Ahvaz’ı bilir misiniz? Hani şu elektrik ve su kesintileri nedeniyle protestolara sahne olan ve popüler medyada yer bulmayı başaran, şu dünyanın en kirli havasına sahip olduğu söylenen kentten bahsediyoruz. İran medyasına bakarsanız, tamamen belediyecilik sorunları dolayısıyla çıkmış olduğu söylenen protestolar var ortada. Devrim Muhafızları’na ait bir merkezin Ahvaz ahalisi tarafından basılması ve Hasan el Bogbiş adında bir protestocunun rejim kurşunlarına hedef olarak hayatını kaybetmesi gibi bir takım iddialar elbette İran medyasında yer almıyor. Ancak İran gibi bir demir perde ülkesinde bile her şeyi bütünüyle saklayabilmenin imkânsız olduğu bir çağda yaşıyoruz artık. Pek çok protestocu yeni nesil iletişim imkânlarının nimetlerinden faydalanarak rejim sansürünü rahatlıkla aşabiliyor. Sosyal medya hesaplarındaki görüntülere bakıldığında Ahvaz’da yaşananların İran medyasında dile getirilenden daha öte boyutlarda olduğu görülebiliyor.
Nüfusu Arap bir İran kenti
Ahvaz, İran’ın Huzistan eyaletinin başkenti. Nüfusu büyük oranda Araplardan oluşuyor. Bu yönüyle Tebriz’i anımsatan bir kent. Farsçadan çok Türkçenin duyulduğu Tebriz gibi, Ahvaz’da da daha ziyade Arapçayı duyuyorsunuz. Ve tıpkı Tebriz’de olduğu gibi burada da Farsça konuşmanız rejim açısından tercih nedeni. Ahvazlıysanız ve Arapça konusunda fazla ısrarcıysanız çocuğunuza kimlik alamayabilirsiniz. 1925 yılında Pehlevi yönetimi tarafından yerel yönetimin başındaki Muhammere Şeyhi Hazal el Kabi tahtından indirilerek doğrudan İran topraklarına katılan bölge Huzistan olarak tanımlanmış ve ağır “Farslaştırma” politikalarının kurbanı olmaya başlamıştı. Tarihi adıyla Arabistan olarak bilinen bölge Huzistan olarak Farslaşırken meşhur Muhammere kentinin adı da Hürremşehr olmuştu. Okullarda eğitim dili olarak Farsçanın zorunlu hale getirilmesi, resmi kurumların, yerel ve ulusal medyanın sistematik bir şekilde yerel Arap kültürünü aşağılaması, yöre kaynaklarının merkeze aktarılıp yöre halkının bilinçli bir şekilde yoksul bırakılması bölgenin neredeyse kaderi haline gelmişti.
Devrim ne getirdi ne götürdü
Pehlevi zulmünden kurtulma parolasıyla yapılan İran devrimi, acaba Ahvaz ahalisine neler getirdi? Bir parça özgürlük ortamına ya da Pehlevilerin “geri bırakma” politikalarının aksine bir ilerleme ve refah hamlesine şahit olundu mu? Yahut katı İran milliyetçiliği biraz olsun yumuşadı mı? Eski bir parlamento üyesi, Ahvazlı Adil el Esedi’ye bakarsanız değişen bir şey yok. Ahvaz’ın sorunlarına duyarlı ve bu konuda duyarlılık oluşturmak için faaliyet veren Ahwaz Monitor adlı internet sitesine verdiği röportajda, “gizlilik ve güvenlik” esaslarına dayalı Pehlevi politikaları sonrası devrimin vaatlerine kanarak umuda kapılan Ahvazlı Arapların büyük bir hayalkırıklığı yaşadıklarını ifade ediyor. Esedi’nin dediklerine bakılırsa, devrimden hemen sonra Humeyni iktidarının Ahvaz’a dönük yaptıkları ilk icraatı, halkın beklentilerine cevap vermek yerine Pehlevilerin “gizlilik ve güvenlik” politikasına uygun gizli bir konsey kurmak olmuş. “Şuraye Aali Huzestan / Huzistan Yüksek Konseyi” adı verilen bu gizli yapılanmanın yaptığı ilk icraatlarından biri, Ahvazlıların devrim sonrası beklentilerini görülebilir kılmak için tamamen barışçıl sokak gösterilerinin kanlı bir şekilde bastırılması olunca, devrimin bir şekilden ibaret olduğu da anlaşılmış. Oldukça yüksek bir bedel ödenerek elbette.
