Özel bir Mehmed Şevket Eygi yazısı…

Sanırım 1977 olmalı. Cağaloğlu’nda ayaküstü sohbetimiz sırasında sanırım o sıralar çıkardığı Liseli Genç dergisini kast ederek, ‘oraya da yaz’ dedi bana ve ekledi: “Ancak öyle Türkiye’yi kurtarma gibisinden iddialı yazılar istemem…”

Gazetecilik talebesi idim ve Milli Türk Talebe Birliği Basın Yayın Müdürlüğü’nce yayınlanan 15 günlük Çatı gazetesini çıkaran ekipteydim. Meslek açısından ‘önder’ bir ismin benden yazı istemesi şüphesiz ki önemli bir şeydi. Ancak ne zaman daktilo başına otursam, ‘Türkiye’yi kurtarmak gibisinden iddialı yazılar istemem’ sınırlaması aklıma geldi ve hiç de öyle yazılar yazma merakında olmasam da, istediği yazıyı bir türlü yazamadım…
Mehmed Şevket Eygi ağabeyin matbaasına çeşitli vesilelerle gittiğimi hatırlarım. Yönetimini merhum Ahmet Coşkun’a emanet ettiği Bedir Yayınevi de uğrak yerlerim arasındaydı.
80’li yılların ortasından itibaren katıldığım bir sohbet grubunun özellikle de pikniklerinin ihmal edilmez davetlisiydi. Genellikle evinden almaya ve bırakmaya ben giderdim. Zaman zaman fırça atsa da yanında olduğunuzda mutlaka bir şeyler öğrenmenizi sağlardı çünkü…
1984’te yayın yönetimine geldiğim Milli Gazete’de yazı yazmasını çok istiyordum ama bunun mümkün olup olmayacağı belirsizdi. Nihayet sanırım 1988’de teklifte bulundum. Olabilir dediğinde sevinmiştim tabii, ancak şartlarını duyunca olamayacağını da anladım. Para pul istemiyordu, ancak tam olarak netleştirmese de; gazetenin yazarı olmaktan çok gazeteden bağımsızmış gibi gözüken bir alan istiyor gibiydi…

1991 SEÇİM İTTİFAKININ İÇİNDEYDİ

1991 Kasım’da yapılacak genel seçimler öncesi Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi arasında bir ittifak söz konusuydu. Ancak o dönem siyasi partilerin açıktan seçim ittifakı yapabilmeleri mümkün değildi. Rahmetli Erbakan Hoca, biraz da kamuflaj için ittifakın kamuoyuna dönük tanıtımında değişik isimlerin içinde Mehmed Şevket Eygi’nin de bulunmasının iyi olacağını düşünmüş ve o da bunu kabul etmişti.
Fırsat bu fırsat diyerek tekrar gazetede yazı meselesini gündeme taşıdım ve Erbakan Hoca’nın da desteğiyle Mehmet Şevket Eygi ağabey Ekim 1991’den itibaren Milli Gazete yazarı oldu.

‘TAKVİM’DEN YAPRAKLAR’

Elbette kesinlikle para almamak ilk şartıydı yine. Yazılarını kendisi dizdirip, kendi hazırladığı ‘Takvim’den Yapraklar’ köşesini baskıya hazır hâlde teslim etmek ve bir kelimesine bile müdahale edilmemesi de diğer şartları arasındaydı.
Üç günde bir, iki günde bir ve bazen her gün gidip yazılarını alıyordum. Sonrasında tashihçilere en az iki defa okutup son olarak da kendim okuyacağım ve böylelikle kesinlikle hata olmayacağı sözünü vererek, yazılarını daktilo edilmiş hâlde almaya başladım.

KAYBOLAN DAKTİLOLAR VE KEDİLERİN BOZDUĞU FAKSLAR

Uzunca bir süre sonra faks cihazına ikna edebildim. Tabii bu artık sıklıkla yaptığımız kısa sabah sohbetlerinin azalacağı mânâsına da geliyordu. Nerdeyse tamamı ile kitap dolu evinde daktiloların kaybolması vukuat-ı adiyedendi. Sıcaklığını seven kediler üzerine yattıkları için faks makinalarının bozulması da.
Her nasılsa direnişini kırarak bilgisayara geçmeye ve internet üzerinden yazı göndermeye ikna edişim ise epey bir zaman aldı…
Annesinin cenazesinde merhûmeyi mezara yerleştirmek için beni işaret etmesini, hiç unutamam. Sık görüşemediğimiz zamanlarda, özellikle de ‘mahrem’ dediği bazı konularda istişare için aramalarını da…

DOĞRU OLDUĞUNA İNANDIĞI ŞEYLERİ YAZDI

İstisnai bazı durumlar hariç, hemen her gün yazdı Mehmed Şevket Eygi. Kolay yazıyor ve zaten bu işi bir ibadet aşkıyla yapıyordu. Kimileri tekrar olarak düşünse de, önemine inandığı hususların altını çiziyordu hep.
Doğru olduğuna inandığı şeyleri yazdı hep. Kırmadan dökmeden eleştiri yapmanın ustasıydı. İnancımızı ve değerlerimizi temel alan yazılarının büyük faydaları oldu.
Bugün ciddi manada mesafe alınmış olan hat, tezhip, ebru gibi gelenekli sanatların yayılması konusunda yazdıklarının ve yaptıklarının ciddi bir önemi olduğunu da ilave etmek gerek.
Merhum Mehmed Şevket Eygi Ağabeye Cenab-ı Hakk’tan gani gani rahmetler niyaz ediyorum. Ne dersiniz, ruhu için birer Fatiha okuyalım mı?

Benzer konular