Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Bugünlerde tüm İslam dünyasını ve Arap coğrafyasının midesi ve aklını bulandıran bir sinek varsa, o Birleşik Arap Emirlikleri’nden başka bir ülke değil. Bir zamanlar sadece balıkçılık ile geçinen ama şimdi dünya petrol rezervinin yüzde 7’sine sahip olan, Arap yarımadasının güneydoğusundaki bu küçük ülke, sahip olduğu zenginliği Arap coğrafyasını kendi emelleri çerçevesinde dizayn etmeye matuf adımlar için kullanıyor. Sahip olduğu finansal gücü, dünyanın süper gücünün başkenti Washington’da cömertçe harcayan BAE, Yahudi lobisi ile kurduğu sağlam bağ sayesinde bölgesel çerçevede boyundan büyük kirli projeleri devreye sokabiliyor. BAE, ABD ve İsrail ile o denli yakın işbirliğine sahip ki, ülkenin üst düzey isimleri bu durumu saklama gereği bile duymuyor. Geçen hafta BAE ordusunda görevli General Abdullah el Haşmi söz konusu durumu, “BAE ve İsrail iki kardeş ülkedir. ABD ise iki ülke arasındaki farkı denetleyen abidir” sözleriyle hiçbir yoruma yer bırakmadan açıklamıştı.
KARANLIK İSİMLERİN ÜSSÜ
BAE, ABD’nin karanlık isimlerini istihdam etme noktasında da son derece mahir bir ülke. Irak’ın ABD tarafından işgali sonrasında adeta bir katliam şebekesi olarak çalışan özel güvenlik şirketi Blackwater’ın kurucusu Eric Prince’in istihdam edilmesi de ilk akla gelen örneklerden. Eric Prince, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan tarafından, Emirlik ordusunun kurulması için kiralandı. Yabancı savaşçılardan oluşacak bu ordu yine bizzat Muhammed bin Zayed’e bağlı olacaktı. Veliaht Prensin emri altındaki bu birlik, BAE’nin de destek verdiği Yemen müdahalesinde, muhaliflere dönük işkenceler ile adını duyuracaktı.
Yakın zamanda bu paralı askerlerin Suudi Arabistan’da Kasım ayı içinde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından, kraliyet ailesinden prenslere, bakanlara ve bürokratlara yönelik operasyonda da aktif rol oynadığı İngiliz gazeteleri tarafından yazıldı. Öyle ki bu paralı askerlerin, prenslere yapılan işkencelerin de başında bulunduğu ve Selman’ın da BAE’nin yolundan giderek kendisi için özel bir paralı ordu kurmaya ilişkin Eric Prince ile görüştüğü de medyaya yansıdı. Küçük sinek virüsü komşusuna da geçirmekte vakit kaybetmemişti.
Eric Prince dışında, eski Beyaz Saray terörle mücadele çarı olarak tanınan ve Good Harbor Güvenlik ve Risk Yönetimi şirketinin sahibi Richard Clarke da BAE Veliaht Prensine danışmanlık yapan isimler arasında yer alıyor. 11 Eylül sonrası İslami yapılara savaş açan ABD’nin kritik mevkilerinde görev yapan bu isimlere son olarak başka bir karanlık isim, CIA örtülü operasyonlar uzmanı Larry Sanchez katıldı.
ÇİFTLİK’İN İKİZİ AKADEMİ
Yılın son haftasında ABD merkezli yayın yapan Foreign Policy dergisinin yayınladığı bir rapor, BAE’nin Ortadoğu coğrafyası ve Arap dünyası için adeta bir Truva atına dönüştüğünü gösterdi. Derginin haberine göre eski CIA görevlileri, BAE’nin başkenti Abu Dabi’nin hemen yakınında bir “casus çiftliği”nde casusluk eğitimi veriyor. ABD’nin Virjinya eyaletinin güneydoğusunda bulunan ünlü CIA eğitim tesisi “The Farm-Çiftlik” birebir örnek alınarak oluşturulan “The Academy-Akademi” adlı tesiste eğitilen elemanların, tüm Arap dünyasına yayılacak bir casus ordusunun nüvesini oluşturacağı belirtiliyor. Tesiste eski CIA uzmanları tarafından verilen eğitimlerin, silahlı çatışma, hareketli hedeflerden ateş açma, karşı istihbarat, espiyonaj, haber kaynağı devşirmek vb. içeriklerden oluşturulduğu belirtiliyor. Arap yarımadasının güneydoğusundaki ülkeye eğitim amaçlı gelen CIA çalışanlarına, bu “hizmetleri” karşılığında günlük 100 dolar ücret verildiği ve Abu Dabi’de seçtikleri bir malikane ya da beş yıldızlı bir otelde konaklama imkanı sunulduğu da derginin detaylı çalışmasında paylaşılıyor.