Kara Çarşamba
Ahvazlıların dilinde “Kara Çarşamba” olarak nitelenen o uğursuz günde, bizzat Humeyni’den aldığı talimatla zamanın Huzistan valisi Ahmet Medeni tam anlamıyla bir katliam gerçekleştirdi. Yüzlerce gösterici öldürüldü, Ahvazlı Araplara ait kültür merkezleri tahrip edildi hatta devrim öncesi Humeyni ile yan yana duran Ahvaz’ın manevi lideri, büyük Şii âlimi Ayetullah Şubeyr Hagani bile gözaltına alınarak hapse atıldı. Ayetullah Hagani’ye Humeyni tarafından bir daha gün yüzü gösterilmedi. 1986 yılında Kum kentinde daimi ev hapsinde tutulurken de şaibeli bir şekilde ölü bulundu. Bugün iki oğlu da İran sınırları içerisinde yaşamıyor. Birisi Kuveyt, diğeriyse Bahreyn’de. Adil el Esedi’ye bakarsanız Fars milliyetçiliğinin Pehlevilere özgü olmadığı çok açık. Esedi, 1980 yılında başlayıp sekiz yıl süren İran-Irak savaşının en çok da Ahvaz’ı vurduğunu söylüyor. Humeyni ile Saddam zulmü arasında sıkışan Ahvazlılar, savaşın gerçek kaybedenleri ona göre. Zaten yeterince baskı altında olan Ahvaz ahalisi savaşla birlikte işbirlikçi muamelesi görüp rejim tarafından iyice hırpalanmış. Esedi’ye göre Ahvaz Yüksek Konseyi, bizzat Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından yönetilen Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bir alt kurumu olarak altı üyeden oluşan bir yapı.
- Dini lider Hamaney’in temsilcisi.
- Cumhurbaşkanı Ruhani’yi temsilen bir kişi.
- Devrim Muhafızları temsilcisi.
- Besic Milis Güçleri temsilcisi.
- Bölge dini liderini temsilen bir kişi.
- Bölge valisi.
Yağmalanan bir bölge
2014 yılının Haziran ayıydı. Rafsancani döneminde savunma ve ulaşım bakanlıkları yapmış olan, şimdiki Cumhurbaşkanı Ruhani’nin başdanışmanı Ekber Turkan, devlet televizyonunda bir şeyler söylüyordu. Devlet, Ahvazlı çiftçilerin elindeki toprakları alarak küçük parsellere ayırmalı ve İran vatandaşlarına uygun bir bedelle satmalıydı ona göre. Programın sunucusu “Peki, orada yaşayan çiftçilere ne olacak?” diyerek safça bir soru sorma gafletinde bulundu. Başdanışman Turkan’ın cevabı tam anlamıyla dehşet vericiydi. Bölgenin yerli sakinleri, o toprakların asıl sahipleri olan Ahvazlı çiftçiler, İran vatandaşlarının yanında ücretli çalışanlar olarak hizmet vereceklerdi.
