Despot yönetimler ve uyduruk müfredat bizi ayıramadı

İbtisam Şakuş kimdir

Aslen Lazkiye şehrinin kuzeydoğusuna düşen, 27 km uzağındaki El Hafa kasabasının Cenkil köyünden bir yazar ve aktivist. Babası havalimanı görevlisiydi. Bu nedenle çocukluğu ve ilk gençliği Hama şehrinde geçti. Babası emekli olunca köyüne döndü ve liseyi kendi memleketinde okudu. Arap dili bölümüne kayıt yaptırdığı halde büyükleri izin vermediği için üniversiteye gidemedi. 2012 yılının Haziran ayında Esed rejimine ait askerler köyünü işgal etti. Rejime ait gazeteler, dergiler ve televizyon kanalları ondan kendileri için çalışmasını yapmasını talep ettiler ancak bu talebe olumlu cevap vermedi. Esed rejiminden kaçmak için yollara düştü. Zaten başka bir seçeneği kalmamıştı. Ya rejimin satın aldığı kalemlerden biri olacaktı, ya da tutuklanıp cezaevine atılacaktı. Toplamda yayınlanmış 20 eseri bulunan yazarın romanlarından biri “Ayak Sesleri” adıyla geçen sene Türkçe’ye çevrildi.

Kendini nasıl tanımlarsın?

Herkesin onurlu bir hayatı hak ettiğine inanan Müslüman bir kadın.

Yazma yeteneğin ne zaman ortaya çıktı? Eserlerin hakkında biraz bilgi verebilir misin?

İlk olarak 1994 yılında yazmaya başladım ve ilk yazdığım öykü, “Umudun doğuşu” ödül aldı. Bu da bana yazma konusunda cesaret verdi. Şimdiye dek kısa hikâyelerden oluşan 10 kitap yazdım. 9 adet romanım ve bir de çocuklar için hikâye kitabım var.

Romanlarından biri “Ayak Sesleri” adıyla Türkçe’ye çevrildi. Niçin diğerleri değil de bu roman? Bir de bu çevirinin ne tür yankıları oldu?

Bu roman, Suriye’den Türkiye’ye göç maceramı, yolda yaşadıklarımızı anlatıyor. Türklerin bizi çadırkentlerde misafir edişini… Bu tercüme, beni Türk kültür camiasına takdim etmiş oldu. Türk kardeşlerime belki de hiç bilmedikleri, medyanın onlara hiç anlatmadığı bazı gerçekleri göstermeye çalıştım.

Çadırkent sakini olmak yazma noktasında besleyen bir şey mi? Yazma fırsatı bulmak burada lüks mü?

Burada yaşadığın her an aslında yeni bir hikâye. Hayatın zor yanıyla yüzleşmiş, acılarla dolu bir kalp taşıyanların burada umuda sarıldığına, başa gelen her şeyi hayra yorduğuna tanık oluyorsun. Genelde geceleri yazıyorum. Buradaki kültür merkezindeki görevim bittikten sonra.

Suriye devrimine niçin ve ne zaman katılma kararı verdin?

Halkımız uzun zamandan bu yana devrimi bekliyordu zaten. O günün bir gün geleceğini biliyordu. Bununla sadece kendi Sünni köyümü değil, çevremizdeki Alevi köylerini de kastediyorum. Sünnisi, Alevisi hepimiz farkındaydık böyle gitmeyeceğinin. Peki, ben nasıl mı katıldım? Bu soruya cevap vermeyeceğim. Baştan beri tüm yazdıklarım bu boyun eğişe bir itirazdı zaten. Bir başkaldırıydı.

Mısır’daki konforlu bir evi terk edip yoksul bir çadırkentte yaşamayı tercih ettin? Pişman mısın?

Eğer pişman olacak bir şey varsa Mısır’daki o konforlu evde ziyan edilen zamana dair bir pişmanlıktan bahsedebilirim. Benden beklentileri olanların hesapları boşa çıktı. Bana gelince, benim de bir kazancım olmuş değil.

Çadırkent içerisinde bir kültür merkezi inşa ettin? Nedir bunun hikâyesi?

Çadırkente ilk ayak basmamla oluşan bir fikirdi bu. Burada ikamet eden herkese ulaşmanın tek yolu buydu. Merkezdeki bazı kitapları İstanbul ve Gaziantep’teki fuarlardan temin ettik. Mısır’dan ve hac dolayısıyla ziyaret ettiğim Suudi Arabistan’dan getirdiklerim de mevcut. Ancak kitapların çoğu Giysa el Alebi hanımefendinin hediyesidir. Allah rahmet eylesin, eşi vefat edince kitapları merkezimize bağışladı. Yardım konusuna gelince, kendi insanımızın gayretleri var bu işin arkasında. Dostlarımızdan küçük miktarda bağışlar geliyor ve biz bununla uzun süre idare etmenin yollarını arıyoruz. Merkezimizin buradaki işlevini önemsiyoruz. Verdiğimiz kültürel eğitim ekmek kadar değerli. Okuldan kaçma eğilimi gösteren gençlere dönük programlarımız var. Ayrıca yaşı 10’a geldiği halde okula gidemeyen bir kitle söz konusu. Bu çocuklar bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Çünkü geleceğimiz tehlike altında. Şimdi bir şey yapılmazsa, büyüdüklerinde hem kendilerine zarar verecekler hem de onlara gıda ve emniyetli bir ortam sağlayan Türk toplumuna. Bunun önünü almaya gayret ediyoruz.

