Uluslararası Mülteci Hakları Derneği UMHD’nin düzenlediği “Sınırsız Şenlik” programının 10. gününde yaklaşık 40 kişiden oluşan gönüllü grubuna eşlik etmek için gittik Suriye’ye. Savaştan çıkmaya çalışan bir ülkenin yeniden doğuş çabasına tanıklık etmek için. Çocuklarla buluştuk, onlar da çocukluğunu yaptı ve birden rengarenk oldu her yanımız. Gün boyu başlarını okşadık, yanaklarını sıktık. Birbirimize el sallayarak ayrılırken sevinç ve hüzün içimizde birbirine karışmıştı. Hem Suriye hem de Suriye’nin çocukları için umutlu ve de tedirginiz.
Suriye’ye ilk gidişimdi. Savaş yaşamış hatta yaşamakta olan bir ülkeye de ilk gidişimdi. Bu yüzden insanların yüzlerindeki ifadelere çokça ve merakla baktım, yapamayacağımı bildiğim halde ne düşündüklerini, ne hissettiklerini, neler yaşadıklarını anlamaya çalışarak. En çok çocuklarla birleşti gözlerimiz. Onlar sıcak bir gülüşe hemen içtenlikle cevap veriyorlardı. Yol boyu gördüğümüz tüm çocuklarla defalarca el salladık birbirimize. Öylesine her şeyden habersiz ama bir o kadar da her şeyin farkındaydılar.
TÜM GÜCÜMÜZLE SAHADA
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği UMHD’nin düzenlediği “Sınırsız Şenlik” programının 10. gününde yaklaşık 40 kişiden oluşan gönüllü grubuna eşlik etmek için gittik Suriye’ye. Son günlerde çatışmalar birçok bölgede sona erdi. Savaşın ilk günlerinden beri sivilleri korumak için elinden gelen tüm gayreti gösteren Türkiye, topraklarına geri dönen Suriyelilerin normal bir hayata başlayabilmeleri için de hem devlet kuruluşları hem de STK’larıyla sahada. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği bu STK’lardan biri. Fırat Kalkanı harekatı çerçevesinde terörden arındırılan bölgelerdeki çocuklara bir nebze olsun mutluluk verebilmek, onları eğlendirmek için ikincisini bu yıl gerçekleştirdikleri “Sınırsız Şenlik”i düzenliyorlar.
İKİ AYRI DÜNYA
Evraklarımızın kontrolünün ardından Öncüpınar sınır kapısından geçtik. Birden her şey değişti etrafımızda. Sanki binaların, külüstür araçların, ufak tefek bakkal dükkanlarının üstlerini bir toz tabakası kaplamıştı. Kilis’e ancak iki kilometre kadar uzaklıktaki bu yerleşim yeri ile aradaki fark anlatılır gibi değil. Sınırın hemen öbür yanında, Burseya dağının yanı başında Babüsselam Kampına uğradık ilk. Savaştan sınıra kadar kaçanlar bu kampa sığınmıştı. Savaşın ilk dönemlerinde can havliyle kaçanların sığınağı olan bu kamp, o günün şartlarında derme çatma imkanlarla kurulmuştu. Savaşın ardında bıraktıkları ilk burada çarptı yüzümüze. Küçük barakalardan oluşan kampta 7 yıldır yaşayan aileler var. Daracık sokaklar, derme çatma barakalar arasında yine de sürüyor hayat. Kampın yanındaki caminin minaresinden ezan sesi yükseliyor, bir araba, kamp sokakları arasında meyve sebze sattığını anons ederek dolaşıyor, daracık sokaklarda çocuklar koşuşturuyor…
KAMPTAN BAŞKA HAYAT BİLMİYORLAR
Buradan Siccu kampındaki anaokuluna doğru yola çıktık. Asfalttan yoksun, her araba geçtiğinde bir toz bulutunun yükseldiği yolun kenarlarında da savaştan kaçanların uygun buldukları yerlere kondurdukları çadırlar var. Ufak tefek dükkanlar yine yol boyunca sıralanmış. Yolda yer yer ÖSO askerlerinin kontrol noktalarına denk geliyoruz, zaman zaman da omzuna tüfeğini asmış, sıradan şekilde yürüyen sivillere. Anaokuluna ulaştığımızda çocuklar çocukluğunu yapıyor ve birden rengarenk oluyor her yanımız. Ufacık tefecik yavruların kara gözleri hiç yabancılamıyor bizi. Bu çocukların hepsi kampta doğmuş. Başka bir hayatı bilmiyorlar. Onları sevip okşayıp oradan El İman Kampındaki ilkokula geçiyoruz.