Evet, Ahvaz bugün tam anlamıyla İran devleti tarafından yağmalanan bir bölge. 2014 rakamlarına göre dünya çapında doğalgaz rezervleri açısından ikinci, petrol rezervleri açısından dördüncü sırada olan bir bölgeden bahsediyoruz. Şimdi de bugünün rakamlarına gelelim. İran petrolünün yüzde 90’ı Ahvaz eyaleti sınırları içerisinde yer alıyor. Şu zıtlığa bakın ki ülkenin Belucistan eyaleti ile birlikte en fakir bölgesi de burası. Pehlevi döneminde olduğu gibi Şii mollalar yönetiminde de bölge kasıtlı olarak geri bırakılıyor. Okuryazar oranıysa yüzde 50’nin altında. Halkın neredeyse üçte biri varoşlarda, gecekondu semtlerinde, inanılmaz kötü koşullarda yaşıyor. İran genelinde işsizlik oranı yüzde 10 iken bu oran Ahvaz’da iki misli, yüzde 20’ler civarında. Doğalgaz ve petrol zengini bölgede nitelikli bir çalışan olarak bu sektörlerde yer almaksa bir Ahvazlı için hiç de kolay değil. Nimetleri İran devletine akan Ahvaz’ın kaderine sadece külfet düşüyor. Çevre felaketleri alarm sınırlarını çoktan aştı ancak merkezi yönetim tarafından hiçbir önlem alınmıyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan raporlarda Ahvaz hava kirliliği konusunda uzun süredir birinciliği başka bir kente kaptırmıyor. Ne Pekin, ne de Delhi bu konuda Ahvaz’ın eline su dökebilecek durumda. İran’ın Farslarla meskûn bölgelerini şenlendirmek amacıyla Karun nehrinde uygulanan su politikası bölgeyi büyük bir kuraklık tehdidiyle yüz yüze bıraktı. İçilebilir su sıkıntısı zirveye ulaştı, bulaşıcı hastalıklar bölgeyi kırıp geçiriyor.
Uyuşturucu tuzağı
Ahwaz Monitor sitesinin 2 Şubat tarihli haberine göre İran rejimi uyuşturucuyu Ahvaz bölgesine karşı bir silah olarak kullanmakta. Devlet tarafından bizzat ekimi yapılarak üretilen uyuşturucu, komşu ülkelere ve dünya pazarına Devrim Muhafızları ve İran Gizli Servisi üzerinden sevk edilerek hem bir ihracat kalemi haline gelmiş, hem de ülke içerisinde rejim açısından tekinsiz bölgeleri “hizaya çekme” aracı olarak belirlenmiş durumda. Narkotikle Mücadele Merkezi Direktörü Hamid Sarrami’ye göre Ahvaz’da uyuşturucu kullanma yaşı 15’e kadar düşmüş. Bölge, tüm olumsuzluklarda olduğu gibi bu konuda da İran sınırları dâhilinde ilk sırada. Zaman ve mekân sınırı olmaksızın her yerde bulunabilen, birçok meyve ve sebzeden daha ucuz bir madde olarak Ahvaz gençliğini perişan eden bir uyuşturucu gerçeği mevcut. 2014 rakamlarıyla bölgede 150.000 kişi uyuşturucu bağımlısı ve medyada yer alan haberlere göre günde yaklaşık 10 Ahvazlı uyuşturucu yüzünden hayatını kaybetmekte.
Esed ve İran düşmanı bir kent
Halep’in Esed ve İran destekli Şii gruplar tarafından kuşatıldığı günlerde Ahvaz’ın Gadir stadyumunu inleten sloganlar hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. “Ey Beşşar! Suriye’den defol!” ve “Halep! Hepimiz seninleyiz” diyen Ahvaz’ın Fulad takımı taraftarları, 7 Mart 2015’te de Asya Şampiyonlar Ligi maçında rakip Suudi Arabistan takımı el Hilal’i kardeş olarak bağrına basarak İran aleyhine sloganlar atmış ve kent yangın yerine dönmüştü. Polis müdahalesi sonucu Yunus Asakire adında bir Arap genci vurulmuş, Ahvaz sokaklarını “Hepimiz Yunus’uz” sloganları inletmişti. Görüldüğü gibi Ahvaz, İran’ın güneybatısında bir kent değil sadece. 92 yıldır kanayan bir yara.