HDP Eşgenel başkanı: ‘Güneydoğu Türklerin değil İsrail’indir’

HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Mardin Kızıltepedeki mitinginde gerçek niyetlerini ifşa eden sözlere imza attı. Temelli’nin “Bugün Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar vadedilmiş topraklar. Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular” sözü, HDP’nin “Kürt devleti kuramadık, bari Büyük İsrail projesine dahil olalım” düşüncesinin bir yansıması mı? Aslında bu çok da yeni bir soru değil. 1990’lı yıllardan bu yana dillendirilen, hakkında kitaplar yazılan bu meseleyi Temelli’nin sözleri bağlamında konunun uzmanlarına sorduk. Çıkan ortak bir görüş var: Kürtler kıskaca alındı, Avcı Siyonistler, Kürtleri siyasi emellerine av yapıyor. Yani Kürtler, Kürt bile olmayan bir terör örgütü ve onun siyasi uzantısı bir parti eliyle Büyük İsrail projesine meze ediliyor…

Nil’den Fırat’a Büyük İsrail projesi yani Arz-ı Mevut, hahamların kafalarına göre yazdığı Tevrat’ta yazan ‘Vadedilmiş Topraklar’ meselesini yerel seçim sürecinde HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli yeniden dillendirdi. Aslında ‘Büyük İsrail projesi’ ve Kürtlerin bu amaç uğruna “av” olarak kullanılması çok da yeni bir mesele değil. Ama dedik ya, bu sözler HDP’li Temelli tarafından bir kez daha malumu ilam oldu. Kürtlerin temsilcisi olduğunu ileri süren partinin hele de yerel seçime gidilen bir süreçte oy toplama aracı olarak kullandığı sanılsa da işin
gerçeği Büyük İsrail hedefine hizmetin de ifşasıydı.

Gerçek Hayat’ın 884. sayısındaki “Vadedilmiş topraklarda Kürtlere yer yok” başlıklı dosya haberimizdeki şu bölüm her şeyi özetliyor: “Kürt’ten fazla Kürtçülük yapmak, Netanyahu’ya özgü bir durum da değil. İsrail kamuoyu neredeyse blok halinde aynı fikirde.

İsrailli eski bakanlardan, Netanyahu’nun en büyük rakibi olarak gösterilen Gideon Sa’ar, düzenlediği basın toplantısında şunları söylüyordu: Bölgenin bizim gibi azınlık unsurlarından olan Kürtler, geçmişten bu yana İsrail’in en güvenilir, en uzun süreli müttefikleri olageldiler.
Ayrıca haritaya iyi bakılırsa Kürtlerin bölgede radikal İslam’ın yayılmasını engelleyecek bir baraj olduğu görülebilir. Kürtler hiçbir zaman İsrail karşıtı, Siyonizm karşıtı bir çizgiye girmediler. Yahudi toplumu ve İsrail devletiyle iyi ilişkileri sürdürmeye devam ettiler. İsrail hükümeti, ABD içerisindeki baskı unsurlarını kullanmalı ve milli mücadele verdikleri son derece kritik şu anda Kürtlere payanda olmalı.”

Gerçek Hayat olarak, HDP’den Siyonistlere ‘emrinizdeyiz’ manasındaki tepki çeken açıklamasını gazeteci, siyasetçi ve akademisyenlere sorduk.

Oya Eronat: Kürtler izin vermez

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat: “Sezai Temelli’ye bir görev verilmiş herhalde, kendisine verilen görevi yapıyor. Bu görev HDP’de kaç kişiye verilmiş, komple HDP’ye mi verilmiş bilemem ama Temelli’nin böyle bir misyon yüklendiği çok açık bir şekilde ortada. HDP içinde şu an Siyonizm’in temsilcisi durumunda. Zaten dikkat ederseniz kendisi Kürt de değil. Bunların amaçları farklı. Hiçbir zaman Kürtlerin hakları bunların amaçları olmadı. Kürtlerin haklarını en çok savunduğunu söyleyen bu insanlar, en çok zararı yine Kürtlere verdi. Vadedilmiş topraklar meselesi, yılların projesi. Kalkıp, Hz. Musa’nın adını söylüyor, vadedilmiş bu toprakları aramak için çok uğraştı, burası vadedilmiş topraklar diyor.

