“Ortadoğu’da işlerin yoluna girmesi için yapılması gereken yedinci ve son iş; Türkiye’nin, İran’ın ve Irak’ın bölgeye dair hegemonyal heveslerini kıracak ve hepsinden toprak kopartıp bu devletleri paramparça edecek Büyük bir Kürdistan’ın barışçıl yollarla kurulması için çalışmak olmalı.” Enver el Eşki – Suudi Arabistan Kralı Selman’ın özel danışmanı
Suudi Arabistan’ın İslam coğrafyasında görünür imajı hiçbir zaman çok olumsuz olmadı. Şeklen İslam şeriatının kurallarıyla yönetilen, Kutsal şehirler Mekke ve Medine’nin yönetimini elinde bulunduran, hac ve umre ibadeti için oluk oluk akan milyonlarca Müslüman’ın evlerine döndüğünde gönüllü olarak propagandasını yaptığı bir ülke olarak her zaman hatırı sayılır bir kredisi olageldi. İdeolojik tercihlerden kaynaklanan sorunlar zaman zaman toplumlar nezdinde dillendirilse bile orası kutsal topraklardı, orası İslam’ın kalbi Arabistan’dı.
Bu yüzden olsa gerek 4 Haziran 2015’te ABD’deki Yahudi lobisinin önde gelen kurumlarından Dış İlişkiler Konseyi’nde gerçekleşen “Bölgesel sorunlar ve fırsatlar: Suudi Arabistan ve İsrail’den bakışlar” adlı etkinlik çoğu insan açısından sürpriz olmuştu. 2015 Ocak ayında ağabeyi Kral Abdullah’ın ölümüyle birlikte tahta çıkan Kral Selman’ın iktidarı süresince ülkenin rotası hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere önemli bir veri sağlamıştı aslında bu etkinlik.
Bu etkinliğe katılan isim, herşeyden önce sıradan bir yetkili değildi. Üst rütbeden emekli bir ordu mensubu, ülkenin en büyük düşünce kuruluşlarından birinin başkanı ve de en önemlisi, Kral Selman’ın özel danışmanı kartvizitini taşıyan birisiydi: General Enver el Eşki.
Suudiler neden büyük bir Kürt devleti ister ki?
General Enver, İsrailli ekürisi Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü ve Kudüs Halkla İlişkiler Merkezi Başkanı Dore Gold ile aynı Ortadoğu tasavvuru üzerinde buluştuklarını ispatlarcasına coğrafyada işlerin iyi gitmesini yedi şarta bağlıyor ve ilginçtir, bu yedi şartın tamamı İsrail’in bölgeye ilişkin planlarıyla birebir uyum gösteriyordu. Diğer altısı öyle ya da böyle Arapları ilgilendiren hususlardı ancak sonuncu hiç de öyle görünmüyordu. Normalde Arapların hiç de menfaatine sayılmayacak bir gelişmeydi ancak Suudilerin Arapları da, Araplığı da fazla iplemediği buradan çok rahatlıkla görülebiliyordu.
General Enver, büyük bir Kürdistan fikrinden bahsediyordu. Ortadoğu’da işlerin yoluna girmesinin son şartı işte buydu. Türkiye’yi, İran’ı ve Irak’ı bölerek küçültecek ve Ortadoğu denkleminde oyun dışı bırakacak büyük bir Kürdistan kurulmalıydı. Kimin menfaatine olacaktı bu? Bölgesel rakiplerini paramparça görmek suretiyle bahtiyar olacak Suudi Arabistan’ın. İsrail mi dediniz? İsrail, Suudi Arabistan’ın planlarında rakip ülke olarak görülmüyordu ki! İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Ortadoğu’da barışın sacayağı olan üç ülkeydi. Ortadoğu barışı demek, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yükselişi; Türkiye, İran ve Irak’ın büyük bir Kürt devleti ile parçalanmasıydı. Yıl henüz 2015’ti ve Suudi Arabistan yetkili bir ağızdan bölgeye dair kendi fikrini işte böyle dile getiriyordu.
