‘Yoga’rtık! MEB’de gariplikler silsilesi…
Milli Eğitim Bakanlığını konu edinen ve oldukça tartışılan üç gelişme yaşandı son iki ayda.
Önce bir hatırlatma yapalım. Cahit Zarifoğlu’nun “Bir Değirmendir Bu Dünya” isimli kitabı Çanakkale’de tavsiye listesinden çıkarıldı ve kitabı listeye koyan komisyon hakkında inceleme başlatıldı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CHP’nin soru önergesine verdiği yanıtta bahse konu kitabın tavsiye listesine alınmasıyla ilgili olarak, inceleme ve soruşturma başlatıldığını kaydetti. Kitabın listeden çıkarıldığı gündeme gelince ve haliyle tepki oluşunca Bakanlık böyle bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı. Fakat bu hadiseyi gündeme getirenler algı operasyonu yapmakla itham edildi. Art niyetli olmakla suçlandı. Çanakkale Milli Eğitim Müdürünün tasarrufu olduğu belirtildi. Konu daha fazla uzamadan kapatıldı.
Aynı günlerde toplumsal cinsiyet eşitliği gündeme geldi bu sefer. Milli Eğitim Bakanlığının “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul” eylem planı hazırladığını Bakan Selçuk’un Akşam gazetesinde yayınlanan demecinden öğrendi Türkiye. Bu eylem planının ne olduğuna dair detaylar ortaya çıkmaya başlayınca tepkiler dile getirildi ve hemen akabinde Bakanlığın böyle bir planı olmadığı açıklandı.
Geçtiğimiz hafta ise okullarda yoga eğitimini tavsiye eden bir bakanlık yazısı yayınlandı. Türkiye genelindeki tüm anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise öğrencilerine yönelik yoga eğitimi için yapılan müracaatı değerlendiren Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda bu etkinliğin yapılmasına izin vermişti. İçinde bulunduğumuz eğitim döneminde başlayacak uygulamayı yoga eğitmeni Ece Vahapoğlu’nun vereceği açıklandı. Tepkiler bu sefer çok sert oldu. Hint dinlerinde ibadet sayılan yoganın, çok büyük bir bölümü Müslüman olan Türkiye’deki çocuklara yaptırılması ayrı, eğitmen Ece Vahapoğlu ayrı olarak tartışıldı.
Vahapoğlu, dindar ve başörtülü bir kızın eşcinsel ilişkisini anlattığı romanı ile bilinen bir isim. Bakanlık işte bu Vahapoğlu’na okul okul gezerek Müslüman ülkemizin çocuklarına başka bir dinin öğretisi olan yogayı öğretme yetkisini vermişti. Bu çifte skandalı ise Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü Anıl Yılmaz’ın, “Bakan adına” imzaladığı ve “Fit21 By Ece Vahapoğlu” firmasının çocuk yogası etkinliğine dair tüm illere gönderilen resmi yazıdan öğrendik.
Tepkiler haliyle çığ gibi düştü. Alimler Birliği bile açıklama yaptı. Yoga eğitimi çalışması da hızlıca geri çekildi. Anadolu Ajansı’nın duyurduğu haberde, “Bakanlık yetkililerinden edinilen bilgiye göre, MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri (YEĞİTEK) Genel Müdürlüğü tarafından 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı ikinci dönemini kapsayan ve öğrencilerin gönüllü katılım esası dikkate alınarak onay verilen “Ece Vahapoğlu ile Çocuk Yogası” etkinliğinin izni iptal edildi” denildi. Başka da bir açıklama yapılmadı. Başka bir dinin öğretisi olan yoganın okullarda eğitim olarak verilmesi kararı nasıl alındı? Ece Vahapoğlu’na her okula girme ve eğitim verme yetkisi nasıl verildi? Ece Vahapoğlu’nun eşcinselliği teşvik eden bir kitabı olmasına rağmen, bir rol model olarak çocukların karşısına çıkarılmasının sakıncaları Türkiye’nin eğitiminin emanet edildiği kurumda hiç mi düşülmedi? Bu sorulara yanıt verilecek mi bilmiyoruz.
