Diğer ülke askerlerinin yanına gitmekten kaçınan Afgan kadınlar, Türk bayrağını görünce hemen askerlerimizin yanına geliyor. Bu durum, yabancı askerlerin de sürekli dikkatini çekiyor. Afgan halkının Türkiye ve Türklere bu kadar yakın-sıcak davranması, aynı şekilde bizim de onların güvenliğini sağlamak adına hassas hareket etmemiz tarihi bağlarımıza dayanıyor.
Savaş, işgal ve yoksulluk diyarı Afganistan’a düştü yolumuz… Tarih boyunca bağımsızlık mücadelesi vermiş, makus talihini bir türlü yenememiş, 11 Eylül 2001’den sonra ise ABD’nin büyük işgal harekatına maruz kalmış bir ülkeden söz ediyoruz… Başkent Kabil’e vardığımızda, Afganistan’ın bugünkü durumunu gözlemleme fırsatı bulacağımız için heyecanlıydık. Yaklaşık iki bin yıl Türklerin hâkimiyetinde olan, bütün millet ve dinlerin varlıklarını korumayı başardığı bölgede, kardeş Afgan halkının duygularına da tercüman olmaya çalışacaktık. Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’na indiğimizde, heyecanımız katbekat arttı; alanın neredeyse her köşesinde al bayrağımız dalgalanıyor, Türk askeri üniforması göğsümüzü kabartıyordu. Gerekli prosedürlerin yerine getirilmesinden sonra aldığımız haber, Afganistan’ın o sözünü ettiğimiz tarihi talihsizliğini bizim gezimize de yansıtacak türdendi. Her gün terör olaylarının yaşandığı Kabil’e girişimize, güvenlik endişesi nedeniyle izin verilmedi. Yaklaşık 5-6 saat boyunca, kontrolü tamamen TSK’da olan havaalanı ve askeri merkezde vakit geçirecektik.
Türk yemekleri gözde…
Burada 54 ülkeden 7 bine yakın asker var. Türkiye’nin ise 700’e yakın askeri bulunuyor. Hepsi birbirinden değerli ve bizimle çokça alakadar olan subaylarımız eşliğinde Afganistan’daki durumu özetleyen merkezi gezmeye başladık. Öğle yemeği vakti olduğu için ilk durağımız yemekhaneydi. Binlerce asker için yan yana 2 yemek alanı tahsis edilmiş; biri Türkiye diğeri ABD’nin kontrolünde. Dikkatimizi çeken ilk husus, yemekhanede bizim askerlerimizin dışında yabancı askerlere rastlamamız oldu. Bunun nedenini direkt muhataplarına sorduğumuzda “Türk mutfağını çok beğeniyoruz ve karnımız doyuyor” şeklinde bir cevap aldık. TSK yetkilileri de durumu teyit etti. Yemekhaneden ayrılırken ABD’nin kontrolündeki mutfağa göz ucuyla baktım. Diğer ülke askerlerinin Türk yemeklerini tercih etme nedenini, fast food tarzı gıdaları görünce daha iyi anladım. Öyle ki, bizim o günkü menümüzde et ve tavuk döner seçeneğinden tutun da pilav, çiğköfte ve tahinli kabak tatlısı bile vardı.
Kışlada askerler için bütün sosyal imkanlar düşünülmüş. Alternatif restoranlar, SPA merkezi, berber, terzi ve spor salonları… Bu sosyal donatılar arasında yer alan Türk berberi, yine yabancı ülke askerlerinin uğrak yerlerinden ve iyi iş yapıyor. Sadece askerlerin değil ziyaretçilerin de yoğun ilgisini çeken ve ilk etapta havaalanlarındaki duty free’leri andıran küçük dükkanlar da tercih edilen mekanlardan. Buraları, çoğunlukla ABD ve Almanlar işletiyor. Meşhur Afgan pazarında satılan ilginç ürünleri de unutmamak lazım tabi.
Türk askerine yakın ilgi
Kışlanın içinde turumuzu sürdürürken Türk Görev Kuvveti Komutanı Tuğgeneral Tayyar Aydın ve Hamit Karzai Uluslararası Havaalanı Komutanı Tuğgeneral Murat Selçuk Çol’a Afganistan’ı ve izlenimlerini soruyoruz. Komutanlar, güvenliğin sürekli üst seviyede olduğu ülkede en rahat hareket edebilen ve halkla en iyi iletişim kuranların kendileri olduğunu dile getiriyor. Diğer ülke askerlerinin yanına gitmekten kaçınan Afgan kadınlar, Türk bayrağını görünce hemen askerlerimizin yanına geliyormuş. Bu durum, yabancı askerlerin de sürekli dikkatini çekiyormuş elbette.
Yeri gelmişken söyleyelim. Afgan halkının Türkiye ve Türklere bu kadar yakın-sıcak davranması, aynı şekilde bizim de onların güvenliğini sağlamak adına hassas hareket etmemizin geçmişten gelen bir nedeni var. Malum, bu ülkeyle temasımız Gazneli Mahmut dönemine kadar uzanıyor. Bu vesileyle Afganistan tarihine de kısaca bakmakta fayda var.
Gazneli Mahmut’un oğlu Mesut’un 1040 yılında Selçuklulara yenilmesiyle Afganistan’da Türk hâkimiyeti başka bir Türk devleti olan Selçuklulara geçmiş. Selçuklulardan sonra Afganistan’a Urlular sonra da yine bir Türk devleti olan Harzemşahlar egemen olmuşlar. 1220 yılından sonra Moğollar Afganistan’ı işgal ederek 1,5 asır’a yakın bir süre Afganistan’da hâkimiyeti sağlamışlar.
Afganistan ile yollarımızın yeniden kesişmesi 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında olmuş. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit Han, Afganistan Emiri Şir Ali Han’a bir elçilik heyeti göndererek, Ruslara karşı harekete geçerek Türkmenistan ve Özbekistan gibi İslam memleketlerini kurtarmasını ve Osmanlı Devletine yardım etmesini istemiş. Ayrıca İngiltere ile dostça ilişkiler kurmasını tavsiye etmiş. Afgan Emir’i ise “İngiltere’ye güvenmediğini, Rusya ile şimdilik ilişkilerini kesmek istemediğini” söylemekle yetinmiş.
Afganistan’ın tarihte yaşadığı çok sayıda işgal var ancak biz Türk-Afgan ilişkilerine dönelim. 23 Nisan 1920’de TBMM açılmış ve 3 Mayıs 1920’de Ankara’da ilk hükümet kurulmuştu. Ankara Hükümeti, Azerbaycan’ın başkenti Bakü ve Afganistan’ın başkenti Kabil’de birer temsilcilik açmıştı. Türkiye ile Afganistan arasındaki ilişkilerin en yoğun yaşandığı dönem Atatürk ve Afganistan Kralı Amanullah Han dönemi. Atatürk zamanında Türkiye ile Afganistan arasında ilk resmi ilişkileri kuran belge 1 Mart 1921 tarihinde Afgan heyeti ile Türk elçilik heyeti arasında Moskova’da imzalanmış. Bu antlaşmaya göre Türkiye, subaylardan ve öğretmenlerden meydana gelen bir heyeti Afganistan’a göndermeyi kabul etmiş. Türkiye ile Afganistan arasında 21 Temmuz 1921 tarihinde imzalanan antlaşmayla da Afganistan Ankara Hükümetini tanıyan ilk ülke olmuş.
Türk-Afgan İttifak Antlaşmasının imzalanmasından sonra 10 Haziran 1921 günü Ankara’da Afgan Elçiliğinin açılış töreni yapılmış, tören sırasında bayrağı göndere bizzat Mustafa Kemal çekmiş.
“Türkler kardeşimizdir”
Afgan Kralı Amanullah Han, Türk elçisi Fahrettin Paşa (Medine Müdafii) ile Fransa, Rusya, İran, Buhara ve İtalya elçiliklerinin de katıldığı ancak İngiliz elçisinin bulunmadığı Kabil’deki Dilgüşa Sarayında 10 Ekim 1922 günü akşamı verdiği resepsiyonda bir konuşma yapmış ve, “… Bu gece bütün Afganistan, belki bütün âlem-i İslam için kutsal bir gecedir. Çünkü Türklerin zaferini (Kurtuluş Savaşı) kutluyoruz. Türklerle Afganlar kardeştir. Türklerin sevinci bizim sevincimiz, kederleri bizim kederimizdir” demiştir.
Ayrıca, Afgan Kralı Amanullah Han ile eşi Kraliçe Süreyya, 20 Mayıs 1928 günü Ankara İstasyonunda Mustafa Kemal ile birlikte diğer Türk heyeti tarafından karşılanmış, bu ziyaret Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılan ilk devlet ziyareti olmuş.
Tarihler 24 Temmuz 1956’yı gösterdiğinde Başbakan Adnan Menderes, Afganistan’ı ziyaret etmiş, Afgan Kızılay’ına da 1000 dolar nakdi yardımında bulunmuş. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ise 1 Kasım 1956 tarihinde TBMM’nin açılışı dolaysıyla yaptığı konuşmada; “… Afganistan’ın müreffeh ve kuvvetli olmasını isteriz. Bunu yalnız aramızda mevcut hissi ve manevi bağlardan dolayı değil, Afganistan’ın bölgemizde işgal ettiği mühim mevki bakımından da samimiyetle temenni etmekteyiz.” demiş.
Türk asıllı liderlerin mücadeleleri: İşgal sırası Ruslarda
Yıl 1979… Afganistan’ın yeni hâkimi Hafızullah Emin, Sovyet taraftarı bir politika takip edeceğini açıklamasına rağmen Sovyetler; Hafızullah Emin’i etkisiz bir hale getirdikten sonra yerine kendilerine bağlı olan Bebrek Kârmel’in Afganistan idaresini ele geçirdiğini ilan etmiş. 27 Aralık 1979 tarihinde Sovyet Ordusu Afganistan’a girmiş ve Bebrek Kârmel Afganistan’ın yönetimini devralmış. Sovyetler, başta Kabil olmak üzere diğer Afgan şehirlerini fiilen işgale başlamış. Sovyetler, direnen sivil-asker Afgan güçlerini de etkisiz hale getirirken, on binlerce Afgan hayatını kaybetmiş.
Sovyet işgali karşısında Afganistan’daki etnik gruplar ulusal direnişe geçmişler ve 1980’in başlarında kendi örgütlerini kurmuşlar. Bu örgütler arasında Afganistanlı Türkmenlerin lideri Abdülkerim Mahdum, Sovyetlere karşı “Kuzey Afganistan İlleri Birliği” adında bir örgüt kurmuş. Bu örgüt Türkiye’yi kendine örnek almış. Abdülkerim Mahdum, 1982 yılı içerisinde Afganistan’da yaşayan Türk boylarından 4500 kişi ile Türkiye’ye gelmiş ve Tokat’ın Yeşilyurt ilçesine yerleşmiş.
Sovyetler Birliği, on yıl aradan sonra 1989 yılından itibaren Afganistan’dan çekilmeye başlamış, “ Kuzey Afganistan İlleri Birliği” liderliğine Abdülkerim Mahdum’dan sonra Azat Beg, ondan sonra da Türk asıllı General Abdürreşit Dostum getirilmiş. Yönetimin başkenti “Afganistan Türkistan’ı” olarak bilinen “Mezar-ı Şerif” kenti olmuş. 1993-1994 yıllarında Mezar-ı Şerif’te Türkçe eğitim veren okullar açılmış. General Dostum, Afganistan’da 5 milyon Türk’ün hakları için de mücadele etmiş ve o dönem Türkiye’nin de yoğun desteğini almış.
O malum tarih ve yine işgal…
ABD, 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleşen terör saldırılarının sorumlusu olarak El-Kaide’yi gördüğü ve türlü bahanelerle Afganistan’ı işgale başladığında tarihler 7 Ekim 2001’i gösteriyordu. Taliban’a karşı savaştığını iddia eden Kuzey İttifak Güçleri, 13 Kasım 2001 günü ise başkent Kabil’i işgal ettiler. Güya, Afgan halkını özgürlüğe kavuşturmaktı. Irak’ta da benzerini gördüğümüz bu “özgürlük” anlayışı nedeniyle, Afganistan’a dair izlenimlerimizi okuyucularımızla bir güvenlik ordusunun nezaretinde paylaşabiliyoruz!
Afganistan’ın bugünkü güvenliği ve Türkiye’nin katkısı
Türkiye, güvenliğin sağlanmasında Afgan Geçici Yönetimi’ne destek sağlamak maksadıyla, 05 Aralık 2001 tarihli Bonn Anlaşması ve BM Güvenlik Konseyinin 20 Aralık 2001 tarih ve 1386 sayılı kararı ile Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti teşkil etmiş ve 16 Ocak 2002 tarihinde İngiltere’nin liderliğinde göreve başlamış.
ISAF Harekâtının sorumluluk sahası başlangıçta sadece Afganistan’ın başkenti Kabil ve çevresi ile sınırlıyken, BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Ekim 2003 tarihli ve 1510 sayılı kararı ile tüm Afganistan’ı kapsayacak şekilde genişletilmiş.
TSK’nın Afganistan’da üstlendiği görevlerden biri de Afgan Milli Güvenlik Kuvvetlerinin Afganistan’ın güvenliğini tek başına sağlayabilecek yeterliliğe ulaştırılması. Bu maksatla TSK tarafından Kabil’de açılan Gazi Askerî Eğitim Merkezinde 2010-2011 yılları arasında Afganistan Milli Ordusu Astsubayların temel eğitimleri Türkiye tarafından verilmiş.
Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti harekâtı 31 Ocak 2014 tarihinde sona ermiş. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 12 Aralık 2014 tarihli kararıyla 01 Ocak 2015 tarihinde başlatılan Kararlı Destek Misyonu ise muharip olmayan bir görev niteliğinde.
Türkiye bu misyon çerçevesinde; Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanlığını üstlenmiş, Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nın kuvvet koruması dâhil işletmeye başlamış, 2016-2017 döneminde yürüttüğü faaliyeti 2018 yılında da yürütmesi planlanmış.
Ayrıca, Afgan Eğitim Kurumlarına danışman görevlendirmiş, Kuzey Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanlığına Karargah Subayı ve Afgan 209’uncu Kolordusuna danışman katkısı sağlamış.
TSK yetkilileri, Türkiye’nin Afganistan’da; etnik kökeni ne olursa olsun halkın tamamına eşit yakınlıkta olacak şekilde, Afgan yönetimini desteklemek, Afganistan Milli Güvenlik Kuvvetlerini eğitmek ve Afganistan halkına güvenlik, istikrar ve gelişme konusunda yardım etmek maksadıyla bulunduğunu özellikle vurguluyorlar. Türkiye’nin milli kısıtlamaları gereği; Türk birliklerinin sorumluluk sahası dışında ve mayın temizleme, terörle mücadele, uyuşturucuyla mücadele faaliyetlerinde görev aldığını da sözlerine ekliyorlar.
Ayna zamanda, Afganistan’ın kuzeyinde yer alan Cevizcan ili Şibirgan ilçesindeki Bölgesel İmar Ekibi ile 2010-2014 yılları arasında, Vardak ilindeki Bölgesel İmar Ekibinin de 2006-2013 yılları arasında Afgan halkına destek amacıyla Türkiye tarafından kurulduğunu hatırlatalım.