İslam’ın Macar hali

Mültecilere karşı dikenli teller çekmesiyle gündemimize girdi Macaristan. Fakat Macaristan’la ilgili konuşmamız gereken başka bir gündem konusu daha var. Orada yaşayan bir grup Müslüman, kendi kısıtlı imkanlarıyla gelecek nesillere katkısı olacak çalışmalara imza atıyor. Bir cemaat ya da bir gruba angaje olmadan çalışmalarını sürdüren Macar Müslümanlar, ev sohbetleriyle başladıkları toplantılarına Türk-Macar Kültür Merkezi ve Mevlana Kültür Merkezi adı altında iki tane dernekle devam ediyor. Bu merkezlerde sohbetler yapılıyor, seminerler ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Ama asıl yaptıkları çalışma, kitap tercümeleri.

‘Muhammed (sav) bu bölümü Tevrat’tan almış’

Macarcaya çevirdikleri kitapların içlerinden en önemli olanı Kuran-ı Kerim çevirisi. Macaristan’da bu çeviriden önce iki tane Kuran-ı Kerim çevirisi vardı. Bir tanesi eski Macar diline ait olduğu için, gençler bu dili anlamıyordu. Diğeri ise bir Yahudi’nin çevirdiği tercüme. Müslümanlar, özellikle Arap asıllı Müslümanlar otuz yıldır Macaristan’da olmalarına rağmen, alternatif bir meal çalışması yapmaya yeltenmemişler.

Macaristan’a yaklaşık 16 yıl önce gelen, orada birçok kişinin İslam’la tanışmasına vesile olan Ahmet Barışçıl, namı diğer Macar Ahmet,  Macaristan’a ilk gittiğinde İslam’la ilgili kitabın yok denecek kadar az olduğunu söylüyor. Barışçıl, “Kur’an-ı Kerim mealini dahi Simon Robert isminde Yahudi asıllı, Arapça bölümünden bir profesör, doktora tezini yapmak için tercüme etmişti. Ancak bu tercümeden çok, tercümanın kendi düşüncelerini katarak yaptığı bir çalışmaydı. İki ciltten oluşan tercüme, İsrailiyat etkileriyle doluydu. Mesela yaradılış bölümünde, ‘Muhammed bu bölümü Tevrat’ın şu kısmından alıntı yapmış’ diyor. Kendi inancına göre Muhammed oturmuş, kitapları karıştırmış, o kitapların incelenmesi sonucunda Kur’an-ı Kerim adında bir kitap meydana getirmiş. Böyle bir tercüme vardı Macaristan’da insanların elinde ve çok ciddi okunuyordu. Biz de oturduk, düşündük ve Macarca Kur’an-ı Kerim tercümesi yapmaya karar verdik. Üç yıllık bir çalışma sonucunda Kur’an-ı Kerim hazır hale geldi” diyerek, kitap tercümelerinin yanı sıra yaptıkları Kur’an-ı Kerim tercümesini anlattı.

Simon Robert’in tercümesinden kaçış yok

Kur’an-ı Kerimi tercüme etmenin sorumluluğu çok büyüktü. Fakat sorumluluklardan kaçmak da bir çözüm değildi. Müslümanlar yaptıkları sohbetlerde bile Simon Robert’in tercümesini kullanmak zorundaydılar. İslam ile ilgili en önemli kaynak olan Kur’an-ı Kerimi öğrenmek isteyen her Macar, Simon Robert’in Tercümesine başvurmak durumundaydı.

“Yıllarca çeşitli eserlerin tercümesini yaptık. Macaristan’da İslami kaynaklar konusunda nerede ise tüm eserleri biz tercüme ediyorduk, ancak söz konusu Kur’an-ı Kerim olunca durum değişiyordu. Çok daha büyük bir sorumluluktu ve hata payı minimum olmalıydı. Bunu göz önünde bulundurarak tercüman arkadaşlarımızla özellikle Macar asıllı tecrübeli Halime Ablamızla deneme mahiyetinde gizli olarak bazı kısa surelerin tercümelerini yapmaya başladık. Kendi aramızda okuyup analizlerini yaptık. Sonuç harikaydı ve çok heyecanlanmıştık” diyor Ahmet Barışçıl.

Onlar dururken Macarlara mı kaldı bu iş

Bir müddet sonra ‘Ya Allah Bismillah’ diyerek tercümeye başlamışlar. Tercüme bitene kadar da çalışmalarını büyük bir gizlilikle yürütmüşler. 3 yıllık bir çalışma sonucunda Kur’an-ı Kerimi tercüme ettiklerini açıklayıp, Macaristan’da İslami cemiyetlerden katkıda bulunmak isteyenlere birer nüsha verebileceklerini söylediklerinde, asıl sorun ve sıkıntılar baş göstermiş. Yıllardır Macaristan’da var olan, Arap ülkelerinden ciddi destekler alan koca koca cemiyetler şok olmuş. Onlar dururken Macarlardan oluşan bir ekip Kur’an-ı Kerimi nasıl tercüme edebilirdi?