Hiçbir Kürt ayrı bir devlet zihniyetinde değil, belki çok radikal, çok cüzi bir kesim olabilir ama hiçbir Kürt ayrılmak istemez bu ülkeden. Bir Kürt devletini Barzani kurdu ve referanduma gitti ama kimse onu tanımadı. Onu bu yola teşvik edenler, o ülkeyi tanımadı ve onu ortada bıraktı. Ben bir Kürt devleti kurma amacında olduklarına inanmıyorum. Sebebi de Kürtler buna izin vermeyecek olması. Kürtleri iyi tanıyorlar ama biz de iyi tanıyoruz. Ben bunun proje olduğuna inanıyorum. Bu proje çok eski bir proje. PKK’nın da Siyonizm’e hizmet etmek amacıyla kurdurulduğuna inanıyorum.

‘Cümleler Kürtlere ihanettir’

Onu dinlemeye gidenler o hava içinde bence bu söylenenleri anlamadılar. Onu dinlemeye gidenler heyecana, coşkuya kapıldılar belki beklemekten yoruldular ne demek istediğini anlamadılar. Bir mitingde de ‘bekâ sorunumuz var mı’ diye halka sorduklarında, halktan ‘var’ cevabını almışlardı. Vadedilmiş topraklar sözünün dinleyen topluluk tarafından çok anlaşılmadığını zannediyorum. Çünkü Kürtler Sünni Müslümanlardır. Vadedilmiş topraklar kime vadedilmiş, kim vadetmiş? Bu topraklar bedeli kanla ödenmiş bir vatan.

Grup başkanvekilimiz Mehmet Muş bir tweet attı. Onun altındaki yorumlara göz attım, insanlar savunmaya geçmiş. Savunurken de öyle demek istemedi, şöyle demek istedi çarpıtıyorsunuz demişler. Yani kabullenmek istemiyorlar. Bu cümleler tam bir ahlâksızlıktır ve Kürtlere ihanettir. Bunların yaptığı bir değil, iki değil… Yıllardır bunlarla mücadele veriyoruz.”

Yaşar Yıldırım: Haç ile Hilal’in mücadelesi sürüyor

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım: HDP’nin Kandil’in yani PKK’nın partisi olduğu tartışılmaz. Onlar da bunu kabul ediyor. PKK, modern haçlı seferlerinin Türkiye üzerine gönderdiği öncü kuvvetlerdir. Haçlıların bin 500 senedir bu coğrafya üzerine yaptığı seferler vardır. En son silahlı olarak 100 yıl evvel geldiler, Çanakkale’den geri gittiler. O günden bugüne kadar gerek FETÖ eliyle gerek PKK eliyle, kendileri herhangi bir kurşun sıkmadan, bizi bize kırdırma yolunu seçtiler. PKK 40 senedir bu ülkede kan emiciliği yapmaktadır. PKK’nın kuruluş amacı 1978’de ilk yaptığı kurultayda açık ve nettir. Bu topraklar üzerinde İran, Suriye, Türkiye ve Irak topraklarının üzerinde “büyük Kürdistanı kurmak. Anadolu coğrafyasının da bir özelliği vardır son 200 yıldır Abdülhamid’den bu yana dininden diyanetinden dolayı yurdundan çıkartılan dünyada ne kadar mazlum insan varsa geldiği yer burasıdır, güvenli limandır. Haç ile Hilal’in mücadelesinde bu coğrafya en güvenli limandır ve Hilal’in temsilcisi bu coğrafyadır, Türkiye’dir. Haç’ın galip çıkması için Hilal’in güvenli limanını, en muhkem kalesini yıpratması, bölmesi gerekir.

İsrailoğulları ve Hristiyanlar hep iş birliği içindedirler, hep paslaşırlar. Ortak hedefleri de bu coğrafyadır. Dolayısıyla Temelli de PKK’nın bu Haçlı seferlerinde üstlendiği misyonun bir ileri aşamasında İsrail’in dünyada en büyük arzusu olan bu vadedilmiş toprakları ele geçirmenin bir adımını atmıştır. Meşru hale getirmiştir, tartışmaya açmıştır.