Şarkul Evsat diye bir gazete
Aradan bir zaman geçti, DEAŞ masalının sağladığı büyük propaganda imkanını Batı medyasındaki muadilleri gibi Suudi Arabistan’ın hatırı sayılır medya kuruluşları da ıskalamadı. Yeri geldi Suriye’nin kuzeyine gelen özgürlükten dem vurdu, yeri geldi Rakka’yı kurtaran YPJli kadın militanları özgürlük savaşçıları olarak yere göğe sığdıramadı. Derken DEAŞ masalı sona erdi. YPG/PKK’ya yapılan yatırımların artarak devam etmesi sabırları taşırmaya başladı. Türkiye sınırlarında terörist bir yapılanmanın varlığına artık tahammül etmeyeceğini belirterek Afrin Operasyonu için gün saymaya başladığını ilan etti. Vay, sen misin bunu diyen? Türkiye’nin haklı hamlesine en rezil cevap ne İngiliz ne de Amerikan medyasından geldi. Suudi sermayesinin Londra’dan yayına sunduğu Şarkul Evsat gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Abdurrahman er Raşid açtı ağzını, yumdu gözünü.
YPG/PKK Suriye’de barış için en iyi seçenekmiş
16 Ocak 2018’de Şarkul Evsat gazetesindeki köşesinde Abdurrahman er Raşid’in kaleme aldığı yazının başlığı “ABD’nin Suriye savaşına girişi”şeklindeydi. Ne diyordu er Raşid?
“Türkiye’nin kendi sınırlarında herhangi bir silahlı Kürt gücü karşısındaki şüpheli durumu anlaşılır ve de mazur görülebilir. Ancak Türkiye’nin Suriye’de İran’ın karşısına çıkmaktan çekinmesi bir boşluk doğurmuş ve bunu da başka bir güç doldurmuştur. Suriye’de savaşan güçler Türkiye’nin zaaf noktasını iyi keşfetmişler ve Erdoğan’ın pragmatik siyasetinden istifade etmeyi iyi becermişlerdir. Erdoğan, özellikle Kürtlere yardım etme niyeti taşıyan ülkelere karşı yakın durma yolunu tercih ederek onları bundan alıkoymaya çalışmış ancak tam aksine bu ülkeler onun bu zaafını sömürme yoluna gitmişlerdir. İranlılar ve Ruslar aynen böyle yapmışlardır. Ankara Kürtlere verdikleri desteği durdurma amacıyla her iki devlete yanaşmıştır. Muhtemelen Amerikalılar da bu şekilde Ankara’ya benzer bir mesaj vermek istiyorlar. Amerikan mesajının İran’a dönük olanı ise daha önemli. Suriye, İran’ın Vietnam’ı olacak diyorlar.
ABD’nin Suriye’de kuracağı yeni sınır ordusu, Suriye’de makul bir barışın gerçekleşmesi için en iyi seçenek olabilir. Bu barış, Suriye’de herşeyi güç kullanarak çözme yolunu seçen İranlıların ve Rusların Soçi’si asla olamaz. İran, kendisine Suriye işgalini tamamlatacak bir barıştan yana olacaktır. Lübnan ve Irak’tan sonra burayı da kendilerine mal edecekler. Sonunda burada gerçekleşecek olan, müzakereden yana duran ve Batı ile daha düzgün ilişkilere sahip bölgesel bir gücün yani YPG/PKK’nın varlığı olacaktır.”
Suudi gazetelerinde Afrin manşetleri
19 Ocak 2018 tarihli Suudi Arabistan basınına şöyle bir göz gezdirmek bile Türkiye’nin Afrin Operasyonu hakkında ne düşündüklerini anlamaya yetecektir.
Şarkul Evsat gazetesinin manşeti şöyle diyor:
“Ankara, Afrin’e sızmak için Moskova’nın onayını talep ediyor.”
El Arabiyye’nin manşeti şu şekilde:
“Washington, kuvvetlerini Afrin’e sokmaması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyor.”
Buyrun, bu da El Hayat’ın attığı başlık:
“Afrin’i vurmak için Türkiye’nin yaptığı hazırlığa Rusya sessiz.”
Görüldüğü gibi Suudi medyasının önde gelen yayın organlarında Türkiye’nin tezini destekleyen bir medya diline rast gelmek olası değil. Bu, bugünün meselesi olarak görülemez. Konuyu en başta zikrettiğimiz açıdan, General Enver el Eşki’nin işaret ettiği açıdan görmeye çalışmadıkça bu manşetlerin arkasında nasıl bir zihin yapısının bulunduğunu anlamak mümkün olmayacaktır.