Tercüme etmekle iş bitmiyor

Kur’an-ı Kerim’i tercüme etmekle iş bitmiyordu. Yayımlamak için bütçeye de ihtiyaç vardı. Her ihtiyaçlarını kıt kanaat kendileri oluşturduklarından, buna güçleri yetmiyordu. “Müslüman olduktan sonra işlerinden de oluyorlardı” diyor Yusuf Armağan. Ve onlarla tanışma süreçlerini anlatıyor: “Bir gün Harun isminde Müslüman olmuş Macar bir gençle tanıştık. Türkçe eğitim almak için Türkiye’ye gelmiş. Konuşma esnasında Macaristan’da Müslüman olan gençlerin sayısı ilgimi çekti. Bir kısmı Türkiye’ye bir kısmı Şam’a eğitim için gitmişler. Sonra baktım bunlar birbirleriyle tanışıyor ve organizasyon içerisindeler. Ben de o zamanlar İHH ile yurt dışı organizasyonlarına katılıyordum. Yıl 2009. İHH ile irtibata geçip, bu arkadaşlarla kurbanlarımızı paylaşmayı teklif ettim. Murat Yılmaz’la birlikte o Kurban Bayramı’nda Budapeşte’ye gittik. Hakikaten yaşları 17 ila 60 yaş arasında değişen arkadaşlar vardı.”

Ve İHH Macarca Kur’an-ı Kerimi basar

Kur’an-ı Kerimi Macarcaya tercüme ettiklerini bu ziyaretlerinde öğrendiklerini söyleyen Armağan, desteklerini şöyle anlatıyor: “Diyanet üzerinden tercümenin kontrollerini yaptırdık. Gerçekten de Macarcaya doğru tercüme edildiğini tespit ettikten sonra, İHH basmaya karar verdi ve Erkam Yayınları tarafından basıldı. Baskısı bittikçe de yeni basıma devam ediliyor. Simon Robert’in Kur’an mealinin bir itibari kalmadı artık. Yeni meal Macaristan’ın her tarafına ulaşabiliyor.”

Allah’ın izniyle Kur’an-ı Kerimi tercüme edebildiklerini söyleyen Halime ise, “Şimdi de Riyazus Salihin Hadis Külliyatının tercümesine başladık. İlk cildi Türkiye’den bir hayırseverin desteği ile tercüme edildi. Ancak maddi sorunlardan ötürü durdurmak zorunda kaldık. Kur’an-ı Kerim mealinden sonra Hadis Külliyatının da Macarcaya kazandırılması çok büyük bir hizmet olacak. Zira Allah resulünün Hadisleri Kur’an-ı Kerim’den sonra başvurduğumuz ikinci kaynak” diyerek, çalışmalarına maddi destek aradıklarını söylüyor.

Siz yeni Müslüman oldunuz, bilemezsiniz

Müslüman olan Macarların gördükleri muamelenin çok zoruna gittiğini anlatan Ahmet Barışçıl,  “Onlara ‘Siz yeni Müslümansınız, bilemezsiniz o yüzden biz ne diyorsak onu yapın’ deniyordu. Yeni Müslüman olmanın heyecanıyla kendilerine ne deniyorsa yapıyordu Macar gençler de. Ancak bir müddet sonra ciddi sorunlar yaşamaya başladılar. Kolay bir iş değildi. Futbol takımını bile değiştirmek zorken, insanlar dinlerini değiştiriyordu. Toplumda azınlık konumuna düşmek, uzaylı gibi görünmek, aileleri tarafından ve arkadaşları tarafından dışlanmak kolay değildi” diyerek Müslüman olmayan bir ülkede Müslümanca yaşamanın zorluklarına değiniyor.  Barışçıl, “Müslüman olan Macarları düzenli olarak Türkiye’ye getirip ülkemizdeki manevi atmosferin teneffüs edilmesini sağlıyoruz. Türkiye’de iyi ailelerle iyi insanlarla temaslarını sağlayıp, İslam’ın aile hayatını ve çocuk eğitimini görsünler istiyoruz. Bu kısımları kitaplardan öğrenmek mümkün değil, sonradan Müslüman olan biri, önünde örnek görmek ister, örnek olmadan öğrenmek çok zordur” diyor.