‘Temelli oyunun parçası’

Bir şey tartışmaya açılıyor, sonra söz maksadını aştı, biz bunu kastetmedik deniliyor, şu deniliyor, bu deniliyor. Temelli değil midir ‘Kürdistan’da bütün belediyeleri alacağız, batıda MHP ve AK Parti’ye kaybettireceğiz’ diyen? Orada kendisine göre Kürdistan diyerek bir tablo çizmiştir. Türkiye’de Kürdistan kurulursa bu kimin işine gelir? Bu Yahudilerin, Hristiyanların işine gelir. İsrail’in PKK’lı ve HDP ’lı Kürtler ile olan ilişkilerini biliyoruz. Onlar da Kürtleri bu mânâda kullanmaya çalışıyorlar. Hem Türkiye Kürtlerini, hem Irak’taki Kürtleri… O bölgede bir Kürdistan kurulması hayalini tetikleyen körükleyen lojistik destek veren İsrail ve Amerika’dır. İsrail, Amerika’nın Ortadoğu’daki en stratejik ortağıdır. Her türlü desteği ona verir. Böyle bir organizasyon var. Bu coğrafyanın böyle bir kaderi var. Bu bin yıl evvel de böyleydi bin yıl sonra da böyle olacak.

Sezai Temelli ve ekibi bu oyunun bir parçasıdır ve bu oyunu devam ettireceklerdir. Bugünün işi değildir bu. Dağda ciddi şekilde terörün beli kırıldı. Türkiye Cumhuriyeti devleti gücünü kuvvetini gösterdi. O bölgeye ciddi bir esenlik geldi. HDP de o bölgede seçimi kaybetti. Bunlar önemli işaretler. Siyaseten de HDP’ye destek veren CHP’dir. Onları meclise sokan, onları meşru hale getiren ve şımartan da CHP’dir.

Müfid Yüksel: Temelli bir proje!

Sosyolog-yazar Müfid Yüksel konu hakkında şunları söyledi: “Kürtlerde bir Filistin karşıtlığı körükleniyor, iki taraf da birbirini besliyor. Sezai Temelli’nin yapmaya çalıştığı şey, Kürtler içindeki tepkiyi arttırmak. Kürt-İsrail ilişkileri bir tepkiye dayanıyor, öteden beri böyle bir durum var. Kürtler içerisinde daha önce Baas Partisi, Saddam dönemi ve Halepçe katliamından kaynaklanan travmanın getirdiği reaksiyonlar var. Bu reaksiyon üzerinden bir proje yapılıyor. Bu projeyle Kürtleri, İsrail ve Siyonizm’le müttefik hâle getirmeye çalışıyorlar. Sezai Temelli, sözlerinin bilinçli seçilmiş olduğu belli. Temelli Kürt değil, sol Marksist gelenekten gelen biri. İlginçtir Fakat böyle bir çizgiye kayıyor. Proje olarak Kürtleri, Musevilere İsrail’e yakınlaştırıp İslam dünyasından tamamen koparmaya yani din karşıtı olmaya yönelik bir operasyon.

İsrail’de, El Halil’de ve Kudüs’te yaşayan Kürtler var. Bunlar eskiden oraya gitmiş olan Kürt ailelerin torunları. El Halil Filistin belediye başkanı Kürt asıllı. Şimdi bütün bunları düşünerek meselenin üzerine gitmek lazım. Evet Kürtleri İsrail’le müttefik hâle getirmek istiyorlar. Hatta zamanında Türkiye’deki Yahudilere Türk Musevisi, Kürt bölgelerinde yaşayan Yahudilere Kürt Yahudisi deniliyordu. Kürt asıllı Musevilermiş gibi lanse ediliyordu. İstanbul’daki Museviler İbranice bilmez Türkçe konuşur. Ama Türk değil onlar, Yahudi. Bu durumları kullanarak, Kürtleri İsrail kampına, Müslüman toplulukların aleyhine çekmeye çalışıyorlar. Bunu PKK aracılığıyla yapıyorlar. Bu tür projeler yeni değil, 1990’lardan beri yoğun şekilde yapılıyor.

