Devrimin sütannesi: Halep

Kimi şehirler, kendilerinden çok daha büyük bir anlama işaret eder. Tarihten bu yana belleklerinde biriktirdiklerini toparlamamız mümkün olmaz. Devletler, savaşlar, göçler, salgın hastalıklar, fakirlikler, düğünler, gençler, çocuklar ve yaşlılar görür… Her şehir aslında kendisinden çok daha büyüktür. İstanbul gibi Halep de öyle…
2011 yılında, Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in, Tahrir gençlerinin topyekün patlamasıyla alaşağı edildiği gün, Suriye’nin Der’a kentinde iki kadın doktor birbirleriyle telefonla konuşmuş ve yeryüzünün bu mucizevi olayıyla ilgili sevinçlerini birbirleriyle paylaşmışlardı. Konuşmanın sonunda kurdukları şu cümle önce Suriye’yi sonra tüm dünyayı içine alan bir devrimin başlangıcı kabul edildi: “Darısı bizim diktatörün de başına.”

“Halk düzenin yıkılmasını istiyor”

Dünyanın en sıkı muhaberat devletlerinden biri olan Suriye’de bu konuşmaya kulak kabartan birileri vardı. Askeri istihbarat binasında bu konuşma kayıt altına alındıktan sonra iki doktorun evleri basıldı ve gözaltına alındılar. İşkence tezgahlarında sorgulandılar ve istihbarat subayları tarafından, en son 2. Dünya Savaşları’nda gördüğümüz bir yöntemle, saçları sıfıra vuruldu. O iki kadın doktorun askeri istihbarat binasının soğuk betonlarına düşen saçlarından büyük bir halk patlaması doğdu. Suriye halkının bebeğiydi bu doğan. Doğum ilanı ise o kadın doktorların akrabası olan küçük çocukların duvara yazdığı meşhur yazıydı: “Halk düzenin yıkılmasını istiyor!”

Devrim sütannesini buldu

Doğan bebeğe bir de sütanne lazımdı. Sivil gösterilerle sesleri bastırılan, en acımasız yöntemlerle katledilen Suriye halkının bir nefes alması gerekiyordu. İşte adı Arapça’da “Süt veren” anlamında olan Halep, Suriye halkının en çok desteğe ihtiyacı olan zamanda ayağa kalktı.
Bir müddet çekinceli yaklaşmıştı kadim şehir. O dönem, Libya’da iç savaş son günlerine yaklaşmış ve Dışişleri Bakanı görevinde olan Ahmet Davutoğlu bir uçakla Mısır üzerinden Libya’ya giderek muhaliflerin Bingazi’de kurduğu geçici hükümet toplantısına katılmaya karar vermişti. Uçakta diplomatlar, siyasetçiler ve gazeteciler vardı. Libya uçağında Suriye ile yakından ilgilenen Davutoğlu, o dönem Suriye’de görev yapan bir diplomata halkın ne düşündüğünü sormuştu. İzin almadığım için ismini yazmayacağım diplomat aynen şu cümleyi kurdu, “Suriyeli muhalifler Halep’in devrime katılmamasına çok kızgın. ‘Halep o kadar alçaldı ki buradan bakınca Türkiye’yi görüyoruz’ diyorlar.”

Muhalefete nefes aldırdı

2013 yaz ayına geldiğimizde Halep tüm bu ithamları haksız çıkarırcasına ayağa kalktı ve adına yakışırcasına tüm Suriye devriminin sütannesi oldu. Suriye’nin en önemli kültür, sanayi ve turizm şehri olan Halep’in önemli bir kısmının muhalifler tarafından ele geçirilmesi Suriye muhalefetini hiç olmadığı kadar rahatlattı.
Suriye devrimini boğmak için kurgulanan IŞİD, Rejim-ABD ve Rusya’nın ortak desteğiyle büyüyerek önemli bir kısmı Halep toprağı olan bölgelerde kantonlar ilan eden PKK-PYD, İran Kudüs Gücü’nün dünyanın dört bir yanından toplayıp getirdiği Şii paralı katiller, Lübnan Hizbullah’ının lejyonerleri, mahalleleri dümdüz eden varil bombaları, vurulan hastaneler, okullar, Rusya’nın IŞİD bahanesiyle geldiği Suriye’de ne hikmetse IŞİD bölgeleri yerine yerleşim yerlerine attığı tonlarca bomba Halep’in direnişini her geçen gün güçlendirdi.

Vahşi saldırılar devam ediyor

Her gün şehre yapılan onlarca hava saldırısına rağmen yüz binlerce Halepli, Halep’i terk etmemeye adeta yemin etti. Halen yüzbinlerce Halepli, şehre yapılan saldırılara rağmen Halep’te yaşamını sürdürüyor. Ülkenin demografik dengesini de değiştirmeye yönelik olan tüm bu acımasız saldırılara rağmen Haleplilerin önemli bir kısmının şehirden çıkmaması, rejim güçlerini şehri kuşatmak için hamleler yapmaya zorluyor. Esasında kara savaşlarında büyük kayıplar veren rejim güçlerinin sıcak çatışmalardan oldukça kaçındıklarını söyleyebiliriz. Çatışmalardan önce Rusya’ya ait savaş jetleri ve İran’ın insansız hava araçlarının saldırılarıyla bölgeyi kara harekatına uygun hale getirmeye çalışıyor. Sivil kayıplarının ve insani felaketlerin zirve yaptığı bu hava harekatları da rejim güçlerine yüzde yüz başarı getirmiyor.