ÖRTÜLÜ OPERASYON ADAMI
Tüm bu operasyonun başındaki isim ise, 11 Eylül sonrasında ABD’deki Müslümanların üstüne kabus gibi çöken bir CIA çalışanı Larry Sanchez. Sanchez’in ünü 11 Eylül sonrası dönemde New York polisi ile işbirliği yaparak şehirdeki Müslümanlara yönelik adeta bir insan avı yürütmesinden geliyor. Sanchez söz konusu dönemde, New York’ta İslami kimlik taşıyan her bireyi potansiyel terörist muamelesi yaparak, camileri, kitapçıları ve diğer kamusal alanları 7/24 gözetim altında tutmuştu. CIA’in örtülü operasyonlar biriminde çalışan Sanchez’in BAE ile irtibatı da New York’taki görevi döneminde başladı.
2008 yılında New York Emniyet Departmanı ile BAE hükümeti arasında bir istihbarat paylaşım anlaşması imzalanarak, Emniyet departmanının Abu Dabi’de bir ofis açması kararı alınır. Ayrıca 2012 yılında BAE, New York polisi istihbarat milyonlarca dolar değerinde bir bağışta da bulunur. İki taraf arasında işbirliği gelişirken, Sanchez de görevi gereği üst düzey Emirlik yetkilileri ile sıkı bir dostluk kurar. Bu isimler arasında, Abu Dabi emiri Şeyh Halifa bin Zayed el Nahyan da bulunmaktadır. CIA’in örtülü operasyonlar biriminde görevli olan Sanchez, istihbarat dünyasına yabancı olan BAE’li yöneticilerin güvenini kazanmakta vakit kaybetmez. Sanchez’in BAE’ye taahhüdü açıktır: “Beni ne zaman ararsanız ulaşabilirsiniz; gece 3’te dahi olsa…” CIA uzmanı için Abu Dabi’nin kapılarını sonuna kadar açılmıştır. Sanchez BAE’ye hayallerini süsleyen şeyi sunmakta gecikmez: “Kendi CIA benzeri teşkilatını kurmak.”
YENİ ARAP BAHARI KORKUSU
6 yıl önce başlayan ilişki sonucu, Sanchez, istihbarat kuruluşundaki meslektaşlarını teker teker Abu Dabi’ye getirmeye başladı. Elbette yüklü maaş, sunulan olağanüstü imkanlar ve yürütülen operasyonlara ilişkin hiçbir sorumluluğun olmaması cezbedici özelliklerdi. Sanchez’in başında bulunduğu “casus eğitim programı”na Avustralyalı ve İngiliz istihbarat uzmanlarının da eğitim vermek amacıyla katıldığı belirtiliyor. Yine BAE’nin yeni istihbarat kurumu için Avustralya, İngiltere, ABD ve diğer Batılı ülkelerin kurumlarının yakından incelendiği de haberde değinilen noktalar arasında.
BAE’nin, Batılı ülkelerin kurduğu istihbarat ve güvenlik kurumlarına hayranlık duyduğu ve kendilerinin de benzer kurumları kurma konusunda özellikle 11 Eylül sonrasında istekli olduğu biliniyor. Arap dünyasında, otokrat yönetimlere karşı tabandan yükselen muhalefet de elbette bu istekte önemli rol oynuyor. ABD’li karanlık isimlerin bir bir Abu Dabi’de ağırlanmasının Arap Baharı’nın hemen ertesine rastlaması ve BAE liderliğinin yabancı savaşçılardan oluşan bir orduya ek olarak, özel eğitimli bir istihbarat ağı kurması tesadüf olamaz. Açık ki otokrat Arap liderleri, yeni bir Arap Baharı’nda, ancak büyük bir istihbarat ve casusluk ağı kurarak ayakta kalabileceklerini ve yeri geldiğinde kendi vatandaşlarından oluşan orduların dahi güvenliklerini sağlayamayacağını biliyorlar.