Son zamanlarda etkisinin artmasının nedeni PYD meselesi ve Cumhur İttifakı’nın etkisi. Kürt nüfus yoğunluklu 5 il, AK Parti’ye geçiyor. Bu da büyükşehirlerdeki PKK’lıları etkiliyor ve daha tepkili oluyorlar. Siyaset dindar Kürtleri yeterince yanına çekemiyor. Bu hususta önemli eksiklikler var. Toplumsal-psikolojik tercihleri dikkate almak lazım. Yani Kürtlerin İsrail kampına sürüklenmesine yol açan ve öteden beri bilinen projelere su taşımamak lazım. Temelli de bir proje adamı ve bu sözleri söyleyerek projenin içinde olduğunu gösterdi.”

Ali Semin: Toprak vadedilmez, savaşarak alınır!

Ortadoğu uzmanı ve BİLGESAM Araştırma Koordinatörü Ali Semin: “Golan tepelerinin îmâsından ziyâde siyaset ve PKK terör örgütü bağlamında Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de devletleşme hareketi olarak karşımıza çıkan bir Kürt hareketi var. Bunlar özgürleşmek ve devletleşmek hedefleri olduklarını kamuoyuna yıllardır söylüyorlar. Barzani’nin 25 Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta yaptığı bağımsızlık referandumu bu devlet kurma fikrinin mümkün olmayacağının, tepki vereceklerinin ve birlikte hareket edeceklerinin göstergesiydi. ‘Vadedilmiş toprak’ diyorlar, bir kere bu toprağı size kim vadetmiş? Ayrıca toprak vadedilmez, alınır! Savaşırsınız alırsınız. Kürtler bunu yıllarca denedi.

Irak hükümeti 1970 yılında Kürtlere özerklik ve kültürel haklar tanıdı. Sonra ellerinden tamamen alındı. Sovyetler Birliği’nin desteğiyle ‘Mahabad Devleti’ kuruldu, o da yaşamadı. Yerel seçimler ve gerçekliğe baktığınızda, bir Kürt devletinin imkânsız olduğunu ancak bu Kürt devletinin kurulmuş bir İsrail devletiyle, İsrail adı altında birleşebileceğini gösteriyor. ‘Vadedilmiş topraklar’ dediği budur. Kime kim vadetmiş? Bir Kürt ‘vadedilmiş topraklar’ diyemez, zira bu Yahudi lobisinin dillendirdiği bir kavram. Pratiğe dönüştürüldüğü zaman bu durumun kanla, iç savaşla sonuçlanacağını herkes çok iyi bilir. Bunu İsrail bile göze almazken Sezai Bey’in yani HDP‘nin göze alması da çok şaşırtıcı. Hangi güce güvenerek söylendi sormak lazım.

‘Kürtler hayal kırıklığına uğratılıyor’

Nil havzasının dâhil olduğu jeopolitik bir coğrafyadan bahsediliyor. Vadedilmiş topraklar sözü, aslında Kürtleri hem hayal kırıklığına uğratıyor, hem de Kürt siyasal yapısının ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. Yerel ve genel seçimleri kaybetmiş bir partinin ‘vadedilmiş topraklar’ argümanıyla karşımıza çıkması, biraz da husumete uğradığını gösteriyor. Vadedilmiş topraklar diyerek mi Kürtleri kazanacaklarını düşünüyorlar? Zaten ‘İsrail’le birleşeceğiz’ sinyali vermek Kürtleri çok farklı bir nokta iter. Bu tarz söylemlerle yerel seçimleri kaybederken, Kürt toplumunu da kaybetmeyi göze alıyorsunuz. HDP siyasi hareketin, açıkça sona geldiğini söyleyebilirim.

Vadedilmiş topraklar demek İsrail demek. Siz yıllardır ‘Kürt devleti kuracağız’ derken, şimdi ‘İsrail’le yetinin’ diyorsunuz. Kendi kararlarıyla çelişiyorlar. Buradaki temel faktör, devletle güneydoğudaki Kürt aşiretlerin iş birliği içinde olması. Büyük bir toprağa vadedilmiş topraklar derseniz kimse size inanmaz. Bunu kim söyletmişse hata yapmış. Yerel seçimden bir devlet kurma yorumu çıkarmak doğru değil.”

