların sloganları arasında denge kurmaya çalışıyor. İfşa edilen belgelerden birinde Irak askeri istihbarat müdürü Hatem El Meksusi, Kerbela’daki İran konsolosluğunda görevli İranlı bir subay ile konuşuyor. Meksusi İranlı subaya aynen şöyle diyor: “Her neye ihtiyacınız varsa bize bildirin. Sizin hizmetinizdeyiz. İranlı kardeşlerimiz Irak istihbaratını kendi mülkleri olarak görebilirler. Bunu böylece kendilerine iletin.”
Oysa aynı Irak istihbaratı kendi halkının haklı taleplerini duymazdan gelmekle kalmıyor, üstüne üstlük gözünü kırpmadan sıradan vatandaşa silah doğrultabiliyor. Nitekim Irak protestolarının bilançosu ağır. Bugüne değin 420 ölü ve 20 bini aşkın yaralı mevcut. 5 bin kişi de sakat kalmış durumda. Görüldüğü gibi Irak istihbaratı ve üst yönetimi ne ülkesine ne de kendi halkına değil, tamamen İran hesabına çalışıyor.
Başbakan Abdülmehdi istifa etti
Evet, protestoların bilançosu gerçekten ağır. Bunun diyetini birisinin ödemesi gerekiyordu. Necef’teki dini otoritenin Cuma hutbesinde konuya ilişkin açıklamasıyla iyice köşeye sıkışan Başbakan Adil Abdülmehdi aynı gün, 29 Kasım’da istifa kararı aldığını duyurdu. Zaten Abdülmehdi’yi hiç hesapta yokken bu makama getiren de Mukteda Sadr ile Hadi el Amiri’nin el sıkışması sonrası Necef’in onayı olmuştu. Kabul edelim ki, Abdülmehdi bir günah keçisi olarak kurban edildi. Irak siyaseti bilinen mecrasından milim taviz vermedi, sadece öfkeli kalabalıkların kelle talebi yerine getirilmiş oldu.
Konuya ilişkin İran cihetinden gelen açıklama önemli. Meclis Başkanı Ali Laricani’nin sözlerine bakılırsa Tahran bu istifa dolayısıyla herhangi bir endişe duymuyor. Onlar için önemli olan Necef’in varlığı ve ülkedeki geniş nüfuzu. Zira bu, aynı zamanda İran’ın nüfuzu anlamına geliyor. Yoksa o başbakan gelmiş, bu başbakan gitmiş, bunun bir ehemmiyeti mevzu bahis değil.
Şu sıralar Abdülmehdi’nin yerine bir isim arayışı mevcut. Sokağın sesine kulak verilirse mevcut siyasi mekanizmanın içinden gelecek bütün adaylar şaibeli duruyor. Yeni başbakan kabinesini oluşturduğunda bile protestolar devam edebilir. Irak’ta sular durulur mu? Mevcut fotoğrafa bakıldığında hiç de öyle görünmüyor.
Abdülmehdi’nin yerine kim gelecek?
Yine medyadan yansıyan haberlere bakılırsa Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani şu sıralar Bağdat’ta. Yanında da Hizbullah’ın Irak işlerinden sorumlu ismi Muhammed Kevserani var. İkili başkentte siyasi partiler ile teşrik-i mesai yapmak suretiyle Abdülmehdi’nin yerine kimin geleceğini tespit etmeye çalışıyormuş. Kamuoyuna sızan isimlerden birinin Birlik Mahkemesi Başkanı Faik Zeydan olduğu söyleniyor. Fakat Zeydan’ın ciddi bir kusuru mevcut. Başbakan mevcut teamüllere göre Şiilerden seçiliyor. Zeydan ise Sünni. Diğer adaylar içerisinde Yüksek Öğrenim Bakanı Kusay es Süheyl de bulunuyor. Nuri Maliki’nin partisinden bir isim olmakla birlikte son günlerde Sadr hareketine meylettiği biliniyor. Abdülmedhi tarafından görevden alınan Terörle mücadele kuvvetlerinin eski komutanı Korgeneral Abdülvehhab es Saidi de başbakanlık koltuğu için düşünülen isimlerden. Protestocular dış ülkelerle bağlantısı bulunan isimlere pek sıcak bakmadığı için vatansever kimliğiyle öne çıkan, herhangi bir partiyle organik bağı bulunmayan Saidi şu manzarada uygun bir isim olabilir.
Dikenli bir koltuk
İşin doğrusu, şu anki siyasi iklimde başbakan koltuğuna oturacak ismi zorlu bir süreç bekliyor. Zira ülkede aciliyet gösteren bir sistem değişikliği meselesi söz konusu. Fakat icra makamına kim gelirse gelsin bu değişikliği yapabilecek güçte olamayacak. Ülke siyasetini rehin almış durumdaki derin devletin değişime izin vermeyeceği herkesin malumu. İş başına gelecek başbakan için dış güçlerin Irak üzerindeki hakimiyet mücadelesi ayrı bir meydan okuma konusu olacak. Ülkenin bütün resmi kurumlarına ağır bir şekilde sızmış İran ile Irak’ta halen varlığını sürdüren ABD’nin sıkıştırmaları 40 katır – 40 satır meselesi haline gelmiş durumda.
Herkesi memnun etmek zorunda
New York Times’tan yansıyan habere göre Irak’taki karışıklıktan faydalanan İran, bilinmeyen pek çok bölgeye kısa menzilli füzeler yerleştirmiş. Kime karşı? Elbette Amerikan güçlerine karşı. İki çekişen gücün yeni başbakan tayininde de bir nevi bilek güreşine girişeceği malum. İş bununla kalsa iyi. Daha memnun edilecek birçok cenah var. Aday tespitini Fetih ile Sairun koalisyonu yapsa da Necef’in onayı son derece önemli. Sokakların seçilen isme nasıl tepki vereceği de ayrı bir mesele. Kısacası Irak’a başbakan değil herkese mavi boncuk dağıtacak bir isim aranıyor. Bakalım bu kim olacak?