Çadırkent değil Çilekent!

Kışın en soğuk günlerini yaşadığımız bu günlerde başta  Atme Kampı olmak üzere İdlib’teki kampların çoğu sular altında kaldı. Hatta Kerame kampındaki tüm çadırların selden etkilendiğini belirtiyor bölgede çalışma yapan insani yardim vakfı görevlileri. Zaten sürekli nemli bir toprağı olan bu bölge yoğun yağış alınca bizleri insanlığımızdan utandıracak görüntülerle başbaşa bıraktı.

Suriye iç savaşının başladığı günden bu yana gelinen noktada iki milyondan fazla kişi Suriye topraklarında kurulan düzenli ve düzensiz kamplarda yaşamaya çalışıyor, tabi buna yaşamak denilirse.
2013 yılında belgesel çekimi için gittiğimiz Suriye’deki çadır kamplara bugün hala insani yardım gönüllü olarak gidiyoruz. Suriye topraklarındaki çadırkentleri Hatay Cilvegözü ve Kilis Öncüpınar Sınır Kapıları’ndan geçilen kamplar olarak ikiye ayırabiliriz. Hatay’dan İdlib’e, Kilis’ten Halep kamplarına geçiliyor.

ÇADIRDA GEÇEN BİR HAYAT

Kilis Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan geçtikten bir kaç adım sonra sizi o bölgenin en büyük kampı Babusselam Çadırkenti karşılıyor. Eski ve Yeni Babusselam olarak ikiye ayrılan kampta kayıtlı toplam 14.770 kişi yaşıyor ve bu sayının büyük bir bölümünü çocuklar oluşturuyor.
Kamplar bölgesinin en büyük çadırkenti olan Babusselam hala çadırlardan ibaret. Bazı kamp sakinleri çadırların etrafına duvar örerek kendilerine daha büyük ve korunaklı yaşam alanları inşa etmiş. Bu bölgede çadırlardan oluşan bir de Mukavvema çadırkenti var. Şüheda, İman, Reyyan, Şemmarin, Siccu ve Nur Kampları ise konteynırlardan oluşuyor. Bu kamplarda 53.000 fazla çoğu çocuk ve kadın mülteci hayatını devam ettirmeye çalışıyor.
Çocuklar ilk ve orta öğrenimlerini konteynır sınıflarda görüyorlar. Üniversite eğitimleri ise İHH İnsani Yardım Vakfı’nin bölgede kurduğu Şam Üniversitesi kampüsünde veriliyor. İHH İnsani Yardım Vakfı bölgede her gün yemeğini çadırında veya konternarında yapamayacak durumda olan halka sıcak yemek ve ekmek dağıtıyor.
Kovasını, tenceresini alan çocukların sıcak yemek kuyruğundaki görüntüleri gerçekten yürek sızlatır. Çorbasını almış çadırına doğru giden bir çocuğun dayanamayıp kaşıksız çorbasını içmeye çalışması gözlerimizin dolmasına sebep olmuştu. Tamamı yetim çocuk ve annelerinden oluşan Şemmarin Kampı ziyaretimizde çocuklar onları ziyarete gelen kişilerin ellerinden tutmak içn yarışırlar. Babalarını savaşta kaybetmiş, yaşadıkları dolayısıyla hayat gücünün sınırlarına gelmiş annelerin çocukları, sevgiye hasret kalmış. Elinizi tutmak, ceketinizin bir ucuna yapışmak için yarışan ve gözleriyle “beni sev” diyen çocukların kampı Şemmarin.

İKİ YILDIR BENİ KİMSE ÖPMEDİ

Kampta dolaşırken elinizi değdiği tüm çocuklar yetim olunca sarılmak için bahane aramıyorsunuz. Annesi babası olsun olmasın savaşı yaşamış tüm çocukların yetim olduğunu ancak bu kamp ziyaretlerinde anlayabilirsiniz. İsminin Dua olduğunu öğrendiğim bir kız çocuğuna sarıldım ve öptüğümde bana onu neden öptüğümü sormuştu. Ben “çünkü seni seviyorum” diye cevap vermiştim.
Dua’nın bana verdiği cevap asla unutulmaz “İki yıldır beni kimse öpmemişti” Kamp sakini kadınların en büyük sorunu boşluk. Akşama kadar yapacak bir şey bulamamanın üzüntüsünü yaşıyorlar. Çalışmak, üretmek ve çocuklarına daha iyi bir hayat sağlamak istiyor çoğu ama çalışma imkanlarının olmaması onları sürekli bir boşluğa düşürmüş ve psikolojik olarak yaşadıklarının üstesinden gelemiyorlar. Büyük bir iş gücü var bu kamplarda. Çadır veya konteynırlarda yapabilecekleri bir iş imkanı olabilseydi hayata daha sıkı tutunabilirlerdi. Azez’deki kamplar bölgesindeki çadır ve konteynırlar Hatay tarafındaki sınır kapılarından gidilen kamplara göre daha düzenli.

ADINI YAŞINI UNUTMUŞ ÇOCUKLAR

Adını, yaşını unutmuş, çamurlu çıplak ayaklarıyla dünyayı kirlettikleri söylenen, büyüyüp büyüyemeyeceklerinden emin olmayan çocuklarla Hatay Reyhanlı’da bulunan Cilvegözü Sınır Kapısı’nın hemen ardındaki kamplarda tanıştım. Yeryüzündeki en kötü şartlara sahip olan kamplar belki de buradadır.
Yüksek bir yere çıkıp baktığınızda karşınızda bir çadır denizi göreceksiniz. Göz alabildiğince mavi bırandalı bir zamanlar beyaz olan çadırlar adeta bir denizi andırıyor. Bu tarafta yani İdlib kırsalında 14 çadır kamp var. Şehir demiyoruz çünkü buralarda çadırdan başka birşey yok. En büyüğü Atme Çadır Kampı olan bölgede Rahme, Kerame, Sarmada, Harim, Deyr Hassan ismiyle kurulan bu kamplarda kayıtlı 344.244 kişi yaşıyor ama herkesin bildiği bir gerçek var ki, kayıtsız binlerce insanın olduğu, gerilen naylonların altında bir hayatını sürdürmeye çalışanların sayısının bir milyonu geçtiğini söyleyebiliriz.

DAYANACAK DUVARI OLMAMAK!

Belki de hiç hissetmedik hayatımızda bir duvarın yokluğunu, yorulduğumuzda şöyle bir arkama yaslanayım dediğimizde yaslanacak bir duvarın olmaması nasıl bir histir hiç yaşamadık. Musluktan akan su, sabahın ayazında sıcak suyla alınan abdestin güzelliğini yaşamayı unutmuş burada yaşayanlar.
Atme Kampı’ndan içeri adım atmanızla çamura bulunmanız bir oluyor. Yazın sıcağını, kışın soğuğunu bu çadırlarda yaşıyorlar. Yazın 40 derecenin üstündeki sıcaklıkta naylon çadırlarda üstelik su sıkıntısı yaşayarak kalıyorlar. Yaz aylarında temiz içme suyu büyük bir ihtiyaç bu bölgede. Ve temizlik sorunu sebebiyle artan haşere sayısı kampta yaşayanların hayatını tehdit ediyor. Pek çok anne bebeklerini haşerelerden korumak icin bavul gibi kolay delinmeyen şeyler talep ediyorlar insani yardım gönüllülerinden. Ve banyo yapabilmek için çadırda yaşayan herkesin dışarı çıkması gerekiyor.

İNSANLIĞIMIZDAN UTANDIRACAK GÖRÜNTÜLER

Kışın en soğuk günlerini yaşadığımız bu günlerde başta  Atme Kampı olmak üzere İdlib’teki kampların çoğu sular altında kaldı. Hatta Kerame kampındaki tüm çadırların selden etkilendiğini belirtiyor bölgede çalışma yapan insani yardım görevlileri.
Zaten sürekli nemli bir toprağı olan bu bölge yoğun yağış alınca bizleri insanlığımızdan utandıracak görüntülerle başbaşa bıraktı. Tek isteği tekrar eskisi gibi bir mutfağı olmasıydı Fatıma Abla’nın. Çadırının bir köşesine küçük bir mutfak yapmıştı. Bir gün gerçeğini tekrar görebilmek duasıyla ama sel suları çadırıyla birlikte mutfağını da aldı götürdü.
Yaşadıkları çadırda herşeyleri çamur olan kamp sakinleri bu soğuk havalarda kendilerini ısıtacak bir battaniye hayal ediyorlar. Ne yazık ki çatısı olan bir ev hayali bile kuramıyorlar. Isınmak içn çadırların içinde tenekelerde gaz yağı yakılıyor ve her yıl onlarca çocuğun bu sebeple can verdiği söyleniyor. Çocuklar çadır okullarda eğitim görüyor ve onlarca çocuk yerde taşın üstünde oturarak eğitim görmeye çalışıyor.
Bu çadırkentler için en acil ihtiyaç yollarının yapılması. Eğer yollar yapılmaz ise her yağan yağmurda aynı sorunlarla karşı karşıya kalacaklar. Savaştan, ölümden, bombalardan kaçıp can güvenlikleri için bu bölgeye sığınan bu insanlar korkarız yakında yaşadıkları bu sefalet yüzünden hayatlarını kaybedecekler.

Benzer konular