Vahdettin İnce: Amaca doğru adım adım

Siyasetçi yazar Vahdettin İnce: “HDP eş genel başkanının sözleri Batı açısından ‘şark meselesi’nin devam ettiğini gösteriyor. Bu sözleri ve benzeri siyasî tutumları anlamak için ‘şark meselesi’nin biz Müslümanlar açısından ne anlama geldiğini bilmek lazım. Çok eskilere dayanan bir proje, 300-400 yıl önce başlamış bir süreç. Önce müsteşriklerini gönderdiler. Bütün bir İslam âlemini didik didik ettiler. Her şeyi araştırdılar. Mezhepleri, dilleri, ırkları, coğrafyaları, karakterleri, kadim düşmanlıkları, çatışmaları ve daha pek çok şeyi incelediler. Sonra Londralarına, Parislerine, Berlinlerine, Brüksellerine döndüler. Bunları bilimsel disiplin ciddiyetiyle kuramlaştırıp bölgeye dair projelerini bunlara dayandırdılar. Müsteşrikleriyle gelirken, devşirdikleri bilgilerle geri dönerken ve akademyalarında bunları bilimsel disiplinlere dönüştürürken de tek bir amaçları vardı. Şark’ı, yani İslam âlemini kendi çıkarlarına göre şekillendirmek. Bu arada kültür ve medeniyet adı altında geri döndüklerinde inandırıcı olmak için de bu bilimsel kırıntılarını aramıza serpiştirdiler. Ürettiğimiz her şey bu yüzden onların amacına hizmet ediyor ya da onların amaçlarına hizmet ettiği oranda değer görüyor. Biz İslam âlemi olarak batının elinde bir nesneyiz. Kendi hayatımızın bile öznesi değiliz. 1. Dünya Savaşından sonra bu bilimsel hazırlıkların birer proje olarak pratize edilmesi için gerekli alanın açılması sağlandı. Hilafet kaldırıldı, coğrafya parçalandı. Adını sanını, ne tarihin ne coğrafyanın bilmediği ülkeler icat edildi. Herkese apayrı sorunlar icat edildi. Bu esnada amaçlarını da adım adım gerçekleştirdiler. İsrail’in var olması ve İsrail’in büyütülmesi bu projenin bir gereği. Suriye, Irak, Ürdün gibi hemen hemen tüm ülkelerin varlığı bu amacın yapı taşları. Arz-ı Mevut’un İsrail lehine gerçekleşmesi her birimizin bugün evimize dönmemizden daha garantidir bu yüzden. Dört yüz yıldan beri bütün hazırlıklar yapılmış. Yani bu bir boş tehdit değil. Ciddi ve bizim bu durumumuz devam ettikçe gerçekleşme ihtimali çok güçlü!

‘Kürtler kıskaca alındı’

Kürtler bu projenin gereği olarak ikili bir kıskaca alınmış. Önce Kemalist sistemin inkârcı, retçi, asimilasyoncu, katliamcı baskısı altında bunalmaları sağlandı. Daha sonra kurtarıcı olarak batının şark meselesine malzeme olmaları için Kemalizmin Kürtçesi olan bir yapının kucağına itilmeleri sağlandı. Bugün Türkiye’de yürütülen siyaset, Kürtlerin içinde olduğu bu alçak kıskacı maalesef fark etmiyor ve hâlâ Kemalist reflekslerle hareket ediyor. Neticede Siyonizm’in hizmetinde olduğunu gizleme gereğini dahi duymayan birileri Kürtlerin ana yurdunu arz-ı mevut olarak nitelendirebiliyor ve Kürtlerden hemen hemen hiçbir tepki çıkmıyor.”

