İdlib’i Putin’e kurban vermeyelim

Putin’le yüzleşmek için aradan HTŞ perdesini kaldırmak gerekiyor. İşte o zaman Putin’in elindeki yegâne bahane ortadan kalkmış olacak ve Türkiye masada istediği gibi hareket edebilecek. İdlib’in 3 milyon nüfusu işte o zaman Esed’e karşı Türkiye’nin elindeki en büyük koz haline gelecek. Türkiye’deki Suriyeliler ile düşünüldüğünde 7 milyona varan nüfusuyla büyük bir özerk alan… Putin’in korkusu da bu zaten. HTŞ’yi bahane ederek bir an önce İdlib’in işini bitirmek istiyor.

 

Kıdemli bir Rus diplomat Al Monitor’e şöyle bir açıklama yapmış:
“Bakın, burada herkes kendi oyununu oynuyor. Amerikalılar şimdi Türklerle aramızı açmak için fırsat kolluyorlar. S-400’ler konusunda Erdoğan’ın açıklamaları güven verici görünüyor ama potansiyel başka askerî anlaşmalarda belirsizlik var. Dolayısıyla Ankara’yla yaşayabileceğimiz anlaşmazlıklar onların işine gelir. Avrupalılar ise hâlâ oyunda oldukları, bunu önemsedikleri görüntüsünü vermeye çalışıyorlar. Ancak işe yarayan daha iyi bir seçenekleri olmadığı için İdlib’deki mücadelede bize ahlaki sorumluluk yüklemeye dönük açıklamalar yapmaktan, metinler önermekten öteye geçemiyorlar.”

İdlib, gün geçtikçe herkesin kendi menfaatine göre pozisyon aldığı bir kördüğüme dönüşürken yaşanan insani dramın kime, ne ifade ettiği ayrı bir turnusol kâğıdı olarak orta yerde duruyor.

BM GÜVENLİK KONSEYİNE SUNULAN METİN

Alın size bir örnek. 3 Haziran’da Almanya-Belçika-Kuveyt ortak bir taslak metin hazırlayarak Rusya’nın ve Esed rejiminin İdlib’de sivilleri hedef alan saldırılarını kınamaya tevessül etti. Güvenlik Konseyi’ne sunulan metin,

“Güvenlik Konseyi üyeleri mâsum sivillerin hayatlarını yitirmesini kınıyor, son dönemde artan gerilim sonucu 270 bini aşkın kişinin yerinden edilmesini, yoğun nüfuslu bölgelerin ve sivil altyapının hedef alınmasını endişeyle izlediğini ifade ediyor” şeklindeydi.

Netice beklendiği gibi oldu. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi, elinde ret kartı taşıyan Rusya bu açıklamanın yapılmasını engelledi. Engellemekle kalmayıp şöyle bir karşıt metinle cevap verdi.

“Bölgedeki duruma Suriye’nin diğer bölgelerinden farklı bakılmasını kabul etmiyoruz. Ayrıca İdlib’in HTŞ (Heyet Tahrir el Şam) terör örgütünün kontrolünde oluşu taslak metinde tamamen göz ardı edildi. BM Güvenlik Konseyi’ndeki meslektaşlarımızın Suriye’deki gelişmelere taraflı yaklaşımını üzüntüyle karşılıyoruz. Suriye’de gayri meşru şekilde faaliyet gösteren koalisyon Hacin ve Bağuz’u tahrip ettiğinde ‘insanî üçlü’ diye anılanlar herhangi bir endişe dile getirmemişlerdi. ‘Kurtarılan’ Rakka’ya bakın, hâlâ harap halde.”

PUTİN İDLİB’İ ESED’E HEDİYE ETMENİN PEŞİNDE

Son cümleye dikkat ettiniz mi? “Birileri Rakka’yı taş üstünde taş bırakmayarak ‘Kurtardım!’ diyebiliyorsa biz de İdlib’i aynı şekilde pekâlâ kurtarabiliriz” küstahlığı okunmuyor mu?

Meselenin Rusya cihetini şu açıklama gayet net şekilde ortaya koyuyor. Zaten Rusya’nın niyetini okumak için telepatik yöntemlere hiçbir zaman ihtiyaç duyulmadı. Rusya, İdlib meselesinde olduğu gibi her zaman ‘göstere göstere ihanet’ yöntemini tercih etti. Bugüne dek verdiği hangi söze uygun davrandığı başlı başına bir tez konusu.

Sahi, Astana’da uzlaşmaya varılan kaç ‘gerginliği azaltma bölgesi’ mevcuttu, hatırlayabildik mi?

Aradan çok bir zaman geçmedi, şu anda İdlib’den başka elde neresi kaldı?

Diğer bölgeler Rusların ağır hava bombardımanlarıyla bir bir dize getirilip Esed rejimine hediye edilmedi mi?

Rusya açısından fotoğraf gayet net. İdlib, Esed’e hediye edilecek son yer. Orada 3 milyon sivil yaşıyormuş, bunlardan kaçı ölür, kaçı canını kurtarmak için Türkiye’nin kapısını çalar, Putin’in umurunda mı?

Putin açısından bakıldığında, Suriye’de Rusya’nın hayati menfaatleri söz konusudur. Esed rejimi, ülkenin nüfusunu yarıya indirmiş olsa da zinhar desteklenmelidir. Mesele bundan ibaret.

AVRUPA’NIN DERDİ SADECE GÖÇ

Almanya ve Belçika BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan İdlib’e ilişkin taslak metnin Rusya tarafından bloke edileceğini bilmiyor olabilir mi? Bal gibi de biliyorlar. Rusların “Avrupa’nın işe yarayan bir seçeneği olmadığı için İdlib’de bize ahlâkî sorumluluk yüklemeye dönük açıklamalar yapmaktan, metinler önermekten öteye geçemiyorlar” ifadesiyle durumu ‘ti’ye aldığını en baştan söylemiştik.

Avrupa “ya tutarsa” deyip cicili-bicili insani kaygılar ambalajına sardığı İdlib meselesini sadece yeni bir göç dalgasından korktuğu için gündeme getiriyor. Putin-Esed koalisyonu zor kullanarak İdlib’i ele geçirirse 3 milyon Suriyeli yeniden yollara düşecek. Irkçı sağ partilerin kıta genelinde iktidara oynadığı Avrupa bu sosyolojik travmaya hiç de hazırlıklı görünmüyor.

 

HTŞ BAHANESİ ORTADAN KALKMALI

Suriye krizinin ağır yükünü en başından bu yana neredeyse tek başına sırtlayan Türkiye, şu anda en ağır yükü, İdlib’i de omuzlarında hissediyor. Astana’da kurulan masayla muhalifleri çözümün bir parçası yapmak için uğraşan Türkiye’nin bütün iyi niyetleri Putin duvarına çarpıp paramparça olmak üzere. İdlib düşerse, sıranın El Bab’a gelmeyeceğini hangi babayiğit iddia edebilir?
Türkiye’nin, dişiyle tırnağıyla milim milim kazarak, ağır bedeller ödeyerek elde ettiği bütün kazanımların yok oluşunu sırıtarak izleyen muhatapları var. Bu gerçeği görmezden mi geleceğiz?
Evet, Astana’ya mecburduk, şartlar öyle gerektiriyordu. Fakat biz ne denli çözüm odaklı düşünürsek düşünelim, Putin’in süreci zaman kazanma olarak gördüğü gelinen noktada aşikâr. Oyaladı, zaman kazandı ve ‘gerginliği azaltma bölgeleri’ni Esed namına birer birer yuttu.
Diğer bölgeleri es geçmiyoruz fakat İdlib farklı. Burnumuzun dibinde ve çıkacak her netice bizi doğrudan etkileyecek. Türkiye’nin öncelikli meselesi HTŞ terör örgütünü bir şekilde İdlib denkleminden çıkartıp bölgeyi tamamen ÖSO’nun kontrolüne devretmekti ama bu gerçekleşmedi.

İNİSİYATİF ALMA ZAMANI

Kolay olduğunu kimse iddia etmiyor. Ancak bu süreci selametle geçmeden İdlib’de istenen çözüme varmak da mümkün değil. Putin’le yüzleşmek için aradan HTŞ perdesini kaldırmak gerekiyor. İşte o zaman Putin’in elindeki yegâne bahane ortadan kalkmış olacak ve Türkiye masada istediği gibi hareket edebilecek. İdlib’in 3 milyon nüfusu işte o zaman Esed’e karşı Türkiye’nin elindeki en büyük koz haline gelecek.
Türkiye’deki Suriyeliler ile düşünüldüğünde 7 milyona varan nüfusuyla büyük bir özerk alan… Putin’in korkusu da bu zaten. HTŞ’yi bahane ederek bir an önce İdlib’in işini bitirmek istiyor. Mazeret yok, şimdi inisiyatif alma zamanı. İdlib’i Putin’e kurban vermeyelim.

Benzer konular