ÇOCUKLARIN ADI TÜRKİYE
Yolda yeni yapılan hastaneleri, sanayi sitelerini, okulları görüyoruz. Burada yeni bir hayatı yeşertebilmek için tüm bu çalışmalar. Köyler ve kasabalarda yıkılan evler, yol kenarında yakılmış araçlar hala göze çarpıyor ama yeniden inşa süreci başlamış. Azez’de bulunan El-İman kampındaki okulda Suriyeli öğretmenler görev alıyor. Maaşları MEB tarafından, PTT’nin açtığı şubeler vasıtasıyla yollanıyor. Okulda Suriye müfredatına uygun eğitim veriliyor. Kamptaki diğer okulla birlikte 1800 öğrencileri var. Sabah erkek öğrenciler, öğleden sonra ise kızlar eğitim alıyor. Burada İHH’nın hazırladığı, içinde kırtasiye malzemelerinin olduğu okul çantalarını tek tek öğrencilere dağıttık. Bu kampların ve okulların idaresi tamamen Türkiye’de, bölgeyi AFAD yönetiyor. AFAD bölgede çalışan sivil toplum kuruluşlarının çatı kurumu gibi hareket ediyor, ihtiyaçları tespit ederek yönlendiriyor. O yüzden yeni doğmuş bebeklerin bazılarının adı Türkiye, bazılarının adı Afad. Sidra, Şahid, Emine, Sena… Belirsiz geleceklerini inşa etmek için okuldalar. Hepsinin hayali öğretmen ya da doktor olmak…
GÜN BOYU SINIRSIZ EĞLENCE
Son durağımız ise Bizaa ilçesindeki El Bab şehidi Binbaşı Bülent Albayrak’ın adını taşıyan okul. Sınırsız eğlence çocuklar için bugün bu okulun bahçesinde yaşanıyor. Bizaa ilçesi geçen yıl Özgür Suriye Ordusu tarafından DEAŞ’tan geri alınmış. El Bab’ın 2 kilometre doğusunda, Türkiye-Suriye sınırına 30 kilometre uzaklıkta yer alan Bizaa kasabası Esed ve PYD güçlerine de sınır noktasında. Şenliğin yapıldığı okul El Bab şehidimiz Şehit Binbaşı Bülent Albayrak’ın adını taşıyor. Okula vardığımızda bine yakın çocuk okulun bahçesinde, Türkiye’den gelen UMHD gönüllü ekipleri ile sahnedeki dans gösterisine eşlik ediyordu. Şenlikte sokak oyunları, filmler, gösteriler, deney atölyeleri ve yarışmalar düzenleniyor. Akrobasi, ateş püskürtme, jonglör gösterilerini çocuklar ilgiyle izliyor.
TÜRK BAYRAKLARINI GÖĞÜSLERİNE SAKLIYORLAR
Yanımıza yaklaşıp tokalaşanlar, Türkçe konuşanlar var. Bazıları bir süre Türkiye’de kalmış, sonra buraya geri dönmüşler. Bu esnada öğrendikleri güzel Türkçe ile sohbet ediyorlar. Bazı çocuklar şenlik için asılmış küçük Türk bayraklarını almak istiyor. Sonunda da amaçlarına ulaşıyorlar. Ne yapacaklarını merak ediyorum. Hepsi özenle bayrakları katlayıp ya ceplerine koyuyor ya da göğsüne saklıyor. Gözümde evlerinin bir köşesine yerleştirilmiş Türk bayrakları canlanıyor. Evet, Türk bayrağı bu çocuklar için Suriye bayrağı gibi değerli. Gün boyu eğlenen çocuklara günün sonunda derneğin hazırlamış olduğu, içinde kırtasiye malzemelerinin bulunduğu heybeler dağıtılıyor. Birbirimize el sallayarak ayrılıyoruz. Sevinç ve hüzün içimizde birbirine karışmış, hem Suriye hem de Suriye’nin çocukları için umutlu ve de tedirginiz.