Mehmet Fatih Can: Acele etmiyor, tatbik ediyorlar

Tarihçi Mehmet Fatih Can: “Vadedilmiş topraklar yani arz-ı mev’ud özel bir kavram. Yahudi Siyonizminin diline pelesenk ettiği ve amal-i milliyelerinin merkezinde olan bir söz. Bu söz, Yahudi tarihinde de çok önemlidir. Nil’den Fırat’a kadar toprakları içeriyor. Ne derler ‘dervişin fikri neyse zikri de odur!’ Temelli’nin belli ki bugüne kadar aldığı öğretilerle belirli bir zihniyeti var. O zihniyetin temel argümanını ağzından kaçırdı, HDP’nin siyasi çizgisini ve ajandasındaki son durumu ifşa etmiş oldu.

Geldiğimiz noktada Bölgede Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin de bazı parçalarını kapsayan bir ‘Judea-Kürt devleti projeleri’ olduğunu saklamıyor, hatta haritalandırıyorlar bile. Şu an PKK-YPG-HDP’nin emelleriyle, İsrail’in vadedilmiş topraklar ve ABD’nin oluşturmak istediği yeni mikro devletçikler projesi birbiriyle örtüşüyor. Temelli, vadedilmiş topraklar diyor ama kime vadedildiğini ya bilmiyor, ya zamirini saklıyor. Bir garabet ve tezat daha var ki laik hatta ateist bir yapının temsilcisi olarak ‘dinî’ bir kavrama yaslanarak meram ifade ediyor. Ayrıca ütopyaları faraza gerçekleşse bile Kürt kardeşlerimizi büyük İsrail projesine yem yapacaklarının ya farkında değil, ya da şuurunda. Lakin bununla ilgili şimdilik bir şey sızdırmamaya dikkat ediyorlar.

Diplomaside, ‘salam dilimi politikası’ diye bir kavram vardır. Salam kesme makinesi, salamı çok ince dilimler. Siz fark etmezsiniz bile salamın eksildiğini. Beynelmilel siyasette gasıp devletler de böyle, küçük küçük adımlar atıyor ve dünyanın tepkisine bakıyorlar. Hamlelerini bertaraf edecek kapasitede bir tepki, itiraz görünmüyorsa bir süre unutturulmasını bekleyip ikinci hamleyi yapıyorlar.

‘Kürtler av, İsrail avcı’

Bir de Kürt Yahudiler gerçeği var. Mesela İsrail’de yöneticilik yapmış, kuruluşunda rol almış Kuzey Iraklı Yahudiler var. Bunlar Kürtleşmiş Yahudiler. Kuzey Irak’la İsrail arasında çok öteden beri sıcak bir ilişki var ve bu ilişki hiç kesilmedi. Burada Kürtler av, İsrail avcı! Bölgede yaşayan Kürt halkı, bu oyunun pek farkında değil. Yönetici takımının çoğu ise devşirilmiş ve işlerin farkında. Çoğu zaten Kürt de değil. Bugün HDP hareketi içerisinde rol alan, PKK içerisinde rol alan kurucu ve idarî kadronun kahir ekseriyetinin Kürt ve Türk olmadıklarını biliyoruz.

Halkıni bizim bildiklerimizi, bilmelerini ya da okuduklarımızı okumalarını beklememiz mümkün değil. Bu işin arka planını muhtelif vasıtalarla çok iyi anlatmamız lazım. Osmanlı düzeninin ana unsurları olarak beş yüz sene bir ve beraber olduğumuz, kaynaştığımız bu insanların topyekûn ihanetleri asla söz konusu değildir. Bir etnik zehirlenme ve yakın tarihteki yanlış siyaset uygulamaları sebebiyle maalesef Sünni-Şafi nüfus kütlesinin bir kısmı kandırıldı. Dolayısıyla PKK-HDP’nin gizli ajandasıyla bölgedeki ve bölge dışındaki Kürtlerin anlam dünyası arasındaki çelişkiyi iyi anlatmamız; Kürt kardeşlerimizi PKK-HDP’nin tasallutundan ve temsil garabetinden kurtarmamız lazım. Tabii bunun için Amerika ve İsrail ajanlarının bölgedeki faaliyetlerinin ketmedilmesi ve PKK namlusunun gölgesinin bölgeden mutlak mânâda silinip insanların tam bir güven hissine kavuşturulması şart.”

Benzer konular