Bu boykot dikiş tutmaz

Katar’a inanılmaz bir boykot uyguladılar, vurulan kendi ekonomileri oldu. Vergi cenneti olarak bilinen Birleşik Arap Emirlikleri, 2018 yılına kocaman bir vergi paketiyle girdi. Suud ekonomisinden yükselen alarm çanlarını duymayan var mı? Aramco hisselerini satmak için çalmadıkları kapı kaldı mı?

90’lı yılların ilk yarısında üniversite öğrencisi olarak Suudi Arabistan’a ayak bastığım vakit market raflarında neredeyse hiç Türk ürünü bulunmuyordu. “Sahipleri dindar” olarak lanse edilen meşhur markanın gofretlerinden başka göze çarpan ürün olmadığı gibi, bunlar da Avrupalı ve Amerikan muadillerinin cirit attığı raflarda var olma mücadelesi veriyordu. Zeytinin bile Yunanistan’dan geliyor oluşuna doğrusu pek şaşırmıştım. Peynir olarak en çok tüketilen ürün Danimarka etiketi taşıyordu. Şeriat devleti olarak geçinen Suudi Arabistan’da Batı menşeli pek çok ürünün üzerine alakalı-alakasız helal damgası vurulmuştu. Dondurulmuş balığın üzerindeki “helal ürün” yazısını ilk gördüğümde uzun süre gülmekten kendimi alamamıştım.

İLGİSİZ ÜRÜNLERE HELAL DAMGASI

“Alkolsüzdür” yazılı malt içeceklerin raflar dolusu hali başka bir gariplikti. Gencinden yaşlısına hatta İslam Üniversitesi’ndeki öğretim görevlisine değin herkesi elinde malt içecekle görüyor olmak tuhafıma gitmişti. Bir gün dayanamadım, dersimize giren Suudlu bir hocaya “balığa helal damgası vurulduğundan, dünyanın önde gelen alkol üreticilerince piyasaya sürülen sözde alkolsüz ürünlerin ülkede herkes tarafından tüketildiğinden” bahsettim ve bunların ne anlama geldiğini sordum. Kızarıp bozaran hoca “Bu ülkede Heyetü Kibar il Ulema / Büyük Âlimler Konseyi var. Sen onlardan daha mı iyi bileceksin?” mealinde savunma yapıp konuyu kapatma eğilimine gitti. Besbelli kendisi de aynı içeceğin tiryakisiydi. Oysa ben kimseyi yargılama peşinde değildim, sadece ortadaki çelişkiye dikkat çekmek istemiştim.

TÜRK ÜRÜNLERİ ARTTI

Çeyrek asır önce yaşanan bu olayın üzerinden zaman su gibi akıp geçti. Suudi Arabistan ile ilişkim kesilmedi, ülkeyi ziyaret etmeye devam ettim. Evet, saçma sapan ürünlerin üzerinde yine helal yazısı vardı. Raflar dolusu malt içecek yine tüketiliyordu. Fakat her ziyaretimde daha fazla Türk ürünü görüyor olmaktan müthiş keyif duyuyordum. Daha sonra Suudi Arabistan’ın büyük şehirlerinde, özellikle prestijli semtlerde birçok sektörün önde gelen Türk markaları kendi işyerlerini açmaya başladı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi ciddi anlamda büyüme gösterdi. Türk dizileri bütün Arap dünyasında olduğu gibi Suudi Arabistan’da da büyük ilgiyle karşılandı. Muhteşem Yüzyıl ve Kurtlar Vadisi gibi diziler ortalığı kasıp kavururken pek çok Türk dizi oyuncusu hatırı sayılır bir hayran kitlesi elde etti.

KATAR KRİZİ BOYKOT ÇAĞRISI GETİRDİ

Derken Katar krizi gelip çattı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin yörüngesine giren Saudi Arabistan yönetimi yanlış adımlar atmaya başladı. Türkiye’nin krizde Katar’ın yanında durması, daha doğrusu coğrafyadaki varlığı Birleşik Arap Emirlikleri’nin ajandasına uygun düşmüyordu. Dolayısıyla Suudi Arabistan’da da paralel bir rahatsızlık oluştu. Katar ablukası tüm hızıyla sürüyorken devlet destekli trollerin öncülüğünde Türk mallarına ambargo çağrısı gündeme geldi. “Türk ürünlerine boykot” başlığıyla sosyal medyada köpürtülmek istenen Türkiye karşıtlığı beklenen neticeyi getirmekten çok uzak kaldı.

BOYKOT İŞİNİ BECEREMİYORLAR

Peşinden Kaşıkçı hadisesi gündeme geldi. Ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı vahşice işlenen bir cinayete kurban giderken bütün deliller Suudi Arabistan Veilaht Prensi Muhammed bin Selman’a işaret ediyordu. Bin Zayed’in kılavuzluğunda büyük bir girdaba doğru sürüklenen Bin Selman, “Ben ne halt ettim” diyerek kendisiyle yüzleşmek yerine yine aynı hatayı yaptı. Bin Zayed’in aklına uyarak Türkiye’ye cephe almayı tercih etti. Bin Selman tarafından görevlendirilen trol ekibi, Katar krizinden bir buçuk yıl sonra bu kez “Biz Suudiler Türk ürünlerini istemiyoruz” başlığıyla yeni bir boykot dalgası için düğmeye bastı. Bir önceki boykot girişiminde olduğu gibi yine Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi yandaş ülkelerden trol desteği gelmekte gecikmedi. Sabun köpüğü gibi eriyip gidecek yeni bir boykot girişimiyle karşı karşıya kaldık.
Artık kabul etmeleri gerekiyor. Şu boykot işini gerçekten beceremiyorlar. Katar’a inanılmaz bir boykot uyguladılar, vurulan kendi ekonomileri oldu. Vergi cenneti olarak bilinen Birleşik Arap Emirlikleri, belki hatırlayacaksınız, geçen yılbaşına kocaman bir vergi paketiyle girmişti. Suud ekonomisinden yükselen alarm çanlarını duymayan var mı? Aramco hisselerini satmak için çalmadıkları kapı, yalvarmadıkları kimse kaldı mı?
Koskoca Aramco hisse satışı için benim gibi bir çulsuza bile teklif geçiyorsa, varın gerisini siz düşünün.

BİN ZAYED’İN KUYRUĞUNA TAKILAN ÜLKE

Hey gidi Suudi Arabistan! Bir zamanlar Faysal diye bir evladın vardı. Bazıları onu sadece ülkenin kralı bilirdi. Fakat o her şeyden öte adamın kralıydı. Faysal, bugün merkezi Cidde’de bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’nı kuran adamdı. Nasır liderliğindeki Arap milliyetçiliği tezinin rezil olduğu meşhur Altı Gün Savaşı’nda Doğu Kudüs’ü işgal eden İsrail iyice kudurmuş, fanatik Siyonistler üç yıl sonra Mescid-i Aksa’yı kundaklama girişiminde bulunmuştu. Teşkilat işte bunun için kuruldu. Müslüman dünyanın, kutsal değerlerin sahipsiz olmadığını göstermek için. Faysal, bununla da kalmadı. 1973 Arap-İsrail savaşında İsrail’e destek vermeye devam eden Batı dünyasına meşhur Petrol Ambargosu ile meydan okudu.
Hikâyeyi Araplardan dinlemiştim. Amerika ambargoya son vermesi için Henry Kissinger başkanlığında bir heyeti Faysal’a gönderir. Heyeti helikoptere bindiren Faysal doğruca çölün ortasına götürür. Helikopterden inen Kissinger neler olup bittiğini anlamaya çalışmaktadır. Geldikleri yerde birkaç hurma ağacı ile tahammül edilmez bir güneşten başka şey yoktur. Öfkeden deliye dönen Kissinger: “Bütün petrol kuyularını havaya uçuracağız” diyerek tehditler savurmaya başlar. Faysal gayet soğukkanlı bir tavırla Kissinger’e az ötede bulunan hurma ağaçlarını gösterir ve der ki: “Binlerce yıl şu gördüğün hurma ve deve sütünü içerek hayatta kaldık. Biz bu hayatı iyi biliriz. Gerekirse yine öyle yaşarız. Fakat siz lükse alışıksınız. Petrol olmadan bir dakika bile ayakta kalamazsınız.”
İroniye bakın ki, Amerika başa çıkamadığı Faysal’ı ertesi yıl bir başka Faysal’a, yeğenine öldürttü. O gün bu gündür Suudi Arabistan istikamet tutturmakta zorlanıyor. Ve şimdi koskoca ülke Bin Zayed’in kuyruğuna takılmış sürükleniyor.

Benzer konular