Lejyonerler PKK ve savaş jetlerine direniyorlar

Geçtiğimiz Şubat ayında, Halep kuzeyinde rejim güçlerinin Rus desteğiyle ilerleyerek Nubul-Zehra hattına gelmesi muhaliflerin dünyaya açılan 2 koridorundan birini kapanmasına neden olmuştu. Önemli ölçüde insani yardım koridoru olarak kullanılan bu hattın kapanmasıyla Halep’teki muhaliflerin nefes almasını sağlayacak olan tek yol Kastillo Yolu’ndan çıkarak Bab’ül Hava Sınır Kapısı’na, oradan da Hatay-Reyhanlı’ya ulaşan güzergah. Bu yolu da büyük tehlikeler bekliyor. Muhalifler bu hattı korumak için hem İran güdümlü binlerce Şii lejyoner hem Rusya’ya ait savaş jetleri hem de bölgenin can damarı Kastillo Yolu’na işgal altında tuttukları Şeyh Maksud ilçesinden sürekli tacizlerde bulunan PKK’nın Suriye yapılanması PYD’ye direnmek zorunda. Bu hattı ele geçirmek isteyen yabancı savaşçılar, Handerat bölgesine yoğun şekilde saldırıyor. Zaman zaman ilerleseler de muhaliflerin karşı koymasıyla tekrar geri çekilmek zorunda kalıyorlar. Bu hatta daha çok Suriyeli yerel birlikler savaşıyor. Bu birlikler ana operasyon koalisyonuyla direnmeye çalışıyor.

Fetih ordusu’nun zaferi

Geçtiğimiz hafta ise Halep’in kritik çatışma alanlarından biri olan Han Tumam’da ülkenin en önemli operasyon birliklerinden biri olan Fetih Ordusu önemli bir zafere imza atarak bölgenin kontrolünü ele geçirmeyi başardı. Bu durum Halep merkezini biraz rahatlatsa da saldırıların önü alınamıyor. Halep’te konuştuğumuz muhalifler Esed-Hamaney-Putin güçlerinin Halep’i muhasaraya almak için ellerinden geleni yapacağını kendilerinin ise kısıtlı imkanlara rağmen şehir savunmayı sürdüreceklerini belirtiyor.

Ufukta birleşik ordu var

Tüm bunların yanında muhalifler de yeniden toparlanma ve birleşme sürecine girmiş gözüküyor. Birçok grup ideolojik olarak birbirine rakip olarak kabul edilse de tehlikenin çok yakında olduğunu gördü ve ihtilafları bir yana bıraktı. Ülkenin en büyük direniş gruplarından biri olan Nusra Cephesi’nin, bağlı olduğu El-Kaide’den ayrılma hazırlıkları yaptığı ve bir çok grupla birleşerek tek çatı altında kurulacak muhalif orduya dahil olacağı ifade ediliyor. Şu anda da muhalifler, kısır tartışmaları bir kenara bırakarak ana operasyon odalarına bağlı bir şekilde direnişlerini sürdürüyor ancak 8 üstü km irtifada uçan uçaklara ve güdümlü füzelere karşı ellerinde hala yeterli imkan yok.

Halep’i tutan 2 km

Halep’in kuşatılması için Esed güçlerinin en büyük son saldırısı 11 Mayıs günü sabah 04:00 sularında Handerat’ta kaydedildi. Rus uçaklarının havadan ağır bombardımanla destek verdiği bu saldırıda rejim güçleri 1 km kadar ilerleyerek Kastillo’ya kadar inmeye çalıştı. 12 saatten fazla süren büyük çatışmalarda muhalifler birçok kayıp vererek rejim güçlerini 1 km geri püskürtmeyi başardı. Bu saldırılarda rejim güçlerinden de en az 30 kişinin öldüğü belirtiliyor. Yani Halep’in –dolayısıyla Suriye’nin- geleceği 2 km’lik kısa bir alanda şekilleniyor. Eğer rejim güçleri Handerat cephesinden 2 km daha ilerlemeyi başarırsa Halep kuşatma altında kalacak. Bu da, zaten yıllardır acımasız hava saldırılarına maruz kalan yüz binlerce insanın bir de açlıkla mücadele etmek zorunda bırakılması anlamına geliyor. Bu cephede Nureddin Zengi, Munsaır Billah, Festakim Kema Umirt, Fatih Sultan Mehmed gibi tugaylar direnmeye çalışıyor. Halep genelinde ise 40’tan fazla muhalif grupta on binlerce direnişçi var.

Halep’in Kerem’leri yanmaya devam ediyor

Halep’in tarihi M.Ö 3000’lere kadar uzanıyor. Roma, Bizans İmparatorları, Emevi, Abbasi hilafetleri, Selçuklu ve Osmanlı devletleri bu kadim toprakları yönetti ancak sonuçta hiçbiri bölgenin sahibi kalamadı. Halep, Ebu Ubeyde bin Cerrah ile Halid bin Velid’in yönettiği savaşla İslam toprağı oldu ve söylentiye göre Aslı’nın aşkıyla yanıp tutuşan Kerem bu topraklarda kül oldu. Muhalifler için “Suriye devriminin başkenti” sayılan Halep, uğrunda on binlerce Kerem’ini daha kül etti.

Benzer konular