Diğer yandan yoga eğitimi kararının MEB’deki bir daire başkanın hüneri olduğunu öğrendim ben. Bu da başka bir sorun. Son iki ayda meydana gelen üç olay da MEB’de ciddi sıkıntılar olduğunu ve bir yönetim boşluğunu gösteriyor. Açıklamaları, eleştirileri, geleceğe dair düşünceleri ile Milli Eğitim konusunda büyük bir heyecan oluşturan Bakan Ziya Selçuk’un etrafında bir şeyler dönüyor. İyi niyetle söylüyorum. Bakanlığın çok ciddi bir iletişim sıkıntısı var ve kurum, başına buyruk işlerin yapıldığı teşkilat izlenimi veriyor.
CHP’li eski vekilden itiraf ve ihbar yerine geçecek sözler: FETÖ’YE OY VERİRSİNİZ
Eski CHP Antalya Milletvekili ve DSP Muratpaşa Belediye Başkan Adayı Yıldıray Sapan, “Bu CHP’ye oy verirseniz FETÖ’ye oy verirsiniz” dedi. Sapan, Muratpaşa Belediyesi önünde yaptığı açıklamada, CHP’nin birileri tarafından çizgisinden saptırıldığını söyledi. “CHP’de tuhaf şeyler olmaya başladı” diyen Sapan, CHP’ye FETÖ’den adamlar geldiğini söyledi. CHP’deki cumhuriyetçilik ve laiklik gibi kavramların yok olmaya başladığını belirten Sapan, CHP’yi hangi güçlerin yönettiğinin belli olmadığını vurguladı. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın FETÖ’nün sözde belediyeler imamı olduğu iddiasıyla cezaevinde bulunan Erkan Karaarslan ile iş yaptığını öne süren Sapan, başkan seçilmesi halinde belediyeyi FETÖ’den temizleyeceğini, Antalya’nın caddelerinde çöp yığını olmayacağını, vatandaşların belediye başkanı ile istediği zaman görüşebileceğini, daha mutlu bir ilçe kuracaklarını kaydetti.
Milli duyguların sesiydi…
Ülkücü camianın önemli isimlerinden, Ozan Arif adıyla bilinen şair ve sanatçı Arif Şirin Samsun’da 69 yaşında vefat etti. Bir süredir kanserle mücadele eden Şirin’in cenazesi, Samsun’daki Büyük Cami’de kılınan cenaze namazının ardından defnedildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalan sanatçı, 1991 yılına kadar sürgünde vatan hasreti çekmişti. Arif Şirin’in oğlu Mehmet Alp Şirin, babasının yakın arkadaşları yurt dışından geleceği için cenaze töreninin cumartesiye alındığını belirterek “Acımız büyük. Babamın çok arzusu vardı. Millet ve vatan için daha iyiyi, daha güzeli istedi, hayali buydu” ifadelerini kullandı. Aşık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan Ozan Arif, 1980 öncesinde verdiği konserlerde defalarca saldırı girişimine uğramış, tehditler almıştı. Bir konseri sırasında uğradığı bombalı saldırıdan kıl payı kurtulmuştu.
“Cesedini tandıra attılar”
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce yayımlanan 2018 yılı faaliyet raporunda, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bugüne kadar bilinmeyen detaylara yer verildi. İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan tarafından basına tanıtılan raporda, Cemal Kaşıkçı’nın maaşının infaz edildikten sonra parçalara ayrılıp yakılmış olabileceği imasında bulunuldu. Raporda, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu konutunda 2 su, bir doğalgaz kuyusu ve odunla ateşlenebilen bir tandır bulunduğu belirtildi. Raporun “İnfazdan sonra tandırı yaktılar” başlıklı bölümünde şu ifadelere yer verildi: “Çifte ateşle ısı değerini bin dereceye yükselten bir tandır… O ısıda DNA’dan tek bir zerre bırakmayacak bir tandır…” Bölgede yapılan araştırmalarda infaz timinin Kaşıkçı’yı öldürdükten sonra konuta ünlü bir restorandan 32 porsiyon pişmemiş et sipariş edildiği aktarılan raporda, “İster istemez akıllara birçok soru daha takılıyor. Tandırda et pişirmek önceden yapılan planların bir parçası mıydı? Elbette bu sorular aydınlatılacak. Araştırmalar henüz sonuçlanmış değil” ifadelerine yer verildi.