Bu sorunlara bir de Macaristan’a bir şekilde gelmiş Mısırlı, Suudi Arabistanlı, Libyalı, Yemenli, Türkiyeli Müslümanların kültürlerini, örflerini, İslam’mış gibi anlatmaları eklenince, sonradan Müslüman olanlar bocalıyordu. Tam da bundan ötürü İslami kaynak olan Kur’an-ı Kerimin kendi dillerine tercüme edilmesi hayati önem kazanıyor.

Gidecek başka ülkesi olmayanlar

“Müslümanlar Batı’da son yıllarda zor günler yaşıyor. Türkler-Araplar çok zor durumda kaldıklarında ülkelerine döner, ancak yerli Müslümanların böyle bir şansları yok. Onların burada Müslümanca kalabilmeleri için ellerinde kaynakları olması gerekiyor. Bu yüzden tercüme işleri çok önemli. Özellikle Kur’an ve Hadis tercümesi çok daha önemli. Siyer ve fıkıh alanında tercüme anlamında pek eksiğimiz yok. En büyük eksiklik Hadis kitaplarının olmaması. Bu eksikliği çok acilen gidermekte fayda var diye düşünüyorum” diyen Barışçıl, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu topraklarda Müslüman olmak zor, ancak Müslüman kalmak daha da zor. Allah, İslam beldelerinden uzak olan kardeşlerimizin imanlarını korusun.”

Batıda Müslüman bir kadın olmanın zorluklarını bizzat yaşayan Macar Halime de, bu zorluklara batıdaki terör olaylarının eklenmesiyle nelere maruz kaldıklarını şöyle anlatıyor: “Macar Müslüman hanımların batıdaki terör olaylarından sonra hayatları daha da zorlaştı. İş bulma, toplum içinde güvenli bir şekilde yaşama günden güne zorlaşıyor. Sokaklarda ‘pis Araplar’ ‘ülkemizden defolun’ gibi söylemlerle karşılaşılmaya başlandı. Macaristan, Müslümanların en rahat ettikleri ülkeler arasındaydı, bu tür olaylara burada alışkın değildik. Maalesef önümüzdeki yıllarda bu durumun pozitif anlamda bir değişikliğe doğru gideceğini de düşünmüyoruz. Tabii ki Allah Kerimdir ve onun izin verdiği kadar olur ya da olmaz. Türkiye, Batıda yaşayan Müslümanlar için birçok açıdan önemli. Özellikle zor zamanlarda bize sahip çıkabilecek tek ülke olarak Türkiye’yi görüyoruz. Batılı Müslümanların kültür olarak kendilerine en yakın hissettikleri toplum da Türk toplumudur.”

Halime’nin İmsakiye ile imtihanı

Halime Hanım Müslüman olup aralarına katıldıktan sonra tercüme çalışmalarına başladıklarını söylüyor Macar Ahmet. Kiss Zsuzsanna, Müslüman olduktan sonra Halime adını almış. Macar asıllı Halime, Müslüman olmadan önce de tercümanlık yapıyormuş. Hatta tercümanlık yaptığı dönemde bir konferansta Müslümanlarla tanışmış. Ona Kuran-ı Kerim’in İngilizce tercümesini hediye etmişler. Sonra aralarına davet etmişler. Halime de kafasına takılan bütün soruları sormuş. Soracak sorusu kalmadığında da İslamiyet’i seçmiş.

Halime, Müslüman olduktan sonra imsakiye ile küçük çaplı da bir sorun yaşamış. Namaz vakitlerini gösteren bir imsakiye vermişler eline. Bizim için çok basit olan bu imsakiyeyi, anlamakta biraz zorluk yaşamış. O dakika ve saatte namazını kılması gerektiğini düşünüp telaş yaptığı halde, bir türlü tam da o dakikaya namazını yetiştirememiş. Bir haftanın sonunda, “Galiba ben bu işi yapamayacağım” diyerek yorgun ve ümitsiz bir şekilde imsakiyeyi teslim etmeye gelmiş. Vakit aralığında kılmasının yeteceğini söylediklerindeyse, büyük bir rahatlama yaşamış. Aradan geçen 15 senenin sonunda, şimdi bu bilgileri yeni Müslüman olanlara anlatıyor. Tercümanlık yapmaya devam ettiğini söyleyen Halime “Aynı zamanda derneğimizdeki faaliyetleri organize ediyorum. Oradaki Macar Müslümanlara Kur’an-ı Kerim, tecvit dersleri veriyorum. Hafta sonları seminerler, piknik, el işleri programları yapıyoruz. Ramazan’da iftar programları düzenliyoruz. Ama orada en önemli işimiz, kitaplar. Şimdiye kadar yaklaşık 25 kitap Macarca ’ya tercüme ettik” diyor.

Benzer konular