Yaptığınız etkinliklerden bahseder misin?

Sürekli okuma-yazma kurslarımız var. Okuldan kaçan çocuklara okulu, okumayı sevdirecek bir eğitim programımız mevcut. Şu ana kadar 6 kur düzenledik. Yedincisi yolda. Kadınlara dönük hastabakıcılık ve ilk yardım kursu veriyoruz. Gençlerle tiyatro yapıyoruz. Yazma, yönetme ve temsil tamamen ekibimize ait. Merkez dâhilinde ödünç kitap veren bir kütüphane açtık. Hastabakıcılık ve ilk yardım kurslarımız kadınlarımızın kendine duyduğu güveni daha bir artırdı. Merkezimize rağbeti çoğalttı. Okuldan kaçan pek çok öğrenci, verilen eğitim sayesinde düzenli olarak okula gidip gelmeye başladı. Gençler etkinliklerimize katılmaya can atar hale geldi.

Suriyeli kadının yeri tam olarak neresi bu etkinliklerde?

Neredeyse tamamında Suriyeli kadının imzası var. Okullardaki öğretmenler kadınlarımız. Hıfza çalışan Kur’an talebelerinin başındaki hocalar yine onlar. Yetim çocuklara dul kadınlarımız annelik ediyorlar. Kuşkusuz daha fazlası olmalı.

Kültür ve eğitim açısından çocuklara ne şekilde yardım edilebilir? Bu tecrübeyi diğer çadırkentlere aktarmak mümkün olabiliyor mu?

Çadırkentte yaşayan çocuklar tamamen yapay bir ortamda, toplumdan izole bir şekilde yaşıyorlar. Daha küçük olanın aldığı hasar daha büyük oluyor. Çöp arabasının peşinde oradan oraya koşturup duruyorlar çünkü başka bir vasıta görmüş değiller. Onlar için civardaki şehir merkezlerine gezi düzenlemeyi planlıyoruz. Caddeleri görsünler, çocuk parklarını görsünler, gerçek hayat nasıl yaşanıyor onu görsünler. Okullar da artık kuru bir müfredatın öğretildiği yerler olmaktan çıkmalı. Çocukların gerçek anlamda eğitim aldığı, terbiye gördüğü mekânlar haline gelmeli. Buradaki tecrübenin bütün çadırkentlere aktarılması elbette temenni ettiğimiz bir husus. Asıl hedef Suriyelilerin yaşadığı bütün şehirlere ulaşabilmek… Okullarla birlikte çalışan kültür merkezlerine ihtiyacımız var. Hayatın zorluklarıyla başa çıkabilen, kendi ülkesini yeniden inşa edecek bir gençlik, yeni bir nesil bizim hedefimiz.

Suriyeli kadının buradaki rolü ne olmalı, bugün ne durumda?

Hayatın içerisindeki rolü büyük. Bu aşamadaki rolü de. Erkeklerin cephelerde şehid olduğu, tutuklanarak gözden kaybolduğu bir ortamda hayatın bütün yükü kadınların omuzuna bindi. Genç kızlar üniversite eğitimlerine devam edemediler. Yükleri elbette çok ağır ancak vatanını inşa edecek bir gençlik çıkacaksa bu kadınlarımızın eseri olacak. Babalarının niçin yanlarında olmadığını, başlarına geleni idrak edecek bir gençlik… Ulusal ve uluslararası düzeyde yaşananları doğru bir şekilde analize tabi tutacak bir gençlik…

Suriyeli bir aktivist ve yazar olarak Türk halkına ne söylemek istersin?

Türkler iyi bir millet. Yaradılışları itibariyle mü’minler. Çalışmayı seven, ülkelerini seven insanlar. Suriyelilerin Türk dostlarından öğrenecekleri güzel hasletler bunlar. İnşallah içimizden bazı aptalların yaptıkları nedeniyle hepimizi aynı kefeye koymazlar. Türk halkına bizim için yaptıklarından dolayı teşekkür ederim. Bize gösterdiği kolaylıktan dolayı Türk hükümetine de şükranlarımı sunarım. Bizler Osmanlı zamanında aynı bayrak altında yaşayan insanlardık. Despot yönetimler ve uyduruk tarih müfredatı bizi ayırmaya çalıştıysa da bakın yine birlikteyiz. Umarım Türk halkı ve İslam ümmeti yeniden layık olduğu mevkiye gelir.