Putin’in ülkedeki etnik azınlıkları doğrudan etkileyecek Rusça yasasını onaylaması, 35 resmi dilin bulunduğu Rusya’da, özellikle Kafkasları fena halde tedirgin etmiş görünüyor. Yasaya göre Rusça hariç ülkede kabul gören diğer 34 resmi dil, eğitim dili olarak seçmeli bir hale getirilip haftada iki saate indirilecek. Kuzey Osetya lideri Rusya’nın aldığı kararı tanımadığını açıkladı. Çerkes, Çeçen ve diğer Kafkas toplumlarından kararı kınayan açıklamalar geldi. Görünüşe göre Rusya, yeni bir Kafkas trajedisi peşinde.
Letonya hükümeti, 2018 yılının Nisan ayında eğitimde dil reformu ilan etti. Dil reformuna göre, 2021 yılının Eylül ayı itibariyle 16-18 yaş arasındaki gençler sadece Letonca eğitim görmekle mükellef olacak. Bu karara en büyük tepki Rusya’dan geldi. Rus milletvekilleri hükümete çağrı yaparak Letonya’ya yaptırım uygulanmasını talep etti. Zira nüfusu 2 milyon 200 bin civarındaki Letonya’nın dörtte birini etnik köken itibariyle Ruslar oluşturuyor. Resmi dil Letonca olmasına rağmen Rusların büyük kısmı halen kendi dillerinde eğitim alabiliyor. Rusya, AB üyesi olan Letonya’nın Rus azınlığa baskı uyguladığı görüşünde. Letonya’nın diğer Baltık ülkeleri Litvanya ve Estonya ile birlikte NATO’ya dâhil olmasıyla yıllardır yeterince gergin olan ortam, dil meselesi yüzünden daha da gerilmiş durumda.
Enteresan bir durum ise Letonya nüfusunun yüzde 13’üne denk düşen yaklaşık 300 bin Rus kökenlinin ülkede yaşıyor olmasına rağmen vatandaşlık alamıyor oluşu. Zira Letonya yasalarına göre vatandaş olabilmek için Leton dilini akıcı bir şekilde konuşabilmek gerekiyor.
Rusya’nın Letonya’ya gösterdiği tepkiyi anlamlı bulmak için kendi azınlıklarına tavrını ister istemez merak ediyoruz. Peki, ne görüyoruz?
Putin daha beterini yapıyor
Putin, “Rusya Federasyonunda Eğitim Üzerine Federal Yasa’da Değişiklik Yasası”nı 3 Ağustos 2018 itibariyle imzalayıp yürürlüğe koydu. Süreç yıldırım hızıyla işledi. 25 Temmuz 2018 tarihinde Parlamentonun alt kanadı Duma’dan geçen yasa, 28 Temmuz 2018 tarihinde Federasyon Konseyi’nde kabul edildi ve hemen Putin’in onayına havale edildi.
Yasa ne getiriyor? Rusça hariç ülkede kabul gören diğer 34 resmi dili, eğitimde seçmeli hale getirip haftada iki saate indiriyor. Rusça haricindeki resmi dilleri zorunlu eğitim dili olmaktan çıkarıyor.
Yasayı gündeme getiren isim, bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. Konu ilk kez geçen yılın Temmuz ayında Mari Cumhuriyetinin başkenti Yoşkar Ola’yı ziyaret eden Putin’in burada yaptığı bir konuşma ile kamuoyunun gündemine geldi. Rusça ile aynı statüde, ülkenin resmi dillerinden biri olan Marice’nin konuşulduğu bölgede, Putin yerel dilleri sert bir şekilde eleştirdi. Rusçanın ülkenin manevi temelini teşkil ettiğini, devletin dili olduğunu, başka bir dille değişilemeyeceğini belirtti. Etnik azınlıklara ait dillerin seçmeli olması gerektiği de ilk defa bu konuşmada dile getirildi.
Putin’i tanıyanlar için bu konuşma sürpriz olmadı. İktidarının ilk günlerinden bu yana Moskova’nın kontrolünü artırma çabasını gizlemeyen bir Putin portresine tanık oluyoruz.
Putin’in bu çabasına bir örnek Tataristan. 1994 yılında Yeltsin tarafından oldukça geniş bir özerklik verilen, kendi kaynaklarını kendisi işleten ve resmi dil olarak Tatarca’yı kullanan Tataristan özerk yönetimi, Putin döneminde bu yetkilerinden yavaş yavaş arındırılıyor. Kimi uzmanlar, Putin’in Mari’de yaptığı konuşmanın aynı zamanda Tataristan yöneticilerine bir çeşit uyarı anlamı taşıdığını ifade ediyor. Oysa dil yasası sadece Tatarları değil başka bölgelerdeki azınlıkları da etkiliyor. Örneğin Putin’in korkulu rüyası Kuzey Kafkasları. Kremlin’in yeni dil politikası, merkeziyetçi yaklaşımdan hazzetmeyen bölgede pek de hoş karşılanmıyor. Kuzey Kafkasya kimliğinin temellerini sarsmaya çalışmak, Rusya açısından ciddi riskleri de beraberinde taşıyor.
Tedirgin bir coğrafya
Putin 1999 yılında iktidara gelir gelmez İkinci Çeçen Savaşı’nı başlattı ve özgür Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti’ne kanlı bir saldırıyla son verdi. Rus askerlerinin Çeçenistan’da işlediği savaş suçları kimsenin umurunda olmadı. Ne bir uçtan diğerine bombalanarak darmadağın edilen yerleşim birimleri, ne kitlesel olarak öldürülen masum siviller dünyanın ilgisini çekti. Putin Kafkaslara en vahşi yüzünü gösterdi, benzer bir sürece yelken açmayı düşünenlere kendince cevap vermiş oldu.
Binlerce yıllık güçlü geleneklere sahip Kafkas halkları, Rusya’nın kültür hegemonyasına hiçbir zaman boyun eğmedi. Ancak Putin’in yeni dil yasası gündeme geldiğinde Kafkas temsilcilerinden hiçbir itiraz gelmemesi de ayrıca dikkat çekti. Bu bir sürpriz miydi? Elbette hayır. Yönetim kademesinin Putin’e satılmış isimlerden oluşması niçin şaşırtıcı olsun ki? Fakat halk temsilcileri aynı görüşte olmadı. Yasaya sivil toplum düzeyinde 12 etnik gruptan itiraz geldi. Bunlardan 5’ini Kuzey Kafkasyalı halkları oluşturuyordu. Kuzey Kafkasya halkı, kendi davasını satan yönetimleri sosyal medyadan “korkaklar” olarak niteleyip suçladı.
Osetya resti çekti
Çeçenistan’da öğretmenler, yasayı Rusya’daki azınlık dilleri için sonun başlangıcı olarak niteledi. Uluslararası Çerkes Organizasyonu, yasanın yürürlüğe girmeden önce feshedilmesi için çağrıda bulundu. İnguşetyalı sivil toplum temsilcileri, haklı bir şekilde Baltık devletlerinde yaşayan Ruslar için elinden geleni ardına koymayan Rusya’nın kendi azınlıkları söz konusu olduğunda daha beter bir ayrımcı tavra bürünmesini ikiyüzlülük olarak ilan etti. En anlamlı tepki ise Kuzey Osetya lideri Vyaçeslav Bitarov’dan geldi. Bitarov kararı tanımadığını, Oset dilinin ülkede zorunlu olarak okutulmaya devam edileceğini açıkladı. En ilginç tepkilerden biri de, Kafkas dilleri açısından oldukça kullanışsız bir alfabe olan Kiril alfabesinin artık terk edilmesi gerektiğini ifade edenlerden geldi.
Kafkas trajedisi Rusya ile başladı
Kafkasya, tarihi boyunca pek çok istila gördü, pek çok imparatorluk burada hâkimiyet kurabilmek için mücadele verdi. Pek çok kavim bu geçiş yolunu kullanarak başka coğrafyalara doğru yola koyuldu. Ancak binlerce yıllık Kafkasya tarihinde hiçbir yıkım, hiçbir tahribat Rusların yaptığıyla boy ölçüşemedi. Kafkas trajedisi, Ruslara karşı uzun yıllar süren destansı mücadelenin ardından 1864 yılında savaş kaybedilince başladı. Bölgenin en kalabalık, en köklü halkı Çerkesler, büyük bir soykırımla karşı karşıya kaldı. Koca Çerkes halkının kaderi ya sürgün ya da ölüm olmuştu. Yüzde 90’lara varan bir nüfus kaybı söz konusuydu. Çeçenler ve Dağıstan halkları da Çarlık Rusya’sının insanlık dışı uygulamalarından paylarına düşeni fazlasıyla aldılar. Sürgün ve ölüm sarmalından bir şekilde kurtulmayı başaranları, kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş olarak her türlü ayırımcılığa maruz bir hayat bekliyordu. Kafkasyalıların büyük kentlere yerleşmeleri yasaklanmış, birçok temel haktan faydalanmaları Rus yöneticilerin keyfi idaresine bırakılmıştı.
Sovyet idaresi daha iyisini getirmedi. 1922 yılında Stalin saçma bir kararla Çerkes halkını basit lehçe farklarını bahane edip Adige, Çerkes ve Kabartay olarak üçe ayırdı, böldü. İkinci Dünya Savaşı, Kafkas trajedisine yeni bir sahne ekledi. Kendisi de Kafkas kökenli olmasına rağmen Kafkas halklarının amansız düşmanlığını yapan Stalin, Çeçen ve İnguşların tümünü trenlere bindirip Orta Asya’ya sürgün etti. Karaçaylar ve diğer Kafkas toplulukları da Stalin’in sürgün furyasından kendilerini kurtaramadılar.
Çeçenceye hayvan dili muamelesi
Çeçenler, Stalin’in ölümünden dört yıl sonra 1957 yılında sürgün kararı kaldırılıp vatanlarına geri döndüklerinde, kendilerini adeta bir Rus denizinde damla olarak buldular. Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de o kadar çok Rus vardı ki 80’li yıllarda bile Çeçenler kendi aralarında dillerini konuşmaya çekinirlerdi. Sözde halkların eşitliğini savunan SSCB, bildiğin aşırı Rus milliyetçisi, faşist bir devletti o zamanlar. Yeni dil yasasını çıkartan Putin yaşı itibariyle o devirleri gördüğü için geçmişe özlem duyuyor olmalı. İşte size o yıllarda Kafkas dillerinin nasıl muamele gördüğüne bir örnek. Sovyetler Birliği döneminde Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de Çeçence konuşmayı göze alanlara Ruslar kendi dillerinde şöyle karşılık verirmiş: “Şu hayvan dilini bırak da medeni insan dilini konuş.”