15 Temmuz gecesi FETÖ’nün darbe ve işgal girişimine karşı Türk halkının verdiği destansı mücadele belgesel oldu. TRT kanallarında ekrana gelecek olan, 100 bölümlük belgesel, gözünü kırpmadan tankların önüne yatan, kurşunlara siper olan şehit ve gazilerin hikayelerini anlatıyor. ‘15 Temmuz Kahramanları’ belgeseli 10’ar dakikalık bölümler şeklinde çekildi. TRT’nin bütün kanallarında yayınlanmaya başlayan belgesellerde şehitlerin yakınları ve gaziler 15 Temmuz gecesi yaşananları anlatıyor. TRT, darbe girişimi gecesinde hedef alınan noktalardan biriydi. Cuntacılar tarafından basılan TRT’de, silah zoruyla darbe bildirisi okutuldu. TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren, darbe girişimini duyar duymaz TRT binasına koşanların başında geliyordu. Karanlık gece aydınlanmaya başladığında darbe girişimi engellenmiş, cuntacıların bir kısmı da yakalanmıştı. İbrahim Eren, daha o sabah, bu tarihi gecenin anlatılması gerektiğini düşündü ve belgesel çalışması yapılması gerektiğini ekibine iletti. Hemen çalışmaya başlayan ekip gazilere ve şehit yakınlarına ulaştı. Çekimlerde zaman zaman onlarla ağladı, zaman zaman onlarla gururlandı. Belgesellerin çekimleri Ahmet Seven, Ensar Altay ve Abdülkerim Tever tarafından; kurguları Aslıhan Eker, Muharrem Toğrul ve Zeki Şahin tarafından yapıldı. “15 Temmuz Kahramanları” belgeselini ve darbe gecesi yaşananları TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren ve belgesel ekibi adına yönetmen Ahmet Seven’le konuştuk.
Ahmet Seven: Şehitlere, gazilere borcumuz var
15 Temmuz Kahramanları belgeseli için çalışmaya ne zaman başladınız?
15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre sonra, TRT Genel Müdür Yardımcımız İbrahim (Eren) Bey, o gecenin kahramanlarının hikayelerini anlatan bir belgesel çalışmamız gerektiğini, bunun bizim hem vazifemiz hem de borcumuz olduğunu ifade etti. Bunun üzerine çalışmalara başladık.
Belgeselde gaziler ve şehit yakınları yer alıyor. Bu isimlere ulaşıp, belgesel için kamera karşısına geçirmek zor oldu mu?
Aslında daha başlamadan bu yükün ağırlığını omuzlarımızda hissettik. Çünkü o gecenin kahramanları ile iç içeydik. Komşularımızın, akrabalarımızın veya arkadaşlarımızın bir kısmı gazi ya da şehitti. Dolayısıyla biz kendi tanıdıklarımızın taziyesine ya da geçmiş olsun ziyaretine gidiyor gibiydik. Ayrıca görüştüğümüz herkes verilen mücadeleyi önemsediği kadar, bunun anlatılması gerekliliğine de inanıyordu. Bu yüzden çekimleri yapmak pek zor olmadı.
Şehit yakınlarının acıları tazeydi. Şehit yakınları ve gaziler o geceyi anlatırken nasıl bir ruh hali içindeydi?
Şunu bütün samimiyetimle söyleyebiliriz ki görüştüğümüz bütün gazilere şunu sorduk; ‘Hiç pişmanlık duydunuz mu keşke gitmeseydim de yaralanmasaydım dediğiniz oldu mu?’ İstisnasız hepsi tek üzüntümüz şehit olamamak dediler ve hepsi keşke yaralanmasaydım da daha uzun süre mücadele edebilseydim dediler. Şehit yakınlarıyla çekimler yapmak için görüşmek ise inanın dünyanın en zor işlerinden biri. O gece şehit olanlar ya fedakar bir eşti, ya bir kardeş veya hayat dolu bir babaydı. Örneğin röportaj yapmak için gittiğimiz şehit Timur Aktemur’un eşi Neslihan Hanım şöyle dedi; Timur’un şehadeti hakkında konuşmak istemiyorum, konuştukça içim parça parça oluyor ama düşünüyorum Timur yanımda olsaydı konuşmamı isterdi. Verdiği mücadelenin yaşatılması ve anlatılması için. Yani şehit yakınlarının yaşadıkları acıyı tarif etmek mümkün değil fakat her biri röportaj verirken eğer hep aynı duyguyla hareket ediyordu. Ama sanmayın ki sadece ruh hallerine üzüntü ve yas hakimdi. Ayrılığın verdiği hüzün, şehadetle gelen gurur ve sevince de eşlik ediyordu. Yitirdiklerinin sahip oldukları makamla gurur duyuyorlardı.
Siz bu insanların hikayelerini dinlerken nasıl hissettiniz?
İnanın ekip olarak gözlerimizin yaşarmadığı hiçbir çekimimiz olmadı. Hatta öyle zamanlar oldu ki biz bazı çekimleri yaparken üzüntüden dikkatimizi toparlayamıyorduk. Şehit yakınları veya gaziler bizleri motive etmeye çalışıyordu. Her ne kadar üzülseniz de bu sadece bir iş değildi bizim için. Bir borç, bir misyondu. Bu duygularla çekimlerimizi yaptık.
Çekimler arasında sizi en çok etkileyen hikaye hangisi oldu?
Birinin hikayesini diğerinden ayırmak gerçekten zor. Saraçhane’de şehit olan Yunus Emre Ezer için çekimler yapıyorduk. Rahmetli Yunus Emre Bey’in 8 yaşındaki kızı Meryem Nur yanımıza geldi. Elinde bir kutu vardı onu açtı ve içindeki kol saatini göstererek dedi ki; Ahmet abi bu saat babamındı ve bana miras kaldı. Ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Çekim yaptığımız evin balkonuna hızla çıkıp sessizce ağladım.
Sizce bu tür belgesellerin yaşanan toplumsal olayların tarihe geçmesi açısından nasıl bir rolü var?
Toplum olarak bizler hafızamızı diri tutmak zorundayız. Yaşadıklarımızı unuttuğumuzda bunların tekrar başımıza geleceğini biliyoruz. Bu konuda yapılan belgesellere ise en yalın tanıklıklar, tarihi kayıtlar olarak bakmak gerekir. 15 Temmuz ile ilgili sadece belgeseller değil, kitaplar, besteler, sergiler, filmler yapmak bizim toplum olarak şehitlere ve gazilere olan borcumuzdur. Bunun için herkes kendi yeteneği ve imkanı ölçüsünde bu borcu ödemek durumunda.
İbrahim Eren: Bizimki vazifeydi halkımızınki kahramanlık
15 Temmuz gecesi alçakça bir saldırıya maruz kaldık. 15 Temmuz Kahramanları’nın belgeselini yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Darbe girişimini yaşadığımız gecenin sabahında kararımızı vermiştik. Milletimizin gözü, darbeci hainlerden kurtardığı TRT’deydi. TRT, vatanı için kendini siper eden kahraman halkımıza, bu hain saldırıyı en hızlı, etkin ve doğru şekilde anlatmalıydı. Haber programlarıyla yaptığımızı, bu belgesellerle daha kalıcı hale getirmeye karar verdik.
Bu belgeseller nasıl bir misyon taşıyor?
Milletin iradesine karşı girişilen bu saldırıyı, ancak bu uğurda bedel ödeyen şehit yakınlarımız ve gazilerimiz, hem mevcut hem de gelecek nesle tam manasıyla anlatabilir diye düşündük. Bizim sorumluluğumuz bunun en iyi şekilde ulaştırılmasını sağlamak. Darbe gecesi yaşananların ciddiyetini, gerçekliğini ve ruhunu en nitelikli şekilde anlatabilmek, arşiv ve delil niteliği taşıması açısından da oldukça önemli.
Belgeseller TRT’nin tüm kanallarında yayınlanacak. Neden hepsi?
TRT’deki her kanalın ayrı bir izleyici kitlesi ve misyonu var. O gece yaşananların unutulmaması ve her kesime ulaşabilmesi için özen gösteriyoruz.
100 bölüm çekilen belgeselin devamı da gelecek. Kaç bölüme kadar çekilmesi düşünülüyor? Bir limit var mı?
Tabii ki hepsini çekemeyiz ancak halkımıza ne kadar çok hikayeyi ulaştırabilirsek o kadar iyi bizim için.
Belgesele konuk olan gazi ve şehit yakınlarını ekrana taşırken hangi noktalara dikkat ediyorsunuz?
Öncelikle rızalarına. Ardından, gençlerin; vatanın, milletin, namusun ne olduğunu, bu uğurda neler verilebileceğini, en iyi ihtimali şehadet gören insanlardan duymalarını sağlamak. Gençlere ve gelecek nesle verecekleri öğütler bu açıdan oldukça önemli.
15 Temmuz’un unutturulmaması için en büyük görevlerden biri de TRT’ye düşüyor. Başka çalışmalara da imza atacak mısınız?
Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi milli hafızamızı diri tutmak için elimizden geleni yapacağız. Bu bilinçle, 15 Temmuz’un televizyon ve sinema filmlerini de planlıyoruz.
15 Temmuz gecesi, cuntacılar tarafından saldırıya maruz kalan noktalardan biri de TRT oldu. Sizin de darbeci askerlere karşı en önde direnme görüntüleriniz ekranlara düştü. Darbe girişiminden nasıl haberdar oldunuz?
TRT’nin bir programı için ana yerleşkede olmayan Arı Stüdyosunda idik. İlk anlarda bir anormallik yoktu. Fakat telefonuma arkadaşlarımdan İstanbul’da garip şeyler olduğuna dair mesaj ve fotoğraflar gelmeye başladı. Her ne kadar inanmasak da alçak uçan jetlerin sesleri duyulmaya başlayınca olağanüstü bir şeyler olduğunu anladım. Ne ev ne de başka bir yere gitmek aklıma geldi. Vazife yaptığım, milletimize hizmet etmeye gayret ettiğim kuruma koştum.
Cuntanın direkt TRT’ye gelmesi, TRT’nin öneminin ve sembolik anlamının altını çizdi. Spikerlerinizden Tijen Karaş darbe bildirisini okumak zorunda kaldı. O an neler hissettiniz?
Ben de herkes gibi “keşke o bildiri okunmayabilseydi” diyorum. Ancak o bildirinin silah zoruyla okutulmasının ardından çocuklarını alıp TRT’nin önüne koşan bir ailenin askerlere direnişini, kardeşini Doğu’da şehit vermiş bir abinin silahların önüne atlayışını ve vatanı korumak için meydanlara ve kurumlara akın eden binlerce insanımızın kahramanlığını gördüğümde bu millete hizmet etmekten büyük bir gurur duydum. Ancak ne kadar çalışırsak çalışalım milletimizin hakkını ödeyemeyiz. O gece hepimiz için zordu. TRT’nin önündeki kahramanlarla beraber -bizimki vazifeydi, onlarınki kahramanlık- 4 saatlik mücadelenin sonunda stüdyoyu halkımızla beraber darbecilerden kurtardık.