Değil Osmanlı zamanında kullanılan Türkçe, 1970’lerde konuşulan Türkçe ile günümüz Türkçesi arasında bile karşılaştırılamayacak farklılıklar meydana geldi. Tahrifat, Kur’an-ı Kerim kaynaklı kelimelerden kurtulmak için batı lisanlarından kelimelerin Türkçeye dâhili ile başlamıştı. İşi öyle ileri götürdüler ki, Türk’ün kurtarıcı durumundaki “şey” kelimesini bile kullanmak yasaktı.
Türk Dil Kurumu (TDK)’nun ilk gününden bu yana hâlen de yapmaya devam ettiği gibi ipsiz sapsız sözde kelimeler uydurulup kullandırıldı. Türkçe’nin dil bilgisi bozuldu. ‘Müşahhas’ yerine somut’, ‘mücerret’ yerine de ‘soyut’ diye bir şey uydurdular. Neredeyse her kelime için aynını yaptılar. Kelime kelâmı, kelâm Kur’an’ı hatırlatırdı çünkü. Kelimeyi yasaklayıp ‘sözcük’ diye bir şey uydurup dayattılar. 1990’lara kadar Türkçe’nin tahrifine direnen dindar çevreler bile artık gerçek Türkçeden uzaklaştı. Bu da toplumun dinî mefhumlardan bihaber kalmasına yol açtı.
Geçen hafta “Kim bir milyon ister” adlı yarışmada bir akademisyene şu suâl yöneltildi: “Halk arasında, “saygın” anlamında kullanılan ifade hangisidir?” Şıklar ise muhteris, münhasır, mutabık ve mûteber idi. Tahmin ettiğiniz gibi akademisyen cevabı bilemedi.
Dil öyle sathî / sığlaştırıldı ki, insanın başındaki yüzlerce hâl için İngilizceden alınmış “stres” kelimesi kullanılır hâle getirildi toplum. Kadim Türkçe zarif bir lisandır ve onu kullanmak bir incelik ve nezaket gerektir.
Oysa “stres” Türkçe olmadığı gibi ruhî durumumuzdaki arzulanmayan hâli tam olarak tarife iktifa etmiyor. Çünkü bunun yerine Türkçeyi orta seviyede bilen bir kimse şu kelimelerden birini tercih edecekti. İşte Türkçeye sırf lisanı bozmak için dâhil edilmiş “stres” kelimesi yerine kullanılması gereken kelimeler:
– Acı
– Azap
– Bedbin
– Bezgin
– Buhran
– Bunaltı
– Can sıkkınlığı
– Dert
– Elem
– Endişe
– Eziyet
– Fütur
– Gam
– Gerginlik
– Gönül darlığı
-Hüzn (hüzün)
– Istırap
– İç darlığı
– Kasâvet
– Kasvet
– Kaygı
– Keder
– Melâl
– Melâlet
– Meşakkat
– Sancı
– Sıkıntı
– Sıklet
– Sızı
– Şevksiz
– Tasa
– Teessür
– Üzüntü
-Yeis
-Zahmet
Görüleceği üzere “stres” diyerek geçiştirilir hâle gelen ahvalî tarif için ne kadar çok kelime söz konusu. Aslında pek çok kişi bu kelimelerin kāhir ekseriyetini bilir, lakin lisana ehemmiyet vermediği için kullanmaz. Bazen de bize ait olmayan bir kelimeyi kullanmayı îtibar (uyduruk ifadesiyle statü) sayar.
Bizim kadim metinlerimizin irfan muslukları akmazsa hiçbir tavsiyenin hükmü yürümez. Bu yüzden kadim muslukların suları akıtılmalı. Eskiden Müslüman cemiyet için güzel sevaplardan biri, kuru çeşmeleri akıtmaktı. “Çeşme akıtmak” sadece bize has bir tabirdir. Ancak akıtılan çeşmeden içecek kişinin suya teşne olması gerekir. Belki yapmamız gereken şey, cemiyetimizin her bir ferdine teşnelik (susuzluk) şuuru vermektir.
Unutmayınız ki, insanlar kelimelerle düşünür ve uydurukça kelimelerle ortaya kâmil fikirler çıkmaz. Batılı kelimelerle konuşan dimağlar, o kelimelerle sadece batının taşeronluğunu yaparlar. Bundan kurtulmanın yolu ise öze dönmektir.