İdlib İl Yerel Meclisi Sözcüsü Muhammed Selim Hudur, Suriye rejimi, İran destekli Şii militanlar ve Rus ittifakının ele geçirdiği bölgelerden kaçanlarla İdlip nüfusunun 3 milyona ulaştığını, dağ taşın mülteci kampları ile dolduğunu söylüyor. Hudur, “Esed rejimi bölgeye takviye birlikler gönderiyor ve sürekli tehdit bildirileri yayınlıyorlar. Şu an herkes panik ve belirsizlik içerisinde bekliyor. Katliam kapıda, bizi katliam ittifakının insafına terk etmeyin” çağrısı yapıyor.
Esed rejimine karşı başlayan halk ayaklanması 8. yılına girdi. Bir dönem ülkenin yüzde 70’lik kısmını kontrol eden muhalifler İdlib cebine sıkıştı. TSK ve ÖSO ortaklığı ile terörden arındırılan Azez, El Bab, Cerablus ve Afrin bölgeleri dahil Suriyeli muhalifler tarafından kontrol edilen alan yüzde 9’a kadar düştü. Halep, Şam-Guta, Humus Kırsalı, Hama Kırsalı ve Dera bölgesinin düşmesi sonrası gözler İdlib’e çevrildi. Savaş öncesi 135 bin olan İdlib nüfusu, Suriye rejimi, İran destekli Şii militanlar ve Rus ittifakının ele geçirdiği bölgelerden kaçan 2 buçuk milyon muhalifin İdlib’e sığınması sebebi ile 3 milyonu aştı. İdlib İl Meclisi Sözcüsü Muhammed Selim Hudur, “Katliam kapıda, bizi katliam ittifakının insafına terk etmeyin” çağrısı yaptı.
DAĞ TAŞ MÜLTECİ KAMPI
Gerçek Hayat’ın konuştuğu İdlib İl Yerel Meclisi Sözcüsü Muhammed Selim Hudur, tüm dünyayı yaklaşan tehlikeyi görmeye çağırdı ve şunları söyledi:“İdlib il merkezinde 1 milyon 300 bin sivil yaşıyor. Daha önce bir ailenin yaşadığı 3 odalı bir evde şimdi 2- 3 aile yaşıyor. Elektrik, su, gıda sorunu had safhada, hiçbir üretim yok ve İdlib’in çevresinde dağ taş mülteci kampları ile doldu. Esed rejimi bölgeye takviye birlikler gönderiyor ve sürekli tehdit bildirileri yayınlıyorlar. Şu an herkes panik ve belirsizlik içerisinde bekliyor.
TARİHİN EN KANLI KATLİAMI OLUR
Esed bizi potansiyel terörist olarak görüyor. İran ve Rusya da aynı görüşü paylaşan ülkeler. Geride kalan 8 yıllık katliam dönemi onların bu bakış açısını yeterince ortaya koydu. İdlib belki son kale ancak burası şu an küçük bir Suriye oldu. Toplam 6 bin kilometrekarelik alanda 3 milyon 400 bin insan yaşıyor.”
İdlib İl Meclis Sözcüsü Muhammed Selim Hudur, “İdlib’e yönelik saldırı hazırlıkları var. Guta, Rastan, Busra Şam, Müşeyrifa’da geçtiğimiz aylarda gördüğümüz saldırılar İdlib’te tekrarlanır ise tarihin en kanlı katliamı İdlib’te yaşanır ve binlerce sivil ölür” diye konuştu.
KAOS YA DA İSTİKRAR
Türkiye, Rusya ve İran, Suriye savaşının sonlandırılması ve bölgede barışın yeniden tesis edilmesi amacı ile Astana Süreci’ni başlattı. İlki 23 Ocak 2017 tarihinde gerçekleşen Astana Toplantısı’nda ateşkesin sağlanması ve ortak gözlem heyeti kurma kararı alındı. İlerleyen süreç dahilinde bazıları farklı merkezlerde 9 ayrı toplantı düzenleyen Astana müzakere heyeti, gerginliği azaltma bölgeleri ilanı ve barışı sağlama amaçlı gözlem noktaları oluşturma kararları aldı. Ateşkesi kalıcı kılma ve çatışmaların durduğu bölgelerde istikrar amaçlı adımlar atılması toplantılarda mutabık kalınan diğer konular oldu. Türkiye bu süreçte önemli inisiyatif aldı ve kritik adımlar attı.
REJİM VE MÜTTEFİKLERİ ADIM ADIM İDLİB’E İLERLEDİ
Türkiye, İran ve Rusya’nın garantör olduğu Astana müzakereleri sürecinin başladığı 2017 yılı Ocak ayından 2018 Temmuz’una kadar geçen süreçte Esed ve müttefikleri adım adım İdlib’e ilerledi. Geçtiğimiz 1.5 yıllık dönem dahilinde Rusya, Esed ve İran ittifakının ilk saldırı ve katliam bölgesi Guta oldu. Daha sonrasında Hama kırsalı, Humus, Dera ve Kuneytra bölgeleri olağanüstü bombardımanlar neticesinde Şam yönetimi ve müttefiklerinin kontrolüne girdi. İdlib cephesine gönderilen takviye birliklere ek olarak hareketlilik yaşanan bir diğer cephe hattı ise Türkmendağı bölgesi. İdlib’in batısında Cisr el Şugur’dan sahile uzanan hat ve Türkmendağı son 10 gündür yoğun bombardıman altında tutuluyor. Haddadi, Kıbbeni, Obin, Karamanlı, Bedema, Yamadi ve Kefrence bombalanan başlıca bölgeler.
ESED TOPRAKLARINI YÜZDE 25 BÜYÜTTÜ
Suriye’de darbe ile yönetimi ele geçiren Hafız Esed’in 2000 yılındaki ölümü sonrası devlet başkanlığı görevine Beşşar Esed getirildi. Arap ülkelerinde başlayan ayaklanma ve gösteri dalgası 2011 yılında Suriye’ye uzandı. Beşşar Esed yönetimi tarafından uygulanan askeri tedbirler ve toplu katliama varan müdahaleler şiddet dozunu artırdı. Suriye, 2012 yılına gelindiğinde her şehrinde çatışmaların yaşandığı savaş boyutuna evrildi. Muhalifler 2013 yılı Mayıs ayında Suriye’nin yüzde 67’sini kontrol ediyor duruma geldi. Irak’tan DEAŞ militanlarının gelişi ile yükseliş dönemi sona eren Suriyeli muhalifler elde ettikleri toprakların yüzde 20’lik kısmını DEAŞ’a kaptırdı. DEAŞ bahanesi ile ABD ve Rusya’nın da sahaya dahil olması ile kayıp dönemi devam eden Suriyeli muhaliflerin kontrol alanı 2018 ortalarında İdlib ili ve Afrin, El Bab, Azez ve Cerablus kasabalarından ibaret kaldı. Türkiye, Rusya ve İran’ın garantör olduğu Astana mutabakatı sürecinde Şam yönetimi topraklarını yüzde 25 oranında büyüttü.
BÖLGEDE 12 TÜRK GÖZLEM ÜSSÜ VAR
Esed cephesinin saldırı amaçlı sevkiyat ve yığınak çalışmalarını sürdürdüğü İdlib’te 12 Türk gözlem üssü bulunuyor. Hama-Sahlel Gap ve Cisr el Şugur üs bölgelerine yakın noktalarda geçtiğimiz günlerde iki patlama gerçekleşti. Muhtemel İdlib ihtimali ve olası terör sabotajlarına karşı Türk askeri noktalarının çevresinde etrafı bariyerler ile çevriliyor. Lazkiye sınırından Hama kırsalına ve İdlib, Halep önlerine uzanan gözlem üslerinde güvenlik alarmı verildi. Askeri gözlem noktalarını tahkim amaçlı gönderilen malzeme yüklü tır sayısı